aşkın belirli bir yaştan sonra imkansız olduğuna inanıyorum ya



İnanmadığın bir şeyin acısını çekmek , harika olduğuna inandığın şeylerin bitmesi ve zamanla yabancılaşıyor olmak . bilmiyorum demek ise kurtuluşun kelimesi olabilir gibi görünüyor .... ve bilmiyorum

hadi size hayatımın mallığını anlatayım da az gülün 😄😄 (spoiler içerir) bugun bayadır beklediğim avengerse 22:15 e bilet aldım bide bayadır sinemaya gitmiyordum nasıl hevesliyim saat 20:45 felan bi sigara felan içtim saat 21:00 oldu sen bileti 21:15 san salona gir koltuğa otur başladım izlemeye baktım reklam felan yok film başlamış direk thors öldürüyorlar ironmen ölüyor herkes dönmüş dedim noluyoz bi bilete baktım salonda kendimr kahkaha attım giden paraya mı yanayım filmin mahvolduğuna mı yanayım mallığıma mı güleyim 20:15de mecbur baştan izledik napalım 😄

şimdi hayatımda başıma gelen en sayko olayı anlatacağım. iş dolayısıyla başka bir şehre taşındım. işten bir arkadaşın yanında kalıyordum. kaldığımız semt de öyle lanet bir yer ki çoğu ev birbirinin aynı apartmanların içinden tutun dışardaki kapıya kadar. neyse taşındıktan sonra ki ilk iş gününden eve dönceğiz arkadaş dedi ki ; knk sana anahtarı vereyim de sen dön beni bekleme benim iş uzun, bulursun demi evi ? bende hafızama güveniyorum ve evlerin birbirine o kadar benzediğinden de haberim yok tmm dedim sonra. zindan anahtarlığı gibi bir anahtarlık çıkardı içinde 10 tane falan anahtar var. İçlerinden birini verdi bana şakayla karışık inşallah yanlış anahtarı vermemişimdir dedi. neyse ben çıktım yola ve bizim eve benzeyen ilk eve girdim baktım içerisi falan aynı o yüzden şüphem olmadı hiç dairenin önüne geldim başladım kapıyı açmaya çalışmaya 1-2dk uğraştım açamadım kapıyı sonra arkadaşın yanlış anahtar şakası aklıma geldi başladım sövmeye telefonu çıkardım aradım ulaşamadım daha da sinirlendim bir kez daha açmayı denedim kapıyı sonra apartmanın kapısından bir adam girdi merdivenleri hızlı hızlı çıkarken bir yandan bana sövüyor. ben şok oldum o anda kafa basmadı ne olduğuna beni tuttu savurdu o ara , yere düşürdü sırtıma dizini falan koydu bizim apartmanın kapı birden açıldı içerden bir kadın çıktı poliside aradım geliyor dedi. benim kafa o zaman dank etti neyse zorla falan anlattım olayı abi apartmanı karıştırmışım diye baya bir dil döktükten sonra birde anahtarı falan gösterdikten sonra inandılar. polisi falan geri aradılar tamam sıkıntı yok diye.meğer kadın beni kapıyı zorlayıp sinirli görünce korkmuş içerde. bende de saç sakal uzun gözlerin altı siyah ten kansızlık derecesinde beyaz yani tam potansiyel suçlulara benziyorum. kocasını aramış sonrası malum. arkadaşa anlattım olayı gülmekten altına sıçtı. bu da böyle bir anı oldu.

