az önce bulunduğum mekanda hür irademle sezen aksu'dan "vazgeçtim" şarkısını istedim. bu benim için çok zordu çünkü bu şarkıyı ilk senle dinlemiştim. hayatımın en zor gününü yaşadım ve sen yanımda yoktun. her ne kadar da güçlü durmaya çalışsam da başaramıyorum ve böyle günlerde yokluğunu daha çok hissediyorum. ama benim halen umudum var, var çünkü sensiz de bir şeyleri atlatabileceğim. bu aralar seni çok sık anıyorum çünkü içimi bi sana açmışım, bi sana içimi dökmüşüm, yönümü kaybettiğimde bi seni aramışım pazar yerinde anasını kaybeden bir çocuk gibi. bir çocuk gibi sana ağlayasım var otuzuma dayanmışken... seni seven kalbimi söküp atabilsem zerre düşünmezdim, hafızamdan silme şansım olsa tereddüt etmezdim, ama gel gör ki hayat bir şekilde seni bende muhafaza ediyor. diyecek o kadar çok şeyim var ki sana, anlatacak o kadar çok kötü anılarım ve korkularım var ki inan, anlatamam. anlatamam çünkü senin gibi vicdanını, çocuğunun körpe etini satan bir ana gibi satmış birisine ne anlatılabilir? mına koyayım, heyhat! hayata bak, içimi dökmek istediğim insan kalbimdeki en büyük yara, en güvenilmez insan.
hoş ya bunu okur musun bilmiyorum, okursan da bil ki ilk günkü gibiyim. ama ilişkinin ilk günündeki gibi mi yoksa son günündeki gibi mi anlarsın sen, tanırsın beni.
ama şunu da bil, sensiz kimsesiz değilim, sadece herhangi kimseyim! yerine kimseyi koyamam, bu saatten sonra da yerine birisine koyanın da ben mına koyayım. kabullendim.
seni benden alan hayatın, sonu sana çıkmayan yolun, rotasındaki liman sen olmayan geminin ve dahi o geminin kaptanının, seni anlatmayan şarkının, gözümde seni canlandırmayan roman karakterinin ve en önemlisi seni halen böyle günlerde anan (validen değil, anmak anlamında) duygularımın mına koyayım.
skolastik düşünce aslında yunan felsefesinin devamıdır. bu kadar kötü sonuçlara yol açmasının en büyük sebebi felsefe ve tarih anlayışlarının günümüzdekinden farklı olmasıdır. mesela aristo taş taş olduğu için hareket etmez sözünü yorumlarken taş tanrı öyle istediği istediği için taştır ve hareket etmez diye yorumlamışlardır. temelinde doğru olan bir önermeyi sorgulayarak o kadar da doğru olmayan sonuçlar çıkarılmıştır. tabi bu konuyu ele alırken hristiyanlığın felsefi temelini oluşturan stoacılık ve kaderciliği temelde tutmak farzdır. kısacası skolastik düşünce bugün anlatıldığı gibi kötü bir düşünce tarzı değildir. kilisenin orta çağda ayakta duran tek sistematik toplum olması, güç aşkı ve yanlış felsefi yorumlamalar bugün skolastik düşünceyi bize bir öcüymüş gibi göstermektedir. kilise zamanında antik yunan felsefesini nasıl anlayamamışsa, biz de bugün skolastik düşünceyi aynı şekilde anlamamaktayız.
bir eylül akşamında bu ülkeden gidişine tanık oldum. uzun süredir istediğin ve yapmak için seni cesaretlendirdiğim şeydi bu. düşününce seni bu kadar severken git demek çok zor bir şeydi. ama biliyordum ki hep yapmak istediğin ve yapmazsan pişman olacağın şey buydu. gitmeyi ciddi ciddi düşündüğün zaman uzun süre burada olmayacaktın ve uzun mesafe ilişkisi yürütemem ben dediğin için 1 yıl samsun-İstanbul arasında sürümceme de kalmıştı ilişkimiz. bir deli dolu sevgi bi yandan da kavga vardı. ama her bitiş sonrasında bu sefer tamamen bitti derken mesajlarınla geri dönmüştün bana. İşte sırf bunlardan dolayı aynı gözyaşlarını yaşamamak için ayrıldım senden. bunları okuma ihtimalin yok. okumanı da ister miyim zannetmiyorum. durup düşündükçe senle ilgili ilk aklıma gelen ilk buluşmamız oluyor. İlk buluşmamızda hava soğuk diye ısrarla montumun önünü yukarı kadar çekişin, büyüdüğün sokakları bana anlatışın, tüm gün beraber olsak da o gün asla bitmesin isteyişim... sana o mont yüzünden aşık oldum ben. ve hiçbir zaman bana aşık olmadığını; kendince maksimum sevgini bana verdiğini biliyorken bile bu kadar zaman sonra canım yanıyor bu duruma. sana son kez sarılışımda kulağıma seni seviyorum dediğin zaman ben de seni diyemediğim için özür dilerim. belki başka bir hayatta beraberizdir. İsmini duyduğumda hep bir tarafım sızlayacak. seni sevdim.
