malifalitiko
bilenler bilir, 2.5 yaşında kızım, henüz 1 aylık da oğlum var. evde çok ciddi kıskançlık vakaları yaşanıyor ve ben istisnasız 1 aydır uyku uyuyamıyorum. sabahları işe giderken kırmızı ışıkta uyuya kaldığım oluyor. İş arkadaşlarım masa başında horul horul uyuya kaldığım videolarımı çekiyorlar. ben orhan babanın dilenci şarkısını kendime uyuyorum pardon uyarlıyorum. uyumamak zordur, uyuyamamak zordur, uyutulmamak zordur, uyudum ama uyuyabildimmi ? bilemiyorum. bir dilencii, evlatlarından uykuu dilenen, her fırsatta uykusundan edilip gülüp alay edilen. dünya boştur lo. ben gidim de yener çevik'ten hasta işi şarkısını dinliyim sitenin hareketli olduğu günlerde açılan canlı yayınları hatirliyim bari
ikizler
bismillahirrahmanirrahim diyerek giriş yaptım siteye. İlk başta eşimden sitenin açıldığını duyduğumda inanamadım. yok be dedim ama gerçekmiş. nasılsınız hanımlar beyler, sıhhatiniz afiyetiniz yerindedir umarım. yazarak bir şeyler anlatmayalı uzun zaman geçtiği için klavyede ellerim bile şaşırıyor şu anda yazdıklarıma. ay bazında baksak 2 seneye yaklaştı böyle bir durum yaşamayalı. olsun o kadar da. eskiden dağa taşa yazardım her şeyi. her gittiğim yerde bir yere bir şeyler karalar orada var olmaya çalışırdım. bu geçtiğimiz sürede ise altını çizmeye başladım. bir elimde cetvel bir elimde kırmızı kalem ne görsem altını çiziyorum. kendim için kendimin konuşması yerine başkalarının kelimelerinde ifade edilmenin rahatlığını yaşıyorum sanırım. yoksa orta yaşlarıma geldikçe dinginlemeye mi başladım? sanmıyorum. atamalı bir işte çalışalı 2 yılı bitiriyorum. ticaretin köpeği olan ben için atanmışlık zor becerdiğim bir iş olsa da iyi kıvırdım sanırım bu işi. süreç içerisinde evlendim üniversiteden beri hayatımda olan hanımefendiyle. evlendim ama hanımefendi de başka bir ilde çalıştığı için bekar hayatı yaşıyorum senenin 10 ayında. sporumu düzenli bir şekilde devam ettiriyorum. tabi pisboğaz yememi de. bu yüzden fiziksel olarak pek değişmesem de güçsel ve mental anlamda her geçen zaman daha da güçleniyorum. zorla çaya attığım şekeri bıraktırdı hocam. alıştım ancak şimdi de ne şekerli içiliyor ne şekersiz içiliyor bu meret. gezginimden sonra (bilmeyenler için üniversite hayatımdaki bisikletim, dostum, herşeyim), bir de mızrağım oldu. o da motosikletim. mızrağımla beraber iş yerine gidip geliyoruz, işten sonra veya haftasonları farklı şehirlere kaçıyoruz. o da bu yetişkinlik hayatımdaki dostum oldu. gezgine oranla biraz masraflı (benzin fiyatları :( )bir dost ancak ona göre de keyfi olan bir dost. bir de karavan gibi kullandığımız bir aracımız oldu bu sene. onunla birlikte de 7 şehir gördük. acemilik senemizdi onunla birlikte ancak baya keyifli anlar yaşattı bize. arabadan eskiden nefret ederdim hâlâ nefret ediyorum. ancak böyle karavan tarzı kullanabildiğim için biraz sempatim var. o yüzden o benim işime yarayan uzaktan bir akrabam gibi. arkadaş edinme yetimi kaybettim niyese. eskiden hayatıma senede en az 1 dost bir çok da arkadaş eklerdim ancak 2 senedir hiç dost ekleyemedim. edindiğim arkadaşlar da çoğunluğu mecburiyetten. niye böyle oldu hâlâ anlam veremedim buna. hâlâ birileriyle kavga etmedim, hâlâ aynı şarkıcıları keyifle dinliyorum, hâlâ hâlâ... bir sürü hâlâlar ve bir sürü yepisyeni şeylerle iki yıl geçmiş buraya gelmeyeli. hepinizi çok özledim ve seviyorum. biraz daha duvarı okuyayım bakalım millet neler yapıyor. bu şarkı eşliğinden hanım memleketindeki balkonumdan hepinize mutlu geceler... :)


