sonelektrikbukucu
buranın hala aktif olmasına şok oldum, kimler burda cidden ?
Sunset✔
olay büyümesin tatsızlık olmasın diyerek alttan almaktan bıktım cidden. İnsanlar sadace kendisini düşünüyor sanki dünya onların etrafında dönüyor millete ki bu kendini beğenmişlik beni cidden yordu ve yormayada devam ediyor
Le Petit Mami
sen git 200 lirayı bir kaç günde harca, sonra da ay sonunu görebilmek için menemeni ekmeksiz ye. öğrenciliği beceremiyorum cidden. para hesapları yapmaktan uyuyamıyorum. yaptığım bütün hesaplarda da para yetmiyor zaten. İntihardan başka çözüm önerisi olan var mı?
omuluarkadas
öğretmenlik bu mu cidden! ego tatmin etmek.
öğrenciyi sürekli azarlama çabası... oturarak cevap veren öğrenciye "sen şimdi ayaktasin dimi" demek
uykusu olan öğrenciye sınıfın ortasında"gece hayatın mı var" dmek ve bunu öğretmenler odasinda şu öğrencinin gece hayatı var diye söylemek ve diğer öğretmen arkadaşında onun babası yok annesi de pek ilgilemiyor zaten demesi !!!!
ne buu!! bu mu cidden. öğrenci kazanmak yerine var olan öğrencileri de kaybetmek mi amacınız.

