omudedikodu halka arz olan rüzgar ve elektrik enerjisi üreten şirket hisseleri gibidir. yazın bunu bir kenara
samsunda olan var mı çay ısmarlayabilirim :) buraya yıllar sonra girdim tekrar giremeyebilirim twitterdan dm atabilirsiniz @gomuluyor @yazarfenbey ikilisinden birine yazın dönüş yaparım :)
bir şey deneyeceğim . bu yazıyı okuduğunuz da aklınıza gelen ilk nesneyi yazın. ama bak ilk gelen olması lazım hadi bekliyore
yazın kalınacak yer!?
arkadaşlar hepinize merhabalar ben sinop üniversitesinden bir turizm rehberliği öğrencisiyim bu yazın
(haziran-temmuz ve ağustos aylarında)
samsun'da kalıp buradan turist kafilerini alıp turlara çıkacağım ve bunun için kalacak bir odaya ihtiyacım var.
haftada 1-2 gün kalıcağım, sonrası yolda
bunun için - kiralık oda - arıyorum, tek isteğim gelince sıcak su ile duşumu alabilmek, ve "sessiz" bir odada uyuyup dinlenebilmek, odasını kiralamak isteyenler, lütfen iletişime geçiniz
en içten sevgilim sevgilerimle
dipnot: erkeğim ve izmitliyim.
arkadaşlar hepinize merhabalar ben sinop üniversitesinden bir turizm rehberliği öğrencisiyim bu yazın
(haziran-temmuz ve ağustos aylarında)
samsun'da kalıp buradan turist kafilerini alıp turlara çıkacağım ve bunun için kalacak bir odaya ihtiyacım var.
haftada 1-2 gün kalıcağım, sonrası yolda
bunun için - kiralık oda - arıyorum, tek isteğim gelince sıcak su ile duşumu alabilmek, ve "sessiz" bir odada uyuyup dinlenebilmek, odasını kiralamak isteyenler, lütfen iletişime geçiniz
en içten sevgilim sevgilerimle
dipnot: erkeğim ve izmitliyim.
mezunlar için yine okulumuz tarafından düzenlenen bir buluşma var.
bu sayfadan gelecek olanlar, lütfen üzerinize bir etiket yapıştırıp nickinizi yazın ki anonimliğiniz bozulmasın.
bu sayfadan gelecek olanlar, lütfen üzerinize bir etiket yapıştırıp nickinizi yazın ki anonimliğiniz bozulmasın.
bugün size bir mekandan bahsedeceğim. burası benim istediğim tüm özellikleri barındıran bir yer. muhabbet edebileceğiniz güler yüzlü çalışanların olduğu, ne tenha ne çok kalabalık, arkadaşlarınla gelip güzelce muhabbet edebileceğiniz, çay,kahve içebileceğiniz, oturup güzelce ders çalışabileceğiniz, kitabınızı okuyabileceğiniz, yazın sepserin kışın da sıcacık olan bir kitapevi burası. "tdv samsun kitabevi". burası samsunda çay ocakları hariç müdavimi olduğum tek mekan sanırım. her müsait olduğumda soluğu burada alıyorum diyebilirim. gelip kitabımı okuyorum, ders çalışıyorum, bir şeylerle uğraşıyorum. ben de burayı keşfedeli 2 yıl oldu aslında. bir gün bir arkadaşımı görmüştüm burada. yanına girmiştim hoşuma gitmişti o an için. ama asıl müdavimliğim bu senenin başında başladı. boş oldukça kaçıp kaçıp geliyordum buraya. vize, final ne varsa burada çalışıyorum. zaman geçtikçe çalışanlarla da iyice ahbap olduk. artık kitapevi benim oldu gibi. çayımı falan kalkıp kendim alıyorum bazen. yakında bakarsın satış yapmaya bile başlarım. bir tarafı kafe bir tarafı ise kitapevi. beni de çeken noktası orası zaten. bir sürü kitabın arasında rahatça takılabiliyorum. canım sıkıldıkça kalkıp dolaşıyorum rafların arasında. mezun olduktan sonra da özleyeceğim yerlerden birisi olacak kendisi. bakarsın mezun olduktan sonra da samsunda kalırım da ayrı da kalmam buradan ha. ne dersiniz?... :)
gençler şimdi size biraz içimi dökeceğim,ben hakikaten yoruldum,hadi ilişki açısından şansım yaver gitmiyor kimse sevmiyor beni tamam ama beni çok sevdiğini ve istediğini iddia eden arkadaşlarım beni neden istemiyor lan,hayır istemelerine gerekte yok birileri beni istesin diye yırtınmıyorum kimsenin istemesine veya başkalarına ihtiyacım da yok(ama gene de yanımda birilerinin olduğunu hissetmek güzel olurdu)takıldığım nokta yalan konusulması,hayır ben bana birşey açıkca söylendiğinde bu şey olumsuz birşey olsa bile kırılmam aksine mutlu olurum çünkü karşı taraf açık olabilecek kadar bana güveniyor ve onurlu davranıyordur ve yakınıma aldığım “arkadaşlarımın” hepsi bu durumdan haberdar.bunu bilmelerine rağmen neden böyle birşey yapıyorlar..? anlamıyorum,ben çok fazla insan seven birisi değilimdir bu demek değildir ki yalnız hissetmeyi seviyorum hayır yalnız hissetmekten hoşlanmıyorum arada yalnız kalmayı seviyorum sadece kendime vakit ayırmak hoşuma gidiyor o da birşeyler paylaşabileceğim insanların olmayışından kaynaklı birşeyler paylaşıp tartışabildiğim birileri olsa çok mutlu olurum ama yok olanlarda gidiyor zaten beni basamak olarak kullanıyorlar izin veriyor muyum hayır kullanamayacaklarını anlayınca gidiyorlar,ama aralarında güvendiğim insanlarda oluyor ve onların ihaneti ya da ikiyüzlülüğü cidden çok yaralıyor beni neyse gençler böyle birşey işte bu arada ciddiyim tanışmak isteyen olursa tanışmayı çok isterim yoruma falan yazın isterseniz...
