Galadriel55
az önce sahur için börekçiye gittim. ısıtır mısınız böreği lütfen dedim. ısıtınca kötü oluyor dedi çocuk. olsun ben öyle seviyorum dedim. biraz sonra sıcak tabağı uzatırken “iğrenç oldu böyle” dedi.
ikizler
her zaman hayatımın en özel köşelerinden biri olan ama uzak kaldığım bu evimden 10 ay sonra hepinize tekrardan merhaba. umarım hepiniz çok iyisinizdir. bu evime geldiğimde eski mahallesine dönmüş bir yetişkin hüznü kaplıyor içimi. mahallesinin, evinin çocukluğundaki, gençliğindeki o cıvıl cıvıl halleri göz önüne gelir de o günlerden şimdiki ana doğru sıcak bir gözyaşı hızında bir anı yolculuğu yapar ya. İşte onun gibi bir şey. bu hal bende oldukça evimin anahtarını çıkarmaktan korkuyordum. bir zamanlar neşe saçan evimin içindeki sessizliği duymaktan. geçen akşam ilkadım sahildeki çay ocağında otururken oradaki abi ile ayaküstü muhabbet ettik. uzun zamandır görüşmemiştik. diğer abinin nerede olduğunu sordum ve aldığım cevap birden gözlerimin dolmasına neden oldu ölmüş o abi. evini bir gece böcek ilacı ile ilaçlamış sineklerden korunmak için ve uyumuş sadece. sonrası yok. o kadar oturdu ki içime. ellili yaşlarında bir abiydi. güleryüzlü, neşeli sesli biriydi. bir kaç selamlaşmamızdan sonra tanış olmuştuk. biraz muhabbetimiz ilerleyince bize ikinci baharını ve her iki tarafın evlatlarının karşı çıkması sonrası kavuşamadıklarını anlatmıştı. öyle anlatmıştı ki hem de bir romanın dönüm noktası gibi. gözleri her anlattığına eşlik etmişti. geriye bir fotoğrafı bile kalmadı bana. sadece zihnimdeki o güzel gülüşüydü geri kalan. İçimi yakmıştı gidişi ve koptum o anki arkadaş ortamımdan. o kopuş bugün anahtarları cebimden çıkarıp omudedikodu mahallesine girmeme ve ikizler kapımı açmama vesile oldu. benim ise hayatım haddinden fazla değişti bu dönemde. okulum bitti ve bir süre bir yerlerde çalıştım. sonrasında ise çok da geçmiş olmayan bir geçmişte atandım ve atandığım kurumda çalışmaya başladım. hem de samsuna atandım. İmkansız geliyordu bu bana ama olmuştu işte. üniversite yıllarımda kendimi bulduğum şehir yeniden bana kucak açtı ve bu sefer uzun yıllar boyunca kalmak üzere yerleştim bu şehre. İl merkezine azıcık uzak bir ilçedeyim lakin her hafta sonu kendimi atakum sahilde, ilkadım çay ocaklarında buluyorum. artık maddi özgürlüğüme tam manası ile sahiptim. bir ev kiraladım. 2+1. hep hayalini kurduğum yaşamın ilk temellerini atmış oldum böylece. İstediğim eve sahip olmak ülkemizin ekonomik durumundan dolayı biraz zaman alacak biliyorum ama şu haliyle bile bana mutluluk veriyor bu ufak yuvam. bu fotoğraflar da salonumdan ve evimin balkonundan ufak iki kare. buraya taşındığımdan beri pek yalnız kalmadım. sadece 1 haftasonu yalnız kaldım. oradan buradan arkadaşların uğrama noktası oldum. amaçlar edindim kendime ve 15 yıl verdim kendime. üniversite yıllarında amaçladığım ne varsa gerçekleştirdim çok şükür. en yapılamaz olarak görülen şeyleri bile yaptım. şimdi bakalım 15 yıl sonrası benim için nasıl olacak. evet şu an ikizler evimdeyim. ama yetişkin hüznüm mahalleye çıktığımda içimi kaplıyor. kapı komşum snorlax'ı göremiyorum. çatı katından bize seslenen posydon yok, eski dostum oas gideli uzun zaman olmuştu. gezginimin ad babası yok, o yok bu yok, gerçekten görmesem de hayatımda yer etmiş bir çok dostum artık yok. özlediklerimin yokluğuna alışmak ve yeni bir yaşantıya adepte olmak biraz zaman alacak ha ne dersiniz. hepinize mutlu geceler dostlarım...
Uyku
@rider karşimin daha yanına gitmeden bana sıcak çukulata hazırlamış. 🥰
lorien
yazın kalınacak yer!?