bilmeni istiyorum ki seni düşündüğün gibi affedemedim. bana bu hayatta öğrettiğin her şey için teşekkür ederim ama yine de. senin yanına gelmek için attığım her adımın, sana güldüğüm her anın, seninle kurduğum her kelimenin,seninle planladığım her şeyin, adını anınca aklıma gelen her anının ayrı ayrı ve üstüne basa basa amına koyayım. İnsanlara olan inancımı yitirmeme ve hayata karşı olan güvenimi yerle yeksan ettiğin için kendime olan inancımı ve sevgimi hatta ve hatta saygımı yitirmeme sebep olduğun için belki de bir daha kimseyi sevemeyeceğim için senden ayrıca nefret ediyorum. doğru insan bu diyerek dürüst birisi olmaya çalıştığım yapamayacağımı bildiğim halde kendimi zorladığım her şey için benim de amıma koyayım. "sen bana yalan söyledin" bunu her dediğinde içimin kor ateş yanmasına sebep olan vicdanımın güldüğünde güzel şeyler düşünen aklımın ve gözümün aldatıldığımı göremeyecek kadar kör olmasına sebep olan iyi niyetimin de ayrıca amına koyayım. senin bana yaptıkların yüzünden canını yaktığım kadınların ve en önemlisi kardeşimden öte gördüğüm dostuma çektirdiklerimin pişmanlığı da senden bana kalan son şey. 3 yıl olmasına rağmen hala dinmeyen bu şeyi bana bırakıp kaçtın ya vallahi helal olsun. bana yaptıkların umarım seni mutlu etmiştir ve umarım gene bunca boka rağmen mutlu olursun.
bundan 10 sene önce bana hala seninle başladığımız yerde olduğumuzu söyleseler inanmazdım. sensizlikle bir dargın bir barışık anlarım oluyor. düşündükçe içimin sızladigi seyler geride kaldigi icin ne kadar sukretsem az. biz cocuktuk saftik guzeldik. en guzel duygularimi sana harcadim falan da demiyorum artik. seni unutmayla da ilgili bir derdim kalmadi. seninle olmayla da ilgilenmiyorum. bana yasattigin bir suru gereksiz aci var onlari affettim desem yalan olur. cok aci cekip kendimi perisan ettigim icin de uzulemiyorum artik. yasandi bitti geride kaldi gelecegimde sen olmadigini beni gercekten sevmedigini benimle olmakla ilgilenmedigini beni onemsemedigini anlamam sindirmem kabullenmem cok zaman aldi. simdi sana yazsam yine bana gelirsin eminim ama bir anlami olmadigini bile bile birini istemek icin fazla yaslandim. mutlu mu olursun ne yaparsin onlarla da ilgilenmiyorum genel olarak seninle ilgili hicbir seyle ilgilenmedigimi düşünüyorum. nezaket cercevesi icinde kalalim istedim onu da gerizekali olduğun icin beceremedin. o aci cektigim zamanlar ne kotuydu ya ve hicbirini ne gordun ne de anladin. senin icin insan harcamak kolaydi beni de harcadin. insanlara gidip ben bir tek onu sevdim diye beni masana meze etmiyorsundur hala ınsallah. beni kullanarak kari kiz dusurdugun bile olmus helal dusuyor mu oyle yaa demistim. valla seninle tanistigima pisman miyim oyle pisman falan da degilim yani ama gereksizmis cogu sey fazla ciddiye almisim. ne bileyim ben ask sevgi saygi falan bunlar guzel ve onemli saniyorum ben. omrun boyunca muhtemelen hazlarin pesinde kosacaksin gercek seylerden gotum gotum kacacaksin e sen de kendince haklisindir eminim. ben o insan degilim uyusmadigimizi bile bile beni oyalamasan sevinirdim. hadi oyaladin bari seviyorum diye kabdirmasaydin. salak gibi her seferinde aska sevgiye dayandirip konuyu bir seyleri yoluna koymaua calistim. dürüst olsaydin bir kere yeterdi. sana bunlari kendim de soylerdim simdi ama ne gerek var bunlari da anlamazsin. biri salak gibi konustugum seyleri anlamayinca bana bir sinir yükleniyor. duvara konusayim madem diyorum. burasi da o hesap oldu. duvar dile gelmeyecegi gibi burasi da dile gelmeyeceginden fark etmez dedim.
