kardanadamın kafasından ne istediniz be birader!?
İçimde içimi ağrıtan bir boşluk var ve bundan bir türlü kurtulamıyorum.
gecelerin dertten sıkıntıdan çok ders çalışarak geçtiği bu gecelerde, umut kaya - öpüyorum benden sizlere gelsin a dostlar.
yavaş yavaş delirmeye başladığımı düşünüyorum artık. psikolojimin gerçektende berbat bir hale geldiğini hissediyorum. annemin ya da babamın karşısına geçip " ben iyi değilim. bana yardım edin." diye yalvarmak geçiyor içimden resmen. ama çekiniyorum, bir şey diyemiyorum. duruyorum öyle. sanırım artık sinir sistemi diye bir şeyim kalmadı. çöktü. yoruldum. yoruluyorum. uyumak istiyorum. günlerce, haftalarca hatta belki aylarca. İyi bir şeylerin olacağına dair tüm umutlarım tükendi tükenecek durumda. yaptığım hiçbir şeyden zevk alamıyorum. her şeyden sıkıldım. evimden, odamdan, eşyalarımdan, hatta kitaplarımdan ve şarkılarımdan bile. en başta da kendimden sıkıldım.
uyumayıp bu saatte ders çalışan dostlara selam olsun 🙋🙋✋✋.
mesela ben hiç dertleşemedim annemle bu zamana kadar. canım yandığında omzunda ağlayamadım ya da mutlu olduğumda sevinçle boynuna sarılamadım. bana öyle tavsiyeler veren bir anne de değil. derdim varmış yokmuş anlamaz bile. anlamayı geçtim sormaz bile çoğu zaman. beni sevdiğini bilirim ama sanki bir şeyler eksik gibi hissederim hep. sanki yeterince umursanmıyomuşum gibi. nasıl da özenirim güzel anne-kız ilişkilerine. gıptayla bakarım. yanlış anlaşılmasın, annemi çok seviyorum. ama anne sevgisi eksikmişim gibi hissetmekten kendimi alıkoyamıyorum.
ya ben böyle canım sıkıldıkça tek başıma sinemaya gidiyorum. vizyondakilerden en çok hoşuma gideni seçiyorum. alıyorum büyük boy patlamış mısırımı da. film de güzel çıktıysa ohh demeyin keyfime. ama bazı arkadaşlarım bunu çok saçma buluyor. tek başına sinemaya mı gidilirmiş falan filan. bal gibi de gidiliyor valla. siz de gidin bence. İnsan mutlu oluyor.
keşke bugün aranızdan biri yanıma gelse. otursak, çay kahve içsek. sonra ben en baştan başlasam anlatmaya. o dinlese. akıl verse, teselli etse. çünkü artık içimde tutmaktan gerçekten yoruldum. o kadar çok biriktiki içimde, hiç olmadık bi yerde patlamaktan korkuyorum. yoruldum. bir yandan hiçbir şey olmuyor, her şey gayet iyi gibi görünmek, bir yandan hayatımın bir türlü düzene girmemesi derken, gerçekten yoruldum. şöyle ufak güzel bir iki şey olsa hayatımda nasıl da mutlu olurum aslında.
ya her şeyden vazgeçtim de, huzur istiyorum ben. sadece huzur.
abi ben de şuna ayar oluyorum. burda bir derdini paylaşıyorsun, ediyorsun. " bunu mu takıyosun kafana. daha önemli şeyler var. sen buna dert mi diyosun, millet şunu şunu yaşıyo...." ulan ben gelip sana burda bütün hayatımı mı anlattım da tek derdimin bu olduğunu sanıyosun? ya da senin bu küçük gördüğün olayın benim canımı nasıl yaktığını biliyor musun? napalım benim derdim daha büyük diye yarışa mı girelim?