ve bir alıntıyla bitiriyorum yazımı yerim lan sizi hasta olmayın dikkat edin kendinize havalar garip bu ara...
sonra uçardı, etimi lime lime etmiş kuşlar
józef chełmoński
ve bir alıntıyla bitiriyorum yazımı yerim lan sizi hasta olmayın dikkat edin kendinize havalar garip bu ara...
sonra uçardı, etimi lime lime etmiş kuşlar
józef chełmoński
bedenimi o yazın sıcağında serinlemek adına ruhumu güzel bir varlığa teslim edercesine serin sulara bırakmıştım. daha doğrusu henüz bırakamadığım bir andı, sebebi ise tamamen suyun gerçekten de akan sümüğü donduracak derecede soğuk olmasıydı. adım adım, usulca ama fazlası ile usulca, emekleyen bir bebeğin afallayışı ile çakıl taşlarını geçerek ki her bastığım çakıl taşı ayağıma ciddi hasarlar vermemekle beraber dikenler batıyormuş gibi bir acı veriyordu. hiç unutmam! yalın ayak gezmemin cezası işte. zaten denize sandalet ya da ayakkabı veyahut terlikle girecek değildim, çok istiyorsanız kendiniz girin. birkaç acı dolu adım sonrası bir maviliğe ulaşmıştım. huy mudur, refleks mi bilinmez. suya yaklaştığımda önce ayak parmak uçlarımı batırdığım suyun derecesini ölçme girişiminde bulunmuştum. o soğuk su “bu ne be!” diyerek titrememe ve soğuktan ötürü irkilmeme sebep olmuştu. denize aşıktım. değil soğuk su, kaynar su dahi olsa hiç düşünmeden girerdim. bu da aşık olunca kör olmanın bir göstergesi sanırım. vazgeçmeyip yavaş yavaş üzerine bastığım taşlara meydan okurcasına geri adımlar ile koşa koşa birkaç metrelik uzak bir mesafeye gitmiştim. hayııır düşündüğünüzün aksine acımamıştı ayakçıklarım, salgılanan hormonlardan olsa gerek. çok ötede bulunan bir cafede çalan bir şarkı eşlik ediyordu o gün bana ve tabi ki de en çok güvendiğim varlık, yalnızlığım. evet yalnızdım, tek başımaydım yani. bulunduğum yeri umarım hatırlıyorsunuzdur. hah! İşte tam oradan “tabana kuvvet” diyerek arkamda atlılar varmışçasına denize koştum. önce ufak bir şok, sonrasında ufak bir alışma süreci ve bam! sudan artistçe bir çıkış. şaka be şaka artistlik söz konusu değildi, her ne kadar kendimi o an göremesem de saçlar inek yalamış gibi bir şekil almıştı. suya alıştıktan sonra yüzmek yerine nedendir bilmiyorum, hani amacım neydi? onu da bilmiyorum. kendimi sırtüstü suya atıp suyun üzerinde kalmaya çalışıyordum. ara sıra kulaklarıma kaçan su yüzünden cafeden gelen şarkı sesini duyamıyordum ve tam batacakken kendim doğrulmaya çalışıp daha da çok batıyordum. salak işi ama ben gayet keyif alıyordum frank. uzunca saçmalamalarımın ardından denizden çıkıp şezlonglardan birine yönelmiştim. bütün düşüncelerimden arınmış gibiydim. birkaç adım sonra oturacağım yere gelip oturarak az önce tenimin örtüsüne büründüğü denize bakmaya başlamıştım. deniz tenimi, tenim denizi taşıyordu. zihnim ise arındığımı sandığım düşünceleri. gibisi gerçekten de vardı, düşüncelerimden arınamamıştım. ama sonrasında o düşüncelerim soyut da olsa okyanusları keşfetti ve artık okyanuslara da aşığım.
bu tarihi yazın bi yere :)