eğer bunu okuyorsan bil ki sandığın gibi değilim çok can kırıklıklarım oldu, çok yara aldım, öldüm sandım. teşekkür ederim her şey için hayatımı guzellestirdigin için. çok canım yandı belki de farkında olmadan çok da can yaktım özür dilerim.. şimdi eski omuluden eser yok büyümek bu olsa gerek.. şunu bilmeni istiyorum hiçbir zaman keşke demedim hep iyiki dedim. İyiki hayatımın bir köşesinde bir anımda yer aldın teşekkür ediyorum sana ve hayatından bu şekilde gittiğim için özür diliyorum..
bu yaşlarını pek hayal etmedin ama böyle olmasını da istemeyeceğini biliyoruz. büyük konuştuğum zamanlar oldu. tabi ki çoğu başıma geldi. geriye dönüp baktığımda af dilemek için belki de bir vesile olur burası. okuyamayacaksın, olsun. geç de olsa toparlamaya çalıştığım, toparladığım ya da gücümün yetmediği ve olduramadığım her şey için özür dilerim. bundan sonrası için daha iyi ve mutlu olabilmek adına sağlam adımlarla yürümeye gayret edeceğim.
az önce bulunduğum mekanda hür irademle sezen aksu'dan "vazgeçtim" şarkısını istedim. bu benim için çok zordu çünkü bu şarkıyı ilk senle dinlemiştim. hayatımın en zor gününü yaşadım ve sen yanımda yoktun. her ne kadar da güçlü durmaya çalışsam da başaramıyorum ve böyle günlerde yokluğunu daha çok hissediyorum. ama benim halen umudum var, var çünkü sensiz de bir şeyleri atlatabileceğim. bu aralar seni çok sık anıyorum çünkü içimi bi sana açmışım, bi sana içimi dökmüşüm, yönümü kaybettiğimde bi seni aramışım pazar yerinde anasını kaybeden bir çocuk gibi. bir çocuk gibi sana ağlayasım var otuzuma dayanmışken... seni seven kalbimi söküp atabilsem zerre düşünmezdim, hafızamdan silme şansım olsa tereddüt etmezdim, ama gel gör ki hayat bir şekilde seni bende muhafaza ediyor. diyecek o kadar çok şeyim var ki sana, anlatacak o kadar çok kötü anılarım ve korkularım var ki inan, anlatamam. anlatamam çünkü senin gibi vicdanını, çocuğunun körpe etini satan bir ana gibi satmış birisine ne anlatılabilir? mına koyayım, heyhat! hayata bak, içimi dökmek istediğim insan kalbimdeki en büyük yara, en güvenilmez insan.
hoş ya bunu okur musun bilmiyorum, okursan da bil ki ilk günkü gibiyim. ama ilişkinin ilk günündeki gibi mi yoksa son günündeki gibi mi anlarsın sen, tanırsın beni.
ama şunu da bil, sensiz kimsesiz değilim, sadece herhangi kimseyim! yerine kimseyi koyamam, bu saatten sonra da yerine birisine koyanın da ben mına koyayım. kabullendim.
seni benden alan hayatın, sonu sana çıkmayan yolun, rotasındaki liman sen olmayan geminin ve dahi o geminin kaptanının, seni anlatmayan şarkının, gözümde seni canlandırmayan roman karakterinin ve en önemlisi seni halen böyle günlerde anan (validen değil, anmak anlamında) duygularımın mına koyayım.
ölesiçe sevgilerimle.