ben bugün stajda nasıl öğretmen olunur değil nasıl öğretmen olunmaz onu öğrendim.
eğer ben bu okuldan mezun olup bu mesleğe başladığımda eleştirdiğim gibi bir öğretmen olursam yediğim her lokma ekmek haram zıkkım olsun bana.
burası meslek lisesi burda öğrenciler böyle demek değil ogretmenlik. meslek lisesi büyük lütuftur değerlendirmesini bilene.
casualman
eskiden yaptığım gibi şuraya azıcık sitem atayım içimi dökeyim. o kadar bıktım ki insanların sahte yaşamlarından ve sahte şeylerden mutlu olup gerçekten gram anlamamalarından boş şeylerle uğraşıp boş bir hayat yaşamalarından diyeceksiniz ki bundan sanane öyle olmuyor işte o iş bizde yaşıyoruz bu dünya da mesela iş hayatımdaki insanlar veya hoşlandığım bir kız illaki birileri sürekli çıkıyor karşıma ve zararını ben görüyorum. hayatta hiç bir zaman yok like takipci kısaca sosyal medya umrumda olmadı başka insanların seveceği şekilde resimler çekinmek başka insanların beğeneceği sözler yazmak başka insanların ilgisini çeken profiller vs vs ha bundan da sanane diyeceksiniz bunca sahtelik içinde insanlar gerçek benliklerini unutmuş ve ben onlara doğru olanla gerçek olanla yaklaştığımda resmen kaçıyorlar saçma bir şekilde. bir kaç örnekle açıklayım geçen bir kadınla tanıştım cidden güzel şeyler hissettim ona karşı sadece dürüst oldum veya başka bir amaç gütmeden kartları mı açık oynadım evime kadar geldi tek düşündüğüm sadece yanında olmak o anki sıkıntısını ona unutturmakdı 1 ay sonra felan başka birisi daha çıktı karşıma ona da gerçek olması gereken şekilde davrandım sonuç 2 sininde en son söylediği casual sen çok iyi birisin deyip konuşmayı kestiler. diğer bir örnek erkek arkadaşım oldu bebelerle samimi olmak güzel bir dostluk kurmak istedim ben ne kadar dürüst olup onlara iyi davrandıysam onlar da bir o kadar kullanmaya çalıştılar beni ve en kötüsü bu anlattığım bu insanların hepsi beni salak yerine koymaya çalıştılar. herkesin dili farklı kalbi farklı konuşur olmuş ne adamlıktan ne insanlıktan anlayan kalmış boş ve sahte dünyalarınız da mutlu olmaya devam edin ben gerçek dünya da gerçek insan aramaya devam edeceğim. lafta bunları arayıp icraat de kendine ızdırap çektirenlerin yanında nasıl duruyorsunuz hala anlayamıyorum anlayamayacağım da. her neyse iyi döktüm içimi her zaman joker kartım oldun iyiki varsın omüdedikodu 😏
Артем
insanı apex predator olarak gören kitleyi hiç bir zaman anlayamadım, apex predator dediğin köpek balığıdır velociraptordur.insanın elinden teknolojik avantajı alındığı takdirde tavuktan bir farkı kalmıyor.cidden lan nasıl apex predator olarak görüyorsunuz shshshshsb bu kitleye azıcıkta olsa tahammül edebiliyorum ama düz dünyacılara tahammül edemiyorum abi shshshshs bu nasıl bir şuursuzluk ve cahilliktir shshshshs bu tek hücreli bile diyemeyeceğim varlıklar resmen oksijen israfı dhshsbdh abi cidden 2 dk maruz kalınca sinir bozukluğundan tikler oluşmaya başlıyor siz siz olun dünyanın düz olduğunu savunan birisi ile karşılaşınca arkanıza bakmadan kaçın çünkü o bir töbe yareppi yaratık bir cenavardır akıl sağlığınızı seviyorsanız kaçın shshsbsb
and he lived happily ever after
milano'da çalıştığı bir sırada köylüler leonardo'ya (da vinci) bir torba dolusu dağlarda buldukları deniz canlılarına ait kabuklar getirmişler. 1480-1515 yılları arasında bu konuda not defterlerinde yazdıklarından anlaşıldığına göre de cidden adam kendi de dağlara gidip inceleme yapmış, kabuk örnekleri toplamış dağlardan. tabi ilginç bir durumla karşılaştığı için bir bilim adamı merakıyla hipotezler üretip yahut başkalarının ürettiği hipotezleri yanlışlayarak olayı mantıksal çerçevede açıklama gayretine girmiş. genel itibariyle insanlar bu kabukların dağlara nuh tufanı sayesinde geldiğini düşünüyormuş, bazıları da tanrı'nın insanları kandırmak için bir oyun oynadığını denizkabuğu şeklinde taşlar yarattığını aslında onların sadece taş olduklarını söylüyorlarmış yahut cidden denizkabuklarını orada yarattığını. ama bizim leonardo durur mu yapıştırmış cevabı, birincisi demiş: "İlk bulduğumuz kabuklar dağda denizden 600 metre yükseklikte ve diğer dağlarda da aynı seviyede yer alıyorlar; ama kutsal kitapta yazdığına göre bu tufan 40 gün yağmur yağması sonucu suları en yüksek dağın 10 arşın üzerine kadar yükseltmiş. madem ki sular bu kadar yükseldi neden dağın zirvesinde daha yükseklerde kabuklar yok da 600 metreden daha az seviyede yer alıyorlar? velev ki bu yağmur en yüksek dağın 10 arşın üzerine çıkardı su seviyesini; dünya küre şeklinde olduğuna göre sular merkezden her yönde eşit yükseklikte olacaktır ve artık suyun akabilecek bir yönü kalmayacaktır, yalnızca yukarı yönde gidebilir o da buharlaşarak, bu mümkün müdür? acaba tufan kutsal kitapta yazdığı gibi tüm dünyayı kaplamamış mıdır? yağmur yağarak oluşan bu tufan adriyatik denizinden 400 km içeride bulunan lombardiya'daki dağlara bu ağır ve suda batan denizkabuklarını getirebilir mi? kendileri gelmiş olsalar 400 km'yi 40 günde gelebilirler mi? ayrıca burada 4 farklı katmanda bulunan kabuklar var, buna göre farklı zamanlarda farklı tufanlar mı olmuştur? yalnızca kabuklarla da kalmıyor, nasıl oluyor da dağların yüksek zirvelerinde büyük balıkların kemikleri de bulunuyor? bu hayvanların denizden bu kadar uzağa tufan tarafından getirildiğine ısrar edenlerin saçmalığı ve aptallığı ortada. birtakım cahiller de tanrı'nın onları bir takım kutsal etkilerle burada yarattığını söylüyor; sanki biz boğaların yaşlarını boynuzlarına bakarak, ağaçların yaşlarını dallarına bakarak ve salyangozların yaşlarını yıl ve ay olarak kabuklarına bakarak anlayamıyoruz. bu kabukların ilahi güçlerin olası etkileriyle orada yaratılmış ve hala yaratılmakta olduğunu söylüyorsanız, böyle bir düşüncenin biraz mantık sahibi bir beyinde yeri olamaz, çünkü geliştikleri yılların sayısı kabuklarında yazılı ve büyükler ile yavrular bir arada görülmektedir. ancak onlar yiyecek olmadan büyüyemez, hareket olmadan da beslenemezlerdi -halbuki böyle bir ortamda hareket etmeleri olanaksızdı."