YasliBySair
hey gidi yıllar . baştan yazım hataları ve anlam bozuklukları için kusura bakmayın. size 2013 yılında omudedikodu ailesi ile tanışma hikayemi anlatacağım.
o zamanlar zıpkın delikanlıyım. gece arkadaşın biri link attı dedi beni tarif etmişler omudedikodu da dedim neymiş bu. girdim baktım site o zamanlar öyle işlerdi mavi bereli erkek kırmızı tokalı kadın turkuaz bakışlı birey. bakiştığın kesiştiğini yazarları. sonra detaylı siteyi incelerken bir baktım sadece arduz ağacı renkli flari olan kızdan bahsetmiyorlar.
ortada mizah kültür sanat ve daha fazlası var. sonra nasıl oldu hatırlamıyorum radyo yayını çıktı bir anda. girdim baktım şahane sesli müthiş yorumlu canlı ve eğlenceli bir adam müzikler eşliğinde gerçek bı radyo programı yapıyor. mizah ve zeka üst seviyede. çıldırdım yazdım güldük eğlendik. belli bir grup olduklarını anladım. müthiş eğlendim artık kımız renginde kasları olan erkenden daha fazlasıydı benim için omudedikodu.
gel zaman git zaman radyo yayınlarında muhabbet ilerlemeye başladı. bir sabaha karşı biten yayının sonunda beni admin ekledi instadan ve ömürevleri simitparka çağırdı. tanıştık kaynastik. o zamanlar chiko vardı şuan belki nick değişmiştir bilmiyorum. aman allahım nereye düşmüştüm. herkesin sanki yavru ağzı tsirt ü vardı öyle havalı gelmişlerdi bana. zamanla partilerden turnuvalara gezilerden spor müsabakalarına üniversite yıllarımı müthiş bir keyifle yaşamamı sağladılar. sonralarda yollar ayrıldı tabi. kendilerine burdan çok ama çok teşekkürlerimi sunar. şiddetle ve rica ile radyo yayınlarını yapmalarını istiyorum. İyiki hayatıma girdiniz çocuklar.
Sos
kuru fasulye yapıyorum kaburgalı babaannem gelmiş sanki eti az olmuş diyor yok yok iyi oldu yeter ben kırmızı et sevmiyom dedim sus başka yerde söyleyip memleketin namusuyla oynamadiyor. çünkü erzincanlıysam et sevmek zorundayım 😂
Sanatçı
türkü kırmızı çizgimizdir, ben her müzik tarzına saygılıyımdır ama türkü ye laf ettirmem....
thor
karantina etkinlikleri vol.1

"alırken siyah, kullanırken kırmızı, atarken gri olan şey nedir?"
ikarus✨
bugün instada dolaşırken yeni evli ve benden yaşça küçük bir arkadaşımın paylaştığı bir fotoğrafa denk geldim. fotoğrafa bakıyorum, çimlerin üzerine serilmiş kırmızı kareli örtü, üzerinde hasır sepet, iki tane çay fincanı, çeşitli atıştırmalıklar, iki tane kitap, 4-5 tane mum ve bir tane fotoğraf çerçevesi gördüm. bir insan eşiyle piknik yapmaya giderken yanında neden fotoğraf çerçevesi taşır ki. abi delirdiler artık ya. şekil yapıcam diye düştükleri hallere bakın. kocaman fotoğraf çerçevesini yanında taşımış, gitmiş baş köşeye oturtturmuş.
Komutan Logar
az önce yağmur sonrası ağaçların güzel görüntüsünü farkettim. fotoğrafını çekmek için apartmanın köşesinde telefonu tam kaldırdım, kırmızı paltolu bir kız beni son anda gördü ve öyle bir korktu ki ne diyeceğimi şaşırdım. gerçi yürümeye devam etti. siz olsanız ne yapardınız?
Nunu 777
kamil koç turizm alman bir otobüs şirketine satılmış... otobüste yedigün (sarı kola) yerine kırmızı şarabı ne zaman içeceğimi düşünüyorum 😆
chen
demin hercaideki tuhaf oğlanın daha yaşlı ve kırmızı kafalısını gördüm. yakından daha korkunç o nasıl bi saç modelidir kardeşim ya kabus gibi
thor
usta bir ressamın öğrencisi eğitimini tamamlamış. büyük usta, öğrencisini uğurlamış. çırağına ” yaptığın son resmi, şehrin en kalabalık meydanına koyar mısın?” demiş.

“resmin yanına bir de kırmızı kalem bırak. İnsanlara, resmin beğenmedikleri yerlerine bir çarpı koymalarını rica eden bir yazı iliştirmeyi de unutma” diye ilave etmiş.

öğrenci, birkaç gün sonra resme bakmaya gitmiş. resmin çarpılar içinde olduğunu görmüş. üzüntüyle ustasının yanına dönmüş. usta ressam, üzülmeden yeniden resme devam etmesini tavsiye etmiş.

