mahra
çürüsün yalnızlığım. bazen pek bi memnun olurum yalnız olmaktan. bazense ıstıraplı bi hastalık gibi oluyor. geçmeyen bi ağrı gibi... bazı zamanlarda etrafımdaki çok bilmiş, kendini beğenmiş, kibirli kimselerden uzak kalmak için iyi bi araç haline dönüşüyor... hangisinde karar kılsam bilemedim.. yalnızlığımı bi kenara atıp insanlar arasına tamamen girsem sevilmezmişim gibi bir de . 😳 sevilmemek mi daha kötü yalnızlıkta kaybolmak mı? kayboldum gitti. selametle...✋
mahra
karmakarışığım.. ne yapacağımı, ne söyleyeceğimi bilmiyorum. bilmemekten yoruluyorum. net olmayan şeyler canımı sıkıyor. canım yanıyor. kimseye anlatmadıklarım ve anlatamadıklarım, İçinden çıkamadığım sürüyle labirent.. yoruldum.. ruhum bedbaht halde.. bu çelişkiler beni boğdukça boğuyor.. neyin doğru neyin yanlış olduğunu çözemiyorum artık.. dile dökemiyorum , yazdıklarımı.. kırgınım kendime .. en çok kendime.
mahra
hangi tarafa yönelirsem yöneleyim, yanım senin yanındır bilirim. hiçbir coğrafya adını adımsız anamaz. yağmurlar ezgisiz yağamaz. üstelik, henüz başlamamış olan bu hikaye senin soluğunda bitecek. ancak nefesim kesildikçe eksilecek aramızdaki mesafe. aramızdaki kilometreleri bir halat misali boynuma dolamayı teklif edeceğim. bu sebepten, ben, ölmeye geleceğim.
ve seni ancak ölüm de bulacağım.
mahra
gelmeyeceğini bilirsin, hep sol yanında bir şeylerin eksik kalacağını, hep özleyeceğini, asla onun sevdiği kişinin sen olamayacağını... İnanın bazı şeyleri bilmek uyutmuyor.
mahra
sen, kendini çirkin bulan kız veya erkek. güzel bir burnun olmayabilir. mükemmel ve mavi gözlerin, düzgün kaşların yok. olmasın. şişman olabilirsin. bacakların çok kalın olabilir, belki göbeğin vardır. hepsi olabilir. ama sevilmek için bunlara ihtiyacın olduğunu düşündüren ne? neden birinin seni sevmesi için ‘güzel’ veya ‘yakışıklı’ olmak zorunda hissediyorsun? daha önemlisi, neden kendini sevmek için bunlara ihtiyaç duyuyorsun? unutma, güzel kızların peşinden koşan erkeklerin veya yakışıklı erkekleri tavlamaya çalışan kızların bir önemi yok. neden olsun? sevmek için güzelliğe mi ihtiyacımız var? hayır. hayır yok. aynaya baktığında gördüğün şeyi beğenmek zorunda değilsin ama... neden beğenmeyesin? güzellik nedir ki? yıllar sonra, yaşlanıp büyükanne ve büyükbabalar olduğumuzda güzelliğin bir önemi olacak mı sanıyorsun? hayır. olmayacak. hepimiz yaşlanacağız ve güzellik denen şeyin aslında bir b*ka yaramadığını anlamak için yaşlanmayı beklemek zorunda değiliz. sen güzelsin. sen yakışıklısın. değiştiremeyeceğin şeylerle mutsuz olmak yerine, olduğun insanla mutlu olman gerekir. İnsan güzelliğini, çirkinliğini değiştiremez. belki şişmansan, zayıflayabilirsin. sivilcelerin varsa bol su içip gerekli bakımı yaparsan onlardan kurtulabilirsin, veya buna gerek bile kalmaz, ergenlik bitince hepsi geçer. ama ya kişiliğin, kişiliğimiz? bizi biz yapan, içinde yaşadığımız vücut değil; o vücudun içine neler katabildiğimiz değil mi? mükemmel bir fiziğe, barbie gibi bir güzelliğe veya modellerdeki yakışıklılığa ihtiyacımız yok! kendin olabiliyorsan, istediğin müzikleri dinleyebiliyor, istediğin kıyafetleri giyebiliyorsan, en sevdiğin dersin ödevini yaparken mutlu hissediyorsan, istediğin filmleri izleyebiliyorsan, bu kendini sevmek için yeterli değil mi? kimsenin seni sevmesi için uğraşmana gerek yok! İnsan, sevilmek için önce kendini sevmeli. ve sen, bunu okuyan kız veya erkek, sen sevilmeye değersin! biliyorum, insanlar hep güzelin ve yakışıklının peşinden koşunca, sen de o peşinden koşulan insanlardan olmak istiyorsun. sevilmek için güzelliğin zorunlu olduğunu düşünme. çünkü sen henüz karşılaşmadıysan bile, bu dünya üzerinde hala kitapları kapaklarına göre değil içeriğine göre seçen insanlar var. henüz rastlamamış olman, o insanların var olduğu gerçeğini değiştirmez. kendini sev. her şeyinle sev. görünüşünü değil, olduğun kişiyi sev.