milano'da çalıştığı bir sırada köylüler leonardo'ya (da vinci) bir torba dolusu dağlarda buldukları deniz canlılarına ait kabuklar getirmişler. 1480-1515 yılları arasında bu konuda not defterlerinde yazdıklarından anlaşıldığına göre de cidden adam kendi de dağlara gidip inceleme yapmış, kabuk örnekleri toplamış dağlardan. tabi ilginç bir durumla karşılaştığı için bir bilim adamı merakıyla hipotezler üretip yahut başkalarının ürettiği hipotezleri yanlışlayarak olayı mantıksal çerçevede açıklama gayretine girmiş. genel itibariyle insanlar bu kabukların dağlara nuh tufanı sayesinde geldiğini düşünüyormuş, bazıları da tanrı'nın insanları kandırmak için bir oyun oynadığını denizkabuğu şeklinde taşlar yarattığını aslında onların sadece taş olduklarını söylüyorlarmış yahut cidden denizkabuklarını orada yarattığını. ama bizim leonardo durur mu yapıştırmış cevabı, birincisi demiş: "İlk bulduğumuz kabuklar dağda denizden 600 metre yükseklikte ve diğer dağlarda da aynı seviyede yer alıyorlar; ama kutsal kitapta yazdığına göre bu tufan 40 gün yağmur yağması sonucu suları en yüksek dağın 10 arşın üzerine kadar yükseltmiş. madem ki sular bu kadar yükseldi neden dağın zirvesinde daha yükseklerde kabuklar yok da 600 metreden daha az seviyede yer alıyorlar? velev ki bu yağmur en yüksek dağın 10 arşın üzerine çıkardı su seviyesini; dünya küre şeklinde olduğuna göre sular merkezden her yönde eşit yükseklikte olacaktır ve artık suyun akabilecek bir yönü kalmayacaktır, yalnızca yukarı yönde gidebilir o da buharlaşarak, bu mümkün müdür? acaba tufan kutsal kitapta yazdığı gibi tüm dünyayı kaplamamış mıdır? yağmur yağarak oluşan bu tufan adriyatik denizinden 400 km içeride bulunan lombardiya'daki dağlara bu ağır ve suda batan denizkabuklarını getirebilir mi? kendileri gelmiş olsalar 400 km'yi 40 günde gelebilirler mi? ayrıca burada 4 farklı katmanda bulunan kabuklar var, buna göre farklı zamanlarda farklı tufanlar mı olmuştur? yalnızca kabuklarla da kalmıyor, nasıl oluyor da dağların yüksek zirvelerinde büyük balıkların kemikleri de bulunuyor? bu hayvanların denizden bu kadar uzağa tufan tarafından getirildiğine ısrar edenlerin saçmalığı ve aptallığı ortada. birtakım cahiller de tanrı'nın onları bir takım kutsal etkilerle burada yarattığını söylüyor; sanki biz boğaların yaşlarını boynuzlarına bakarak, ağaçların yaşlarını dallarına bakarak ve salyangozların yaşlarını yıl ve ay olarak kabuklarına bakarak anlayamıyoruz. bu kabukların ilahi güçlerin olası etkileriyle orada yaratılmış ve hala yaratılmakta olduğunu söylüyorsanız, böyle bir düşüncenin biraz mantık sahibi bir beyinde yeri olamaz, çünkü geliştikleri yılların sayısı kabuklarında yazılı ve büyükler ile yavrular bir arada görülmektedir. ancak onlar yiyecek olmadan büyüyemez, hareket olmadan da beslenemezlerdi -halbuki böyle bir ortamda hareket etmeleri olanaksızdı."
ressam, heykeltraş, mimar, mühendis; en önemlisi adam bilimadamı abi, bilim adamı. bu adama hayran olmamak elde değil.
ressam, heykeltraş, mimar, mühendis; en önemlisi adam bilimadamı abi, bilim adamı. bu adama hayran olmamak elde değil.

ulan ekimde 2 askerin donarak şehit olduğuna kim inanır! nası zoruma gitti varya allah analara sabır versin..

omü'yü kazananlar belli olduğuna göre sitede aktif olma zamanı gelmiştir, mimarlık ve omü hakkında sorusu olanları bekliyorum asdad

lütfen size tarım makineleri uygulama sınavını anlatmama izin verin.
+bakın arkadaşlar bu a makinesi
-tamamdir hocam
+bakin bu da b makinesi
-ona da eyw.
+siz ikiniz gelin bakalim. bu a bu da b makinesi olduğuna göre güneşin kütlesini hesaplayınız.
+bakın arkadaşlar bu a makinesi
-tamamdir hocam
+bakin bu da b makinesi
-ona da eyw.
+siz ikiniz gelin bakalim. bu a bu da b makinesi olduğuna göre güneşin kütlesini hesaplayınız.