burda kalbimi kıran o adamı unuttuğumdan bahsetmiştim. sevmiyorum artık onu demiştim. ama geçen gece gördüğüm bir rüya, kendime de size de yalan söylemekten başka hiçbir şey yapmadığımı gösterdi bana. müsadenizle konunun başından başlayıp bugüne gelmek istiyorum. geçen senenin başlarından itibaren görüp beğendiğim ama kim olduğu hakkında pek bir fikrimin olmadığı bir bey vardı. zamanla ben onun hakkında birkaç şey öğrendim ve gittikçe ilgim artmaya başladı ona karşı. bazen kantinde uzaktan izler, o sigaraya çıktığında peşinden giderdim hatta :) sonra gel zaman git zaman biz tanıştık. bi yolunu bulup muhabbet etmeye başladım. tabi ilk başlarda haberi yok ona olan hislerimden. ama zamanla ben dile getirmesem de anladı o hal ve hareketlerimden. belki bakışlarımdan. bilmiyorum. ben saf salak bir insan değilim. İlk defa birinden de hoşlanmıyorum ya da ilk defa bir erkekle de karşılaşmıyorum. bu yüzden kendisi ne kadar inkar etse de, bu hareketleri beni kırmamak için yaptığını söylese de bana o kadar açık kapı bıraktı ki, ben de o kapılardan içeri girdim. ama sonra ben kendi kendine gelin güvey olmuş oldum. tamam dedim, hadi ben yanlış anlamış olayım bu kez. yuttum. görüşmek istemediğini söyledi, eyvallah dedim. daha sonra başkalarıyla flörtleşmeye başladı. her gün gözünüzün önünde sevdiğiniz insanın başkalarıyla yakınlaşmalarına şahit olduğunuzu düşünün. ve bunun kalbinizi nasıl yaktığını. ve bu acı sizi içten içe kavururken, dışarıya hiçbir şey olmamış, mutluymuş gibi görünmeye çalıştığınızı. zaman geçtikçe artık acı katlanılmaz bir hal almaya başlıyodu. her gün okulda gülüp eğlenen ben, akşam eve geldiğimde neler yaşıyorum kimse bilmiyordu. oysa ben ona sımsıkı sarılmak istiyordum sadece. fazlasında gözüm yoktu. beni sevmesine de gerek yoktu. bi kere sarılsa yeterdi. bir zaman sonra artık görüştüğü biri olduğunu öğrendim. bir yangın daha. bunu da yuttum. araya yaz tatili girdi, unuturum desim. göz görmeyince kalp de unutur dedim. hatta unuttum sandım. İşten güçten kendime onu düşünecek zaman ayırmadım. ya düşünün ki doğru düzgün açıp müzik bile dinlemedim. sonra tatil de bitti. oo iyiyim bomba gibiyim bu sene her şey daha farklı derken onu gördüm. önce bi acıdı o kalp tabi. sonra dedim normaldir bu kadarı önemseme. önemsemesim. onu da kalbimi de görmemezlikten geldim. hatta başka birinden hoşlanmayı denedim. beceremedim. en son geçen gece bir rüya gördüm. rüya çok saçma sapandı ama ben rüyamda ona sarıldım. kucağına yasladım başımı sonra. rüya bile olsa o an hissettiğim heyecan ve huzur var ya size anlatamam. bambaşka. uyandığımda kendimi o kadar berbat hissettim ki. nasıl rüya olur bu ya dedim. böyle rüya mı olurmuş. bu kadar geeçekçi rüya mı olur. dün okula gitmedim. gidemedim. o kadar berbat bi haldeydim ki, bütün gün ağladım resmen. çünkü ne kadar özlediğimi fark ettim. köpek gibi özlemişim be. özlemekten ciğerlerim solmuş da farkına varamamışım. aylardır konuşmuyoruz. ama ben karşısına geçip demek istiyorum ki, " ahh be adam, seni bütün hücrelerimle özledim ben. senden sonra yapamadım kimseyle. vazgeçemedim seni sevmekten. bilmiyorsun neler çektim. bilmiyorsun nasıl canım yandı. ama özledim ulan özledim. köpek gibi özledim."
ya ben bugün çok eğlendiiim. hadi en kısa zamanda tekrar yapalım :d.
yarınki tavla turnuvasına geliyonuz di mi? sap gibi kalmayayım ortada. ya da yok yok gelmeyin ya. uyuyun siz. ödülü sizin yerinize ben alırım :d
saat 04:58 ve @odn'e selam yolluyorum. çay demliyordum birden aklıma geldin vesselam. neyse, uyanık arkadaşlar varsa herkese benden çay.
geçen gün 3 buçuk yıl önce bulduğum bi yazımdan bahsetmiştim. şimdi müsadenizle sizinle o yazıyı paylaşmak istiyiyorum.