mahra
size de oluyor mu? birden bire,sokakta ya da evde, okulda ya da durakta. birden bire bir his çöküyor. ağlamak istiyorsun ağlayamıyorsun. gülmek istiyorsun gülemiyorsun. sadece boşluğa dalıyorsun ve o his dakikalarca geçmiyor. onu gördüğüm zamanlarda bu histen kurtuluyorum.. rahatlıyorum, nefes alabiliyorum..
düşünsene sadece seni gördüğümde bile geçiyorsa bu mel'un his sen daima yanımda olsan kalırmıydı dersin ?
mahra
İnsan sevemiyor bir daha. ürkütüyor arkasını dönünce gördüğü anılar. İnsan bir kere sevip yanıldı mı, bir daha sevemiyor işte. ne kadar severse sevsin, sevemiyor. gözler görüyor, hisleri canlanıyor ama olmuyor; o geliyor akla. hep onunla kıyaslıyor. sonrası için sadece bir ölçü aracı olup çıkıyor sevdiği. ne yazık...
mahra
sokaklarda bir anlam var, anlayamadım. fakat böyle yürüdükçe anlıyor gibiyim. yürüdükçe düşürüyorum her şeyi. umutsuzluklarım da yitip gidiyor böylece. bazen yollar bitiyor, çıkmaz bir sokağın sonundayım. dönüş mümkün mü geri?
mahra
vazgeçtim dersin, başkalarını ve belki onu da ikna edersin buna ama bilirsin...kalp vazgeçmez hiçbir zaman... acıyı ve yokluğu birbirine katıp biriktirirsin kendini azaltma pahasına olsun dersin, olsun bu da böyle olsun...
mahra
İnsan bazen söylemek istediklerini yutmak zorunda kalıyor. öncesinde öyle bir boğazına dizmişler ki cümlelerini, artık ağzını açamıyor. bir küçük açıyor onun yerine, bir türkü açıyor. bakma öyle göründüğüne; türküyü çok seviyor, fazla bilmiyor ama seviyor, genelde fazla bilmeden seviyor. öğrenmek kalp kırar çünkü, insan artık kimseyi bilmek istemiyor.
mahra
özlemekten yoruldum.. gerçeği aramaktan.. seni tanımak isterken karanlık odalarda kaybolmaktan yoruldum.. uzun zamandır kilitli olan kalbimin kilidini kırabilir misin sen? becerebilir misin , sevgiyi tanımayana sevmeyi öğretmeyi? beni sevebilir misin?
mahra
birisinin acısını küçük görüp nasıl abartma diyebiliyorsunuz ben anlamıyorum. İçe atılan çığlıkları sırf görmesinler diye akıtılamayan göz yaşlarını, kuytulara saklanıp can çıkana kadar ağlamaları, yumruklanan duvarları yıkılan hayalleri harabe umutları nasıl bir abartmaya sığdırabiliyorsunuz?
mahra
ben bu insanoğlunu anlamıyorum... 4 yıl üniversite kazanmak için çabalıyosun.. kazandım diye tüm sosyal platformlarda paylaşım üstüne paylaşım yapıyosun sonra gelip bana diyosun ki "çok sıkıldım, dağ başında okuyoruz", şu iyi değil bu iyi değil falan canım o zaman gidip istanbulda bi üniversite kazansaydın ya hu ! ben insanlarda ki bu nankörlüğü anlayamıyorum. haline şükür etsene biraz..
mahra
ben ruhunu binlerce parçaya bölüp, her sokak arasına, kaldırım yıkıntılarına, kapı eşiklerine, umudun katlarına dağıtmış; bedenini ise toprağın altına saklamış bir kadın tanıyorum. apartmanının beşinci katından bütün dünyayı kucaklayabilecek kadar büyük yüreğini, yüreğinin içindekileri tutsak etmek için kendi elleriyle ördüğü dikenli telleri biliyorum.
mahra
toplumun içinde yalnızlık çekmek yalnızlığın içinde yalnızlık çekmekten çok daha zor. yanınızda birileri var ama konuşamıyorsunuz. belki de konuşuyorsunuz ama çözüm yolu bu değil. karşınıza ne çıkarsa çıksın yalnız kalıyorsunuz. yanınızda olduğunu bildiğiniz insandan bile çekinir oluyorsunuz. çoğu zaman insanları etrafımda gülüp eğlenirken görünce kendimi tellerle çevrili bir yerde hissediyorum. toplumun içinde yalnızlık dediğim olay tam anlamıyla bu. mutluymuş gibi davranmak da bir yerden sonra zor bir hal alıyor.