öğrenci resmi yeniden yapmış.usta, yine resmi şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş.

fakat bu kez yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde boya ile birkaç fırça koymasını söylemiş.

yanına da, insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı bırakmasını önermiş. öğrenci denileni yapmış. birkaç gün sonra bakmış ki, resmine hiç dokunulmamış. sevinçle ustasına koşmuş.

usta ressam şöyle demiş:

“İlkinde, insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini gördün. hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı.

İkincisinde, onlardan müspet,yapıcı,olumlu olmalarını istedin. yapıcı olmak eğitim gerektirir. hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye cesaret edemedi.” alıntıdır.
def2easy
iktisat 1. sınıf beyaz üzeri kırmızı kılıflı telefon ve mor kalemlik sahibi. siyah saçlı beyaz tenli büyük gözlü ismini bilmediğim hanımefendi. çok güzelsin ananla babanı tebrik ediyorum
mistletoe🍃
bir şarkı, sizi ne kadar etkileyebilir, neler yaptırabilir, neler hissettirebilir, nelerin hayalini kurdurup, ne kadar dibe çekebilir ya da yüzeye çıkarabilir? söz konusu bensem fazlaca etkileyebilir, hayaller kurdurtabilir, özletebilir, mutsuz edebilir, göklere de çıkarabilir... beni alıp götürebilecek bir şarkı keşfettiğim için dakikalardır aşırı mutluyum ama şarkının sözleri, ritmi, doğası gereği ise bir şeylere aşırı özlem duyuyor ve kendimi epeyce hüzünlü hissediyorum. bir insan iki ucu aynı anda yaşayabilir mi? biraz yorucu ama ben çoğunlukla böyle yaşıyorum.
şarkıyı dinlerken gözlerimi kapatıyorum hayal bu ya bir balo salonundadır genç kadın, bordoya çalan kırmızı bir elbisenin içinde, ışıkların altında parlayan düze yakın hafif dalgalı saçları sırtına dökülüyor, sadece boynunda ve parmağında zarif birer parça takı, makyajı güzelliğini gölgelemeyecek ama bakışlarını ortaya çıkaracak kadar sade yapılmış...salonda gezinirken birden onu fark ediyor bakışları kenetleniyor genç adamla, kalbinin atışlarını duymaya başlıyor, gözlerinden başka hiçbir şey göremiyor genç adamın ve anlıyor 'dans etmeliyiz'... bir saat, bir gün, bir ay, bir yıl? hayır 'koca bir ömür' diye fısıldıyor kendi kendine genç kadın... şarkıyı dinlerseniz siz de değişik hayallerin esiri olabilirsiniz.

Xena
bana iki beden büyük gelen kırmızı sweatshirt'ün kapşonunu kafama geçirip, zenci kankalarımla suç işlemek istiyorum. süt çocuğu aşağılık bir beyaz yakalının rahat ve pembe götünü korkudan titretmek istiyorum.
maestro
her galatasaraylının hayalidir bol gollü kavgalı kırmızı kartlı bjk-fb maçı izlemek. zevkten uçuyorum ha
ladylazarus
dünyada ne kadar gereksiz daha doğru tabirle kafasız insanlar var. bugün arkadaşım hasta diye çalıştığı hastaneye yanına gittim. serumlar bitince hazırlanıp çıkarken, orda çalışan temizlik görevlisi bir kadın, arkadaşımın yanına geldi, onunla olan tanışıklığından aldığı cesaretle sanırım bana ‘ sen bu kıyafetle nasıl sanayiden geçtin, adamlar napsın, adamlar ne yapsa da haklılar ‘ dedi. üzerimde her yeri kapalı, diz altı kırmızı bir elbise var, sadece yanlarından dizime dek olan iki yırtmaç vardı. kaldı ki üzerimde her ne olursa olsun, bu nasıl bir zihniyet ki, benim kılığım her türlü şiddeti, sapıklığı kabul edilebilir kılabilir ? normalde tartışmayı, bilhassa bu tür insanlarla ağız dalaşı etmeyi hiç sevmem fakat o an arkadaşım hasta olmasaydı yaşamımın tartışmasını yapacaktım sahiden. bu yazıyı okuyup da, o kadına hak verecek bir sürü insan var biliyorum. venüs yolculuğu’ nu okudunuz mu efendim şahane bir tiyatrodur sizleri de bir uzay gemisine doldurup sonsuz bir venüs tatiline göndermek istiyorum ! düşündükçe başım ağrıyor bir de üstüne yengemin kuzeninin iki yaşındaki oğlunun öldüğünü duydum. lösemi hastasıydı, çocuğu sadece fotoğraflarda gördüm fakat minicik bedeni nasıl zayıf düşmüş.. zaten şu sıralar aşırı bir anne şefkati taşıyorum, şimdi de oturdum buna ağlıyorum. bugün oldukça tatsız bir gündü, umarım sizin gününüz şeker gibi geçmiştir.

