kontaminasyon
yurt dışında bulunun, evrensel dilimiz ingilizceyi ağzınızı yamultarak konuşun, kelebek, köpek, kurbağa, murbağa vs stili yüzebilin. salon dansları mı? çekilin lan kenara. çok sosyalim ve özgüvenim tavan. onu giyme bunu giy. onu yeme şunu ye. şunu işte bak şunu, al al. zırlamalar ise çok sıkıcı, ne salak bir dünya. sözde aykırı ama gel gör ki siradan bir memeli işte. hemde nefret edilesi. İspanyolca bile konuşabilen, kedileri seven, organizatör, ayrıca kel vede kör, bir seylerin salağı... çok fena küfretmem lazım, otosansür, boka sansür...neyse, anlarsan anlarım ben rahat ol.
kontaminasyon
size bir oksimoron; varken hiçim, sartre'nin şaşı gözlerinden öpüyorum. ölüyoruz lan haberiniz var mı? peh geberin gidin, biricik dünyamız birşey kaybetmez.
kontaminasyon
küçük salak bir çocukken pilot olmak gibi bir hayalimin olduğunu hatırlamıyorum. benim pilotluğum çakılı olduğum koltuğu uçuracak kadar işte. büyüyünce ne olmak istersin yavrum. büyüyüyecek kadar yaşamak istemiyorum öğretmenim ama botlarınızı boyayabilirim, bin liranızı çarparım. ama tahtadaki balonları sayamam ben çünkü özgüvenim yok. kekemeyle maltepe içebilirim. vazgeçiyorum galiba herşeyden, son dem dedikleri bu olsa gerek. ne dediğimin ne yaptığımın farkında değilim artık. selametle.
kontaminasyon
yine mi? evet yine her zaman olan rutinsel teraneler. bazen kendimce çok güzel şeyler yazdığımi sanıyorum, kafam güzel ya kendimi bir bok sanıyorum. küfrettiğimin haddi hesabı yok. allah sonumuzu hayır etsin, amin.
kontaminasyon
dar sokaklarda park etmiş arabaların yanında oturup şarap içerken gelip geçenden ellerimle sigara içme hareketi yaparak bir tütün ver bakalım ordan diyen ben şimdi nerelerdeyim. bazen ben bile şaşırıyorum tüm olanlara. aslında hiç bir zaman kendim gibi olamayacağım çünkü insanları ürkütmek istemiyorum. İstediğim zaman yapabileceğim bir şeyi istemeden yapmak istemiyorum. ama çoğu zaman da istemeden yani var olarak bunu yapıyorum. benim varolmam hataysa sizlerin varolması isabet. yada tam tersi. off yine çok saçma çıkarımlarin dibine suratımı yapıştırıyorum. en dibin her zaman sonsuzluğa esneyeceğini kestirebiliyorum yine. en azından benim için öyle. kayboluyorum yine, yada siz kaybolun yada şeffaflaşın siz, ben içinizden geçerim.
kontaminasyon
anlaşılmak istiyorum. çok sıradan bir istek bu aslında ama bir o kadar da karmakarışık. çok kolay ve de çok zor. İçimden geldiği gibi herşey, umursamaz ama bir o kadar da diplerde boğuşan. aşağılara tırmanan. boka bulanan. İşte bu senin aile terbiyeni gösteriyor. evet dilediğim gibi küfredemiyorum. doğal olmamamız için herşey...
kontaminasyon
kendi kendime, içten içe bir ölüm korkusu yaşıyorum bazi anlar. her kurtuluşumda keşke ölseydimde bir daha o anı yaşamasaydım diye pişmanlıklar duyuyorum. bunlari daha büyük kitlelere seslenmek istiyorum ama çok tembelim, hoşçakalın.
kontaminasyon
ortama birazcık sen diye ekolanan bir ses verdiğimizde herkes bir çığ gibi hayattan soğumuşluklarini, zevk alamayışlarını, postmodern nihisilt ayaklarını, derin ve bireysel anarşist tavırlarını kopacak üzerimize. çünkü sen diye seslendim. sen burda bende olabilirim. ama bu bir ihtimal çerçevesinde gerçekleşebilir. bu durumda bir başka ihtimal çerçevesinde gerçekleşebilir. açıkçası ihtimaller hep bir ihtimal barındırıyor kendisinde. sende öylesin aslında bu bahsettiğim bende olabilirim of yine aynı ihtimale çıktım. her neyse sen yada ben farketmez. hep bir nümayiş icerisindeyiz. bak bunu derken bile entelektüel görünmeye çalıştım. buarada entelektüel kelimesi tek l harfiyle yazilir. bak hala yapmaya devam ediyorum. sende devam ediyosun. karşında sırlı bir cam var aksin ben oluyorum. sen değersizsin. bende öyle. sen yakışıklısın bende öyle. sen açsın bende açım. ama sen varsın ben yokum. ben sadece bir görüntüyüm. ontolojik olarak görüntü varlığı bize gizler hep. aslinda sende bir görüntüsün ama yoksun çünkü sadece görüntüsün ve bunun farkinda degilsin ve hic bir zamanda olamayacaksın. olduğun zaman tabi hemen varlığına ulaşmış sayılmazsın. binlerce kez kurup yikman gerekecek. varmak istediğin noktaya kisa yoldan ulaşmak çin kazdığın tünelin sonu hiçe çıkacak. ama bu hiç noktasını doğru adımlarla gidersen ulaşacaksin. hayatın bundan ibaret yaşayacaksın. ulaşmak istediğin noktanın farkına varabilirsen tabikide. neyse yoruldum bu safsatadanda.