ressam, heykeltraş, mimar, mühendis; en önemlisi adam bilimadamı abi, bilim adamı. bu adama hayran olmamak elde değil.
hipokratinyegeni
bu nasıl tatlı bir sestir ya. bacım sen bana sabahlara kadar küfredebilirsin hiç sorun değil cidden :d

yeter
abaza değilim. cidden :) buradaki hanımefendilere iki sorum var:

1) sosyal medyada aldığınız iltifatları ne kadar ciddiye alıyorsunuz?

2) sosyal medya ile gerçek dünyada gördüğünüz ilgi arasındaki fark ne kadar?
Артем
pes ediyorum demek istemiyorum ama cidden çok yoruldum lan tatile gittim,yeni 883 iron vs aldım modumu yükseltebilme olasılığı olan herşeyi yaptım tatile de motorla gittim hatta yolda kafam dağılırdiye yok arkadaşım dağılmıyor ben gene yorgunum gene bıkmış bir durumdayım işin kötü tarafı ne biliyor musunuz bunların dışında tek başıma modumu yükseltme şansım yok,tek başıma bu kadar yapabiliyorum abi,daha fazlasını yapabilsem antidepresan kullanmazdım sanırım(terapiye de inanmam gençler(yaşasın amerikan ekolü) ) neyse bu da böyle garip yazılarımdan birtanesi olsun size şu parçayı bırakıyorum dinledikçe beni hatırlayın mesaj falan atın naber diye :d



Артем
gençler şimdi size biraz içimi dökeceğim,ben hakikaten yoruldum,hadi ilişki açısından şansım yaver gitmiyor kimse sevmiyor beni tamam ama beni çok sevdiğini ve istediğini iddia eden arkadaşlarım beni neden istemiyor lan,hayır istemelerine gerekte yok birileri beni istesin diye yırtınmıyorum kimsenin istemesine veya başkalarına ihtiyacım da yok(ama gene de yanımda birilerinin olduğunu hissetmek güzel olurdu)takıldığım nokta yalan konusulması,hayır ben bana birşey açıkca söylendiğinde bu şey olumsuz birşey olsa bile kırılmam aksine mutlu olurum çünkü karşı taraf açık olabilecek kadar bana güveniyor ve onurlu davranıyordur ve yakınıma aldığım “arkadaşlarımın” hepsi bu durumdan haberdar.bunu bilmelerine rağmen neden böyle birşey yapıyorlar..? anlamıyorum,ben çok fazla insan seven birisi değilimdir bu demek değildir ki yalnız hissetmeyi seviyorum hayır yalnız hissetmekten hoşlanmıyorum arada yalnız kalmayı seviyorum sadece kendime vakit ayırmak hoşuma gidiyor o da birşeyler paylaşabileceğim insanların olmayışından kaynaklı birşeyler paylaşıp tartışabildiğim birileri olsa çok mutlu olurum ama yok olanlarda gidiyor zaten beni basamak olarak kullanıyorlar izin veriyor muyum hayır kullanamayacaklarını anlayınca gidiyorlar,ama aralarında güvendiğim insanlarda oluyor ve onların ihaneti ya da ikiyüzlülüğü cidden çok yaralıyor beni neyse gençler böyle birşey işte bu arada ciddiyim tanışmak isteyen olursa tanışmayı çok isterim yoruma falan yazın isterseniz...
ve bir alıntıyla bitiriyorum yazımı yerim lan sizi hasta olmayın dikkat edin kendinize havalar garip bu ara...