güzel bir kadın değilim, farkındayım. hiçbir zaman da kendini güzel bulan bir kadın olmadım. nasıl hissedersen öyle görünürsün diyorlar ya hani, ben kendimi hiç güzel hissetmedim. belki de bu yüzden hiç güzel görünmedim. ama hep güzel şeyler hissettim ben. güzel sevdim mesela. güzel aşık oldum. bazen de güzel şarkı söyledim. biri beni sevecekse bunlar için sevsin istedim. ona güzel sözler söylediğim, güzel yemekler yaptığım , güzel baktığım için sevsin. ben olduğum için sevsin. unuttuğum bir nokta vardı. İnsanlar dış görünüş unsuruna fazla takmışlardı kafayı. güzellik; uzun bacaklar, dolgun göğüsler, çekici dudaklardan ibaretti çoğu için. İşte bu yüzden "özgüven eksikliği" denen şey yapıştı üzerime. birinin beni sevmesi için genel-geçer güzellik kavramına uymam mı gerekiyor illa? bir adam beni ben olduğum için sevemez mi
söylesene, en sevdiğin yemekleri yapıp, en sevdiğin şarkıları söylesem, en güzel kelimelerle konuşup, en güzel duyguları hissetsem, sırf güzel de
güzel bir kadın değilim, farkındayım. hiçbir zaman da kendini güzel bulan bir kadın olmadım. nasıl hissedersen öyle görünürsün diyorlar ya hani, ben kendimi hiç güzel hissetmedim. belki de bu yüzden hiç güzel görünmedim. ama hep güzel şeyler hissettim ben. güzel sevdim mesela. güzel aşık oldum. bazen de güzel şarkı söyledim. biri beni sevecekse bunlar için sevsin istedim. ona güzel sözler söylediğim, güzel yemekler yaptığım , güzel baktığım için sevsin. ben olduğum için sevsin. unuttuğum bir nokta vardı. İnsanlar dış görünüş unsuruna fazla takmışlardı kafayı. güzellik; uzun bacaklar, dolgun göğüsler, çekici dudaklardan ibaretti çoğu için. İşte bu yüzden "özgüven eksikliği" denen şey yapıştı üzerime. birinin beni sevmesi için genel-geçer güzellik kavramına uymam mı gerekiyor illa? bir adam beni ben olduğum için sevemez mi
söylesene, en sevdiğin yemekleri yapıp, en sevdiğin şarkıları söylesem, en güzel kelimelerle konuşup, en güzel duyguları hissetsem, sırf güzel de
dün, bundan tam üç buçuk yıl önce yazdığım bir yazıyı buldum tesadüfen. kalp kırıklığıyla yazdığım satırlar. onca zaman sonra yazdıklarımı okurken, o acıları hatırladım. yaşadım içimde tekrar. kim bilir belki bir gün yazarım buraya da o satırları. ha bir de aklıma gelmişken, önyargılarınızdan kurtulun millet. İnsanları tanımaya anlamaya çalışın. ve hiçbiriniz mükemmel değilsiniz bunu unutmayın.
şu an sahilde bi cafede bir başıma oturuyorum ve sanki inadına yapıyorlarmış gibi üst üste koray avcı şarkıları çalıyorlar. yahu ben kafeye girdiğimde demet akalın çalıyordu, beni depresif moda mı sokmaya çalışıyorlar anlamadım. zaten can kırıklarımın hepsini toplayamadım hala. yapmayın böyle şeyler.
burda bazen bazı yazılar görüyorum, neredeyse adı soyadını verecek kadar kişiyi tarif edip, kötüleyen , kendince laf sokan. hatta o kişiyi tam olarak tanımasa bile. kimi sevip kimi sevmediğiniz, birinin hakkında ne düşündüğünüz beni ilgilendirmez. haddime de değil zaten. ama ayıp be kardeşim. tamam siz burda yazıyorsunuz ediyorsunuz ama o yazdıklarınızı görenlerden bu insanın yakını, kendisi de var içlerinde. İnsanın ister istemez morali bozuluyor. başta da dediğim gibi haddime değil belki ama bu arkadaslardan ricam yazdıklarına biraz daha dikkat etmeleri. hepinize hayırlı akşamlar.
şu okulda öyle komik anılarım var ki ( o an rezil olduğumu düşünüp sonrasında kahkahalarla güldüğüm ) anlatsam ifşa olurum. direkt hem de. hemen dersiniz ki aa bu kız omuymuş? bu yüzden anlatmıyorum 😑
eğer hasta olmasaydım bu akşamı büyük ihtimalle sahilde bi yerde oturup, deniz tekin dinleyip, sigara içerek geçirirdim. yanıma da alırdım termosumu çayımı içerdim. ama gelin görünki bugün iyice şifayı kaptım.