ülkemizde bilim siteleri bile popülizmi kullanarak tık alma peşinde; zira okuyucu yok. düşülen duruma bakın. senin bilimsel çalışmaların sonuçlarını, analizlerini vs yayınlaman gerekirken herhangi bir çalışmayı kaynak göstermeden ne diye bir haberi yayınlayabiliyorsun ben anlamıyorum.
bir haberle karşılaştım, diyor ki çocuklar zekalarını anneden alıyor, babadan çocuğa zeka geçmiyor. zeka genleri x kromozomunda olduğundan erkek çocuğa zaten babadan hiç geçmiyor (y kromozomu verdiğinden), kız çocuklarına da geçse de babadan gelen genler aktif olmuyor, araştırmalar bunu gösterdi diyor. ama hangi araştırmalar? ortada araştırma yok, kimin yaptığı belli değil, kaynak vermiş giriyorsun verdiği kaynak da makale değil haberin İngilizcesi. İngilizceden dilimize çevirmişler sadece. bu mu yani bilim? İnsanlar bir bilginin doğruluğunu araştırmaktan zaten aciz hele bir de konuyla ilgili türkçe kaynak bulamazsın, İngilizcen olması gerekiyor. kendine bilim sayfası diyen bu kişiler de böyle keyfi şekilde haber yaptıklarından millet yanlış bilgileniyor.
İşin şakası tabi mesela bu konuyla alakası olmayan bir kadın bu haberi "aa öyle miymiş vay be", "zeki bir adamla evlenmeye gerek yok yani çocuk zaten benden alıyormuş zekayı", "ayy mahmut bak gördün mü sen etkisiz elemanmışsın hahah" diye okuyup geçebilirdi. o yüzden okuduğumuz şeylerin doğruluğunu teyit etmeye çalışmalıyız kesinlikle.
bu arada ben de nature sitesinde konuyla ilgili bir makaleye ulaştım ve özetle şunu diyordu: 158 gen belirlemişler zekayla ilgili, bunların da geneli 7, 8, 15, 17 ve x kromozomları üzerindeymiş. bunların %16'sı ise x kromozomu üzerinde. bu yüzden yalnızca anneden gittiği iddiası yalan oluyor. ayrıca babadan gelenlerin inaktif olduğuna dair bir veri de yok.
bilgi kirliliği sadece bilimsel haberlerde de yok maalesef her alanda var. herkesin öğrendiği bilgiyi teyit etmeye çalışması lazım, zira her şeyi böyle yutarsak manipülasyona bu kadar açık olursak adamlar bizi istediği şekilde yönlendirir ve bu da takdir edersiniz ki bizim için kötü sonuçlar doğurur.
bir haberle karşılaştım, diyor ki çocuklar zekalarını anneden alıyor, babadan çocuğa zeka geçmiyor. zeka genleri x kromozomunda olduğundan erkek çocuğa zaten babadan hiç geçmiyor (y kromozomu verdiğinden), kız çocuklarına da geçse de babadan gelen genler aktif olmuyor, araştırmalar bunu gösterdi diyor. ama hangi araştırmalar? ortada araştırma yok, kimin yaptığı belli değil, kaynak vermiş giriyorsun verdiği kaynak da makale değil haberin İngilizcesi. İngilizceden dilimize çevirmişler sadece. bu mu yani bilim? İnsanlar bir bilginin doğruluğunu araştırmaktan zaten aciz hele bir de konuyla ilgili türkçe kaynak bulamazsın, İngilizcen olması gerekiyor. kendine bilim sayfası diyen bu kişiler de böyle keyfi şekilde haber yaptıklarından millet yanlış bilgileniyor.
İşin şakası tabi mesela bu konuyla alakası olmayan bir kadın bu haberi "aa öyle miymiş vay be", "zeki bir adamla evlenmeye gerek yok yani çocuk zaten benden alıyormuş zekayı", "ayy mahmut bak gördün mü sen etkisiz elemanmışsın hahah" diye okuyup geçebilirdi. o yüzden okuduğumuz şeylerin doğruluğunu teyit etmeye çalışmalıyız kesinlikle.
bu arada ben de nature sitesinde konuyla ilgili bir makaleye ulaştım ve özetle şunu diyordu: 158 gen belirlemişler zekayla ilgili, bunların da geneli 7, 8, 15, 17 ve x kromozomları üzerindeymiş. bunların %16'sı ise x kromozomu üzerinde. bu yüzden yalnızca anneden gittiği iddiası yalan oluyor. ayrıca babadan gelenlerin inaktif olduğuna dair bir veri de yok.
bilgi kirliliği sadece bilimsel haberlerde de yok maalesef her alanda var. herkesin öğrendiği bilgiyi teyit etmeye çalışması lazım, zira her şeyi böyle yutarsak manipülasyona bu kadar açık olursak adamlar bizi istediği şekilde yönlendirir ve bu da takdir edersiniz ki bizim için kötü sonuçlar doğurur.