sonra uçardı, etimi lime lime etmiş kuşlar

józef chełmoński
thyke
doğum günümün ilk dakikalarında beni hatırlayıp kutlayan @gamsizbaykus a çoooook teşekkür ediyorum❤❤çok mutlu oldum😇bi an affalladım cidden doğum günüm mü diye düşündüm😄
nar
geçen gece kardeşlerimin odasının önünden gectim bi kaç kez, uyudular mı diye kontrol ediyorum biri içerden diyo ki -ablam devriye geziyor yine.
o an ellerimi arkadan kavuşturup evin içinde cidden anlamsızca gezdiğimi fark ettim. tşk kızlar 🌹
hipokratinyegeni
bu şarkının dinlenmesinin bu kadar az olması beni çok üzüyor :/ bence ülke tarihindeki en underrated şarkılardan biri,hak ettiği değeri hiç göremedi . bu şarkı çıktığında global müzik listelerinde linkin park,rihanna gibi devlerle yarışıyordu hey gidi.. genel olarak manga başarılı bir grup zaten. 2010 yılında katıldıkları eurovision u da kazanmaları lazımdı "we could be the same" cidden çok iyi şarkıydı ama şansımıza o sene almanyadan lena kızımız çıkıp yarışmanın tozunu attırmıştı. ama gel gör ki ferman'ı geçen sene yumurcak tv de çocuk programı sunarken görmüştüm. şu klip ve çocuk programı sunmak nasıl uç noktalardır be ferman reis

Zeze
bittim ya. cidden. buluttan nem kapanlara dayanamıyorum artık. İyiyken iyi olup da en küçük bir hatanızda sizi dünyanın en kötü, en iğrenç insanıymış gibi hissettirenlere tahammülüm kalmadı. hayatımda artık kimseyi tutmak için çabalamayacağım. bu süreçte hayatımdan kimleri kaybettiğim umrumda da değil. zaten kalabalıklaşmıştı...
Eleni
efeniim selamlar!

laf söz arasında aklıma geldi bir kaç şey zırvalayayım dedim. "biz çocukken" bundan daha da küçükken yani, tahminen velet iken komşu çocuğunun bilgisayarı değil de atarisi vardı. olmayanların ise hiperaktif manyak bir çocukluğu. İtiraf ediyorum ben atarisi olan şu komşu çocuğuydum ama bu hiçbir zaman çılgın çocukluğuma engel olamadı. ağaç dallarının lades kemiğine benzeyen kısımlarını bulur sapan yapıp millete suikast girişimleri düzenlerdik. kafası gözü dağılan yaşıt veletlerimiz "anneaaağğ" diye ağlayarak eve koştururken biz de yeri gelir kendimizi onlardan biri olarak bulurduk ki namussuzlar az ağlatmadılar. genellikle taş değil de ağaçta yetişen bezelye türevi yeşil yeşil mermilerimiz olurdu. (çok da acıtırdı, ağlatması normal.) o dönemlerde 1 lira yerine 1 milyon vardı, fazla zengindik. sahip olduğumuz 1 milyon bozukluk yerine bir kağıt parçası idi. şimdilerin 50 kuruşu o zamanları 500'ü idi ve kusura bakma 1 liracığım boyut olarak seni gebertirdi. 5 kuruş en küçük para dilimimiz değildi o zamanlar, bizim en küçüğümüz 1 kuruş'tu. şimdilerde 10 kuruştan aşağı alamadığımız sakızları biz 1 kuruş abimiz sayesinde 5 kuruşa 5 tane sakız gelecek şekilde hunharca çar çur ederdik. eskimolarımız vardı bir de! meybuzlarımız yani. çubuğun bitiş kısmına doğru düğüm atar (evet evet düğüm tecrübem buradan geliyor.) ilk bulduğumuz kaldırıma oturarak yol kenarından bulduğumuz avucumuzdan büyük bir taş ile eskimoyu tuzla buz ederek yemeye hazır hale getirirdik. tuzla buz olan meybuzumuz çubuğundan çok pişmiş etin kemiğinden bir çırpıda ayrılışına özenerek tek celsede ayrılırdı. çubuğumuz ayrıldı mı? ayrıldı. attığımız düğümü daha da sağlamlaştırıp en alt köşesine minik dişlerimiz ile bir delik açardık. (dişi dökülmemiş olanlar çok şanslıydı.) sonra hüplet gitsin! her sabah "simiaatçiğğğh" sesleri ile uyanır "anağ anağ varsın çek git şurdan bana bir simit al." şeklinde sızlanırdık. anne yüreği işte, dayanamaz alırdı. düşen susam tanelerine çocukluğumuzu bırakır bir kuşun gelip midesine indirmesine sebep olurduk. bayram harçlığımız vardı, "-dı" diyorum çünkü büyüdükçe "eşek kadar oldun ne harçlığı?" cümlesinin arkasına sığınarak kestiler elimize geçen maaşımızı. İşte o bir zamanlar var olan harçlıklarımız ile her bayram suikast girişimlerimize devam etme amacı güden tabancalar alırdık. (tabii ki de su tabancası değil! bildiğin boncuk boncuk mermileri vardı.) mermilerimiz bittikçe 10 kuruş verip ekstra mermiler alırdık ama renk renk! mavi vardı, kırmızı vardı, mor vardı, sarı vardı, vardı da vardı. ben hep sarıları alırdım, nedendir bilinmez. bir de bu paraların kurban olduğu çatpatlar vardı. belki bilmeyenler, görmeyenler, ilk kez duyanlar, bilip de ismini hatırlamayanlar vardır. bu sebeple bu resim o şahıslara;