kontaminasyon
biraz kafa ütülemek istiyorum, zaten zorla okuyacak değilsiniz ya. hep zorla okuduğumuz için yaziyorum bende. belki yazdığım zamanda öyle olacak. çünkü beni kimse zorla olsa bile yine de okumayacak. çünkü saçmalık olacak hepside. ortaya fütursuzca saçtıklarim şeyler hepside. çünkü ben saçtığım bu şeylerden ibaretim. kendimi parçalamakta denilebilir. olsun ben kendimi parçalamaktan çok hoşnutum. sen ise kendini en derinlerde bir yerlerde kaybettigini sanmaktan hoşnutsun. çok melodram bir durum bu aslında. bunu sadece senin biliyor olduğunu sanman ise en boktan şey işte. ama sen bunun farkında bile olamayacaksin. birde seni bulabilsem bütünn bu saçmalıklar bitmeyecek. hiç birşey bitmeyecek. çok kötü birşey bu. İstememiş olmamiz ise daha da kötü. bu kadar saçıldıgim kâfi.
kontaminasyon
bazen kadınların yüzünde beni hiçbir zaman anlamayacaginin ifadesini görüyorum. hatta bazen değil hep. hatta sadece kadınlar icin de değil bu durum. sorunun kendimde bittiğini biliyorum. ama bunun benim çözebileceğim bir sorun olmadığınıda biliyorum. çünkü ben buyum, belki bu size benim kusurlu bir yanım olarak görünüyor. yada sizin böyle olmayisiniz bir kusur. yada herşey en başından beri kusurdu. en başından beri herkes hatalı. varlığa, cigerini yakan o ilk nefesle kenetlenip merhaba dedin zamanda ve mekanda bütünleşik olarak. hiç birşeyin farkında olmadan aptalca gülümsedin kendinden bir parça olan mekana ve içindekilere. sonra büyüdükçe daha fazla büyümeyi istedin. hep en tepelere çıkmaya motto dedin. adına kendini gerçekleştirme, hümanizma safsatasi dedin. ve yedin de. İnsanlari düşündün ama sadece düşünmek için yada düşünebildiğini göstermek için. ama derinlere inemedin hiç, korkunun kalbine hapsolduğunu kabullenemedin. korkun hep seninleydi. korku senin bir parçan olmasaydı, belki yüzündeki beni anlayan ifadeyi görürdüm. buraya kadar herşey, zaten kimse okumayacak ve birşeyler anlamayacak yada mantik hatasi falan arayacak. bende başka kafalar arayım. ciao...
kontaminasyon
selamlar. aslında buraya çok şey yazmak isterdim şuan. ama artik yazamıyorum. bunu yazarken bile çoğu defa katatonik donukluklar yaşıyorum.
kontaminasyon
leyla güzeldir ama sadece kafamızdayken, gerisi safsata. hepimizin de olduğu gibi. hepimizde birer nadide ve gereksiz pisliğiz. kimse aksini düşünmesin sadece ve sadece kendini yemiş olur. ki çoğunluğun en iyi yaptığı iş bu, kendini kandırabilmek. kendi kendimize söylediğimiz yalanlara olan inancımız, bir yaratıcıya olan inancimiz gibi sadık ve keskin. kısacası keskin bir yalan bütün hayatımız.
kontaminasyon
biraz önce, çokta küçük bir anda, belkide bir fotoğraf karesinin tek seferlik hızlı ve küçük bir an olduğu gibi bir anda yapmam gereken işleri anımsadım. öncesinde 5 paket çikolata yedim ve birkaç sigara. şuan bir sigara daha içiyorum. bir sonraki şuanlarım da da olacağı gibi. yapmam gereken işler de beni bekliyor. daha sonraları da hala beni bekleyeceği gibi. bende bekliyorum bir anlamı olmayacak biliyorum ama beklemekten vazgeçemiyorum. odanın köşesindeki kutunun içinde hala yaşayan, o muammadan ibaret deniz kabuğunun getirdiği deniz avazını duyuyorum. uzaklardan gelen bir avaz. yankılanarak birlikte odanın ciğerinde dönüyoruz. sen İstanbulsun kendini ele verdin, tanıdım seni. biliyorum yapmam gereken işler var ama yapacağım, beklemekten vazgeçmem biliyorsun sende. ama yapmam gereken işler çoğalıyor. ama hala boşum. boşluklarda çoğalıyor. ve saçmalamaya başlayışlarım. tam olarak ne zaman sonlanacak bu delirme süreci. bir son bulsa, tamda yüzlük bir deli olsam bitecek belkide her şey. eğer bende bir süreç isem ve ben olduğum sürece, sonu olmayan bir süreç olarak kalacak bu bahsettiğim. bu kadarı kafi, korkacak bir şey yok tamam geçti.