dün yani şu an gece olduğuna göre iki gün önce kısacası pazartesi günü saat üç buçuk dört arasıydı sanırım tam hatırlamıyorum, r11 de gördüğüm kırmızı beyaz çerçeveli güneş gözlüğü olan (ki sadece sende olduğunu düşünerekten) hanımefendi, neden atakentte indin acaba biraz daha sabredemez miydin 😄 neyse saçma oldu tamam, buralardaysan bi' uğra bu yazıya diyecektim sadece 😊

eğitimde okuduğunu biliyorum, bugün ile beraber 3 defadır görüyorum seni ama yanında hep aynı kız arkadaşın oluyor. saçların simsiyah, kıvırcık ve kabarık. ve en güzeli de gözlerimi alamadığım gözlerinin boncuk gibi olması. üzerindeki kıyafetlerin ne renk olduğuna dikkat edemedim ama, kalp çarpıntısının ve bu soğuk havada bahar yaşamanın ne olduğunu öğrettin bana kıvırcık saçlı kız

bugün sabah okula giderken herkes beni kıskandı tabi yağmur hızlandı ve saçlarım bozuldu inanabiliyor musunuz samsunda ne kadar kem gözlü olduğuna tamam haklısınız ben de olsam kendime nazar değdirirdim neyse ama ıslak saçlarla ayrı bi güzeldim😍😍😍😍😎😎😎😎