İşte bu naçizane bok rengi şey (siz pembe sıçıyorsanız üstünüze alınmayın.) meybuzlarımızı kırdığımız taşlar ile ortalığı duman ederdi. vur bir tanesine ve çat! vur bir daha pat! şimdi ayıktın mı ismi nereden geliyor? aferin. bunlara kafa göz dalan torpiller vardı bir de ama benim kaba etim hiç yemedi onu ateşlemeye. evet tırsaktım. elimden kıymetli misiniz lan? değilsiniz. o zamanlar "inşaata topu kaçtı." denilmezdi. cesur yürekli çocuklardık oğlum biz. "itolit git şuradan alçı kaçır da gel, biz k*çını kollarız." cümleleri eşlik ederdi bize. cidden de korurlardı, ciddili bak. şimdi diyeceksiniz ki "alçı ne alaka be .s" sabretsene evladım. kaç aylıksın sen? o alçıları yere seksek çizmek için kullanırdık. bizim pelinsu'nun ablası vardı hatçe o hep kelebek çizerdi. şimdilerde dudağını büzüştürüp karda yaptığı kelebekler ile meşhur kardeşi. beş taş oynardık lan. çok tatlı taşlar bulurduk, ismi gibi 5 tane. bir tanesini havaya at, yerden bir taş al, sen diğer taşı alamadan havaya attığın taş (tek elinle yapacaksın tabi her şeyi, aynı elinle yani.) düştü mü? öldün çık. bir de koca koca taşları üst üste koyup top ile devirmeye çalışırdık. yakar top vardı ayrıca diğer ismi ile ortada sıçan (yok gerçekten s*çan değil, farenin dayısı olan sıçan). topu tutan can tutmuş olurdu, millet tuttuğu canları başkalarına verirdi, ben vermezdim. neden veriyormuşum! güzeldi be benim çocukluğum. aklıma bunlar geliyor sadece ama bunun bir o kadardan fazlası da aklıma gelmeyenlerde var. çabuk geçti gibi frank.
Nickollyy
😂 ya arkadaş cidden ben de öyle sandım

Selam Ziyaretçi

Gördüğüm kadarıyla henüz giriş yapmamışsın! Lütfen giriş yap, bekliyorum :)