İyi geceler sevgili müdavimler
ladylazarus
selam, eli ayağı ısınmak bilmeyen minnoş insanlar..

parmaklarım buz tutmuş durumda ve panduf giyenlere inat simli patiklerimle aranızdayım ✌ şu panduf olayını sevemeyen bir ben mi varım ? tamam çok sevimliler ama ayaklarıma pranga vurulmuş hissi veriyor, bir süre sonra duvara fırlatmak istiyorum !

nihayet yarın fuara gidebileceğim , haftasonu da tuvalimi alıp köye koşuyorum 😻

köpeğim rigby' i fazlasıyla özlediğim ve ne zamandır çiçek yetiştirmek istediğim için ismini mordecai (regular show için saygı duruşu) koyacağım bir çiçek almak istiyorum, önerisi olan varsa bekliyorum. bu da ahmet rasim' in çiçeklerin lisanı yazısından :

" katmerli gül: seninle böyle sarmaş dolaş olmak nasip olmayacak mı?
kırmızı karanfil: derdinden kan kusuyorum, merhamet et.
şebboy: ne kadar hainmişsin.
menekşe: hercailik ediyorsun, yazık şânına!
sarı gül: hayatımdan hiç ümidim kalmadı.
lale: sensiz yaşayamayacağım. beni terk etme.
zambak: bu gece rüyamda seni gördüm!
beyaz leylak: hiçbir mani kalmadı, benim olacaksın!
beyaz yasemin: bana fotoğrafını gönder, bari onunla yatayım.
leylak: dün nereye gittin? hakkında bir şey işittim.
sarmaşık yaprağı: sana bunun gibi sarılmak isterim.
kuru yaprak: kuruttun beni!
kara diken: bu muazzeb de nereden çıktı?
zerrin, beyaz fulya: amasya’nın bardağı, biri olmazsa biri dahi.
nergis: niçin mektup yollamıyorsun? bu akşam mutlaka beklerim.
süpürge çöpü: bunca zaman yolunda saçımı süpürge ettim, yaranamadım. bundan sonra mı yaranacağım?
şakayık: pek açık saçık geziyorsun.
gonca nergis: gözlerim sende!
sümbül: ah! o senin kokusuna can dayanmayan perçemin!
fûl: niye koklanır koklanmaz kaçıyorsun?
erguvan: pek yükseklere açılma!
itır: gel de seni koynumda koklayayım.
lale: bir kadehimi olsun içmez misin?
yer menekşesi: hâk-i pây oldum, daha ne kadar yalvarayım?
menekşe gülü: ufacıksın tefeciksin ama ne çiçeksin.
zakkum: sensiz içkilerim zehr oluyor!
her dem taze: beni ihtiyâr ettin, sen böyle kaldın!
gece sefa: sensiz kalmadı!
küpe çiçeği: söylediklerin hâlâ kulağımda!
şeftali çiçeği: bir busene can vermek için müşteri oldum!
İnci çiçeği: beni incitme, ah ederim!
dalı dikenli bir gonca: etrafındakileri beğenemiyorum.

' ol goncanın etrâfını almış nice bin hâr ' "
ladylazarus
merhaba dün gece arkadaşlarının storylerini izleyip aşk üzerine felsefi düşüncelere dalan güzel insanlar! sanırım yeniden hasta oluyorum. hasta girdiğim yıl, sahiden hastanelerden çıkmadan devam ediyor. bundan böyle yeni yıl üzerine söylenen tüm efsanelere inanacağım. kırmızı iç çamaşırı dahil, noel baba hariç değil..

buyrun bu da tebessüme ihtiyacı olanlara




gidiyen forrest gidiyen
Zeze
geçen gün otobüste giderken bi kız çocuğu gördüm. üstünde kırmızı montu vardı. hala varmış onlardan, şaşırdım. o montlar ben 1-2. sınıfken modaydı. benim mavi bi gocuğum vardı, ama herkeste o kırmızı montlardan. ben de ondan istedim ama annemler almadı, hatta sonrasında baya güzel pembiş birini aldılar. hem daha kalın, hem daha güzeldi aslında kırmızılardan. ama kırmızılar hiç benim olmamıştı ya hep gözüme onlar daha güzel gelmişti. bugün görünce iyice farkettim de benim değil pembe, mavi montum da onlardan daha güzelmiş aslında. tabi o zamanlar annem benim gözümden bakmayıp, objektif baktığından almamış. İyi ki de almamış ya, benim montum daha güzelmiş 🙈 bazen böyle oluyor işte, onları anlamak için biraz büyümek gerekiyor. umarım annemi daha da iyi anlayacağım günler yakındır.

Selam Ziyaretçi

Gördüğüm kadarıyla henüz giriş yapmamışsın! Lütfen giriş yap, bekliyorum :)