kardeşim için doğum günü videosu hazırladım. ailemden, arkadaşlarımdan, komşulardan uzanabildiğime uzandım. kısacası beni ve kardesimi seven kim varsa video attı ve 20 dakikalık bir video hazırladım. 55 kişi doğum gününü kutlayip güzel dileklerde bulundu. neyse her şey güzel hoş video hazır ve kardeşime gönderme kısmı kaldı. sonra ilginç bir şey farkettim. annemde dahil olmak üzere çevremdeki herkes o videoyu facebookta paylaşmamı beklemiş. doğum gününün ertesi günü yengem beni arayıp videoyu niye paylaşmıyorsun diyince ben bir şaşırdım. yengeme aklımda paylaşma fikri yoktu sadece kardeşim görür. İsteyene de izletirim deyince o daha da şaşırdı. yani uzun lafın kısası şu. teknolojinin kölesi olmuşuz arkadaşlar. bir anı yaşamak yerine yaşadığını gösterme taraftarı olmuşuz. göstere göstere yaşanan hiç bir duygunun gerçek olduğuna inanmıyorum açıkçası. anılar biriktirirsin ama bunları sürekli paylaşmak bana biraz gereksiz geliyor. bir ara bende yapıyordum ama benimki hislerle doluydu. o güzel günün bende oluşturduğu hissi yazıyordum. İçtiğim kahveyi de paylaşmıyorum mesela. ya da her yaptığımı sürekli snap atmıyorum. bunu son zamanlarda farkettim. İnstagram, twitter, snapchat bunlar benim kafamı dolduruyor. saatlerimi geçiyorum. gözümden uyku akıyor ama hala instagramda video izliyorum. artik kendimi bundan da alıkoydum. kendimi dizginliyorum artık.
sosyal medyada yapılan özel bir şeyin paylaşılmasına karşı bir insanım. sonuçta o senin özelin, senin güzelin... yani sevgilinin yaptığı bir sürprizi paylaşmak, aşk acını duyura duyura paylaşmak, gittiğin bir konserde saniye saniye bunu medyaya dökmek bana uygun hareketler değil açıkçası. yani şimdi ben kardeşime bu videoyu onu çok sevdiğim ve değer verdiğim için yaptım. ama bunu gerekli gereksiz bütün insanların önüne atmayı pek istemedimm. ne yazık ki attım. 1 hafta sonra da kaldırmayı planlıyorum. sevdiğim insanların gönlü olsun diye ses çıkarmadım ama gelinen konuma çok üzülüyorum.
bir arkadaşım trafik kazası geçirdi yoğun bakımdan çıktığında annesi fotoğrafını paylaşmıştı. altına upuzun yazı yazmış oğlum çok iyi şükür tarzında. yani şimdi düşünüyorum da. bana saçma geliyor. bir şey deyip yanlış konuşmak istemem. en doğru söz nerde duracağını bildiğin sözdür bence 😊 burda duruyorum şaşırdığım ve farkettigim bir konuya değinmek istedim. İyi geceleriniz olsun genç dostlarım 😊😊
sosyal medyada yapılan özel bir şeyin paylaşılmasına karşı bir insanım. sonuçta o senin özelin, senin güzelin... yani sevgilinin yaptığı bir sürprizi paylaşmak, aşk acını duyura duyura paylaşmak, gittiğin bir konserde saniye saniye bunu medyaya dökmek bana uygun hareketler değil açıkçası. yani şimdi ben kardeşime bu videoyu onu çok sevdiğim ve değer verdiğim için yaptım. ama bunu gerekli gereksiz bütün insanların önüne atmayı pek istemedimm. ne yazık ki attım. 1 hafta sonra da kaldırmayı planlıyorum. sevdiğim insanların gönlü olsun diye ses çıkarmadım ama gelinen konuma çok üzülüyorum.
bir arkadaşım trafik kazası geçirdi yoğun bakımdan çıktığında annesi fotoğrafını paylaşmıştı. altına upuzun yazı yazmış oğlum çok iyi şükür tarzında. yani şimdi düşünüyorum da. bana saçma geliyor. bir şey deyip yanlış konuşmak istemem. en doğru söz nerde duracağını bildiğin sözdür bence 😊 burda duruyorum şaşırdığım ve farkettigim bir konuya değinmek istedim. İyi geceleriniz olsun genç dostlarım 😊😊

bugün karadeniz yurdunun orda ki atm de üç kız para çekip aşağıdaki yurda doğru gittiler. kapalı olan güzeldi. beğendim. ama peşine düşmedim, aşık ta olmadım. beni bul falanda demiyecem. onlar yurtlarına giderken bende r11 e bindim.orda da güzel kızlar vardı ama çok ta güzel değil. önemli de değil zaten. sanki ben çok mu yakışıklıyım. sonra ne oldu biliyor musunuz. şoka gittim. alış veriş falan. millet her yerde sigara 🚬 içiyor. İçmeyin olum, atmosferi deldiniz. ne diyordum he çıktım dışarı, yine kızlar var ama çoğu kalitesiz kızlar, erkekler kaliteli mi diyeceksiniz, onlarda kalite diye bi kavram kalmamış zaten pezeveng çoğu. şimdi sen bu saçmalıkları okuyan işsiz, bu saçmalıklara bu kadar zaman ayıracak kadar boş olduğuna göre bi beğeni bide yorum yaparsın artık. not :yazdıklarım kimseyi bağlamaz sadece saçmalıktır. İyi günler...

beni bırakma sende burda bir üniversite yaz samsun'a gitme diye yalvarmıştı hayallerim var diye kardeşten ötemi bırakıp hayallerimin peşinden koşup geldim hayallerim yarım kaldı bütler yüzünden memlekete dönmem geçikiyor babamı özledim arasam sesini duyunca ağlıycam oda bana gitme dedi herkesi çiğneyip burdayım ve dayanamıyorum canımdan ötem aradı napıyosun diyince ağlamaya başladım (bizde nasıl bir şeyse kız arkadaşlarımdan daha yakın ve hiç cekinmeden herşeyimi anlatırım ona ve birimizden birine birşey olsa ikizmişiz gibi hissederiz ne olduğuna kadar )bir insanın sesi bile özlenir mi abi ya kendime verdiğim sözleri tutamadım yarım kaldım bundan sonra ağlamayacağım dedim haftalardır dişimi sıktım ağlamadım sabrettim ama psikolojiye vuruyosa dayanamıyormuşsun onu anladım ilerlemesi gereken hayatım geriliyordu ve ben çok yoruldum güçlü ve mutlu duran kız içten içe gidiyordu sessizce ağlıyor ve derdini kimseyle paylaşmıyordu çünkü öyle bir yerdeki güven duygusu yokken birine güvendi yine yıkıldı alışmıştı aslında ama alıp başını gidesi vardı olsundu salya sümük devam edecekti ya da ..

sabah kalk, hazırlan, kahvaltı yap, okula git, dersleri dinleyip not al, eve dön, hobilerle ugraş, yemek ye, müzik aç kahve iç... her günüm tek başıma böyle geçiyor.. bütlere kalmayacam mutluyum, ne kadar gırgırına da olsa universitede tanışmak gerek, lisedeki o toyluk yok ciddiyet var gizlilik var, gizlenmesi gerekenler var, insanların arasında geçen bu dünyadaki ufak maceraları olduğuna inananlardanım, sigara kullanmam, alkolle aram yok denecek gibi, kahve arada çerezler sabahlara kadar loş ışık ve müzik...

yalnızsın sen de varken bile etrafında insan
(aksini iddia edebilir misin ki?)
hatta böyle zamanlarda kolluyosun kaçmak için fırsat, eminim.
(İddia etsen bile seni yalnız olduğuna anında inandırırım)
(aksini iddia edebilir misin ki?)
hatta böyle zamanlarda kolluyosun kaçmak için fırsat, eminim.
(İddia etsen bile seni yalnız olduğuna anında inandırırım)

kısa süre önce kendime sordum.
"-2016'da bitti ve sen hala yanlızsın mavibulut.acaba 2017'de olur mu?" diye soracakken kendimi "kızım senin derdin ne?sen babanın narsist prensesisin.birini bulup başına bela mı alacaksın?bak ne güzel sosyal medya,müzik, yemek üçlüsü ile takılıyorsun.neyine yetmedi?"cümle ve sorularıyla engelleyip en iyisinin yalnızlık olduğuna karar verdim.biri olacaksa da olur.olmazsa da sorun değil. alternatif olarak 100 kedi sahiplenip onlarla yaşayabilecek potansiyel var bende nasıl olsa.🐈
"-2016'da bitti ve sen hala yanlızsın mavibulut.acaba 2017'de olur mu?" diye soracakken kendimi "kızım senin derdin ne?sen babanın narsist prensesisin.birini bulup başına bela mı alacaksın?bak ne güzel sosyal medya,müzik, yemek üçlüsü ile takılıyorsun.neyine yetmedi?"cümle ve sorularıyla engelleyip en iyisinin yalnızlık olduğuna karar verdim.biri olacaksa da olur.olmazsa da sorun değil. alternatif olarak 100 kedi sahiplenip onlarla yaşayabilecek potansiyel var bende nasıl olsa.🐈

hayal kuramamak çok kötü.en son kurduğum hayalin üstünden yıllar geçti ve içinde o vardı.beni sevdiğini hayal etmiştim.oysa sevilmek nasıl bir his hiç öğrenmedim ki ben.sevmenin de sadece can yakıcı kısmıyla tanıştım.en yakın arkadaşlarım,aşık olduğum kişi hiç acımadan kırdılar kalbimi.kaç kez paramparça oldum sayısını bile hatırlamıyorum.şimdi hepsi kendi yolunda hayallerini yaşıyor.bense hiç geçmiceğini bildiğim acılarla boğuluyorum.küçüklüğümüzden beri güzel masallara hikayelere inandırdılar bizi.bi gün mutlaka iyi olan tarafın kazanacağına,her şeyin mutlu bir sonu olduğuna.bi gün kendi hikayemizin kahramanı olacağımıza.hepsi yalanmış.adımızı bile hatırlamayan insanlar hikayemizin kahramanı oldu,her şeyi mahvetti ve gitti..