mahra
ama olmuyor işte. mümkün olamayan şeyler vardır ya hani hayatta. ne kadar istersen iste, geceleri uyurken başını yastığa koyduğunda ne kadar hayal edersen et, müzik dinlediğinde, bir yazı okuduğunda onların gazına gelip “bunu yapacağım! bu olacak!“ dediğinde, ufak ufak bir şeyler yolunda gitmeye başladığında ne kadar yolun sonunun aydınlık olduğunu düşünürsen düşün, bazı şeyler mümkün olmuyor işte. sonsuza kadar istiyorsun.
mahra
konusmaya ihtiyacim var. nefes alamiyorum bazen. duvarla konusuyorum resmen cevap bekliyorum hatta. birilerine anlatmayali ne kadar uzun sure oldugunu bilmiyorum ama denedigimde bile sadece bi iki dakika sonra toparlayamadigim cumlelerimin arkadasindan neyse bosver kelimeleri dokuluyor dudaklarimdan. kimseyle ne acimi ne mutlulugumu paylasiyorum ki uzun zamandir hayatimdaki hic kimsenin benim mutlulugumdan mutlu oldugunu dusunmuyorum. deli neşe sevincle anlattigim biseyi yuzunde sahte gulumsemeyle dinleyen arkadaslarimdan da tek derdi elalem ne der kafasinda yasayan ailemden de cok sıkıldım. yalniz olmak etrafinda insanlarin olmadiği anlamina gelmiyormus. gülmek için mutlu olmakta. çoğu zaman mutsuzken gülebiliyorum. bu da benim maskem.
mahra
en kötü zamanındır. o an boşlukta hissedersin kendini. ne ölmek, ne yaşamak için tamsındır. o an ne yapacağını bilemezsin. hiç kimseyi istemezsin yanında. çünkü onlar seni bilmeden yargılar. “neden ağlıyorsun?” demeden önce “neden göz yaşına sığınıyorsun?” demeli insan, yani yapmalı bunu. çünkü her şeyin bir nedeni vardır. o neden sizi anahtara ulaştırabilir ama kimse yapmaz bunu. bir insan sürekli gülüyorsa evde yalnızken ıslanıyordur yanakları. İşte bunun gibi. bir insan bileklerini kesince “oha salak, delirmiş olmalı.” demeden önce düşün bakalım ona laf atan vurdumduymazlar yüzünden olabilir mi? tek yolun ölüm olduğunu zannettiren kişiler olabilir mi? İnsanlar anlamaz, anlamak istemez belkide. kişilere “deli” unvanı takmayı çok severler. her şeyin altında gizli bir neden var. ama hiç kimse onu görmek istemiyor. o nedenleri görmeden önce “ben neden böyleyim?” demeyin. mazallah size de “deli (!)” derler.
mahra
hava soğuk, tak kulaklıkları. dışarı çık. üşü. yürü. daha çok üşü. daha çok yürü. üşüdükçe yürü, yürüdükçe düşün. olmak istediğin kişiyi düşün. olduğun kişiyi düşün. sahip olduklarını düşün. senin olmayanları düşün. sevdiklerini, sevmediklerini düşün. kazandıklarını, kaybettiklerini düşün. söylediğin, söylenen yalanları düşün. seni terk edenleri, terk ettiklerini düşün. artık hayalini kurmadığın o hayatı düşün. ne kadar kolay vazgeçtiğini düşün. bir daha kimseyi sevemeyeceğini düşün. saatlerce düşün ama hiç bir şey düşünmediğini fark et. eve dön. aynaya bak. sol gözün kızarmış. demek ki ağlamak istemişsin farkında olmadan. ne zaman ağlamak istesen, sol gözün kızarır çünkü. aç sıcak suyu, gir altına. soğuktan donan vücudun sıcak suyun altında uyuşsun. kemiklerin sızlasın. acıyı aldırma. düşün. yeniden düşün. ardından el salladığın otobüsleri düşün. İnsanları düşün. İhanetleri düşün. bir zamanlar hayallerin olduğunu düşün. bir zamanlar mutlu olduğunu düşün. mutluluğun nasıl bir his olduğunu unuttuğunu düşün. o kızı/çocuğu düşün. o kıza/çocuğa asla sarılamayacağını düşün. şimdi çık sıcak suyun altından. çık ve yaşa. ve yaşadığın bu şeye "hayat" de. hep aynı şarkı çalsın kulaklarında. hep aynı yerde yansın canın. ama sen yinede hep, "hayat" de. çünkü hayat, güzel rüyaların haricinde kalan acımtrak zaman dilimi. çünkü hayat, hayat işte. çünkü hayat, hep böyle işte.
mahra
bazı şeyleri yapmaya zorunda bırakılmaktan nefret ediyorum. sende insansın bende insanım ne bu üstünlük çabası.. şu piramitlerin içindeki sıkışan odalarda olduğumu düşünmeye başladım.. hani kalp kırmak kabe yıkmak gibiydi... siz bana ne yaptınız ya :/