arkadaşlar hepinize merhabalar ben sinop üniversitesinden bir turizm rehberliği öğrencisiyim bu yazın
(haziran-temmuz ve ağustos aylarında)
samsun'da kalıp buradan turist kafilerini alıp turlara çıkacağım ve bunun için kalacak bir odaya ihtiyacım var.

haftada 1-2 gün kalıcağım, sonrası yolda

bunun için - kiralık oda - arıyorum, tek isteğim gelince sıcak su ile duşumu alabilmek, ve "sessiz" bir odada uyuyup dinlenebilmek, odasını kiralamak isteyenler, lütfen iletişime geçiniz

en içten sevgilim sevgilerimle

dipnot: erkeğim ve izmitliyim.
mimarlique
samsun da öğrencilik serüvenimin 5. senesinde sıradan bir memleket ziyareti dönüşü, iner inmez kendimden geçiren otogar soğuğuna karşı, arka çıkışa doğru yürüme cesaretinde bulundum. klasik, dolmuşun içinde ısınarak evime varırım düşüncesi durağa varır varmaz kasvetli bir sessizliğe bıraktı kendini. şoförün 3 koltuğa serilip uyuması bir yana dolmuşun çevresinde bulunan bir genç ve bir amca ile birlikte çalışmayan dolmuşu ittirerek çalıştıracak olmamızdan habersiz cama bir iki defa tıklatma cüretinde bulundum. şoför uyandı, battaniyesini toplandı, doğruldu ve sonrasında kapıları açtı. bavuldan mütevellit arka tarafa yerleştim ve ısınmak için bir takım kendime sarılma ve yüzey alanını küçültme işlemlerinden sonra artık araba çalışsada kalorifer denen icattan yararlansak diye düşünüyordum, marş1 marş2 marş3 tık yok ben çaresizliği kabullenmiş ne zaman 'şu arabayı bi itelim' direktifi gelecek diye bekliyorum, çok geçmeden kendimi sağ yanağı acuçlamış şekilde buldum zaten 3 kişiyiz biz 2 genç sağ sol geçtik, dayının ağızda sigara güya ortadan yardım ediyor. başladık asılmaya ama soğuktan ellerim dolmuşa yapışıyor, kapadım gözlerimi var gücümle itiyorum baktık ivleniyoruz salıp iter gibi yapıyorum ama araba çalışmıyor 3 kere marş bastık sektik geri geldik vs 200m yi buldu bizim itme mesafesi son garaja geldik ben bittim amca zaten yok olmuş gençte kenarda soluklanıyor dolmuş tin tin ilerlerken bir ışık, bir ses stop lambaları yanmış, motor çalışmış şoför sevindi geldi beni aldı topladık elemanları taksicilere, bizi izleyenlere karşın 'merhabalar aq' edasıyla yerleştik durağa, çok şükür şuan sıcak yatağımdan bu cümleleri aktarıyorum. belkise son günlerimi geçirdiğim samsumda ardıma bıraktığım bir anı daha, size günaydınlar bana iyi uykular, kendinize iyi bakın :)
Muyendizz
merhaba, bu yazıyı -dükkan sahibinden habersiz- destek olmak için yazıyorum yani bu bir reklam değil destek mesajıdır. sizinle bir şey paylaşmak istiyorum. yuvam ögrenci yurdu yakınındaki pizzacıda gerçekten güzel yapılmış orta boy ve büyük boy pizzaları 10tl ve 15tl gibi ucuz bir ücretle yiyebilirsiniz. diğer gösterişli yerlere benzemiyor, daha sıcak bir ortam. dükkan sahibinin beslediği bir kedisi bile var. gittiğinize pişman olmazsınız, bence bir şans vermelisiniz.
yolyordam
kyk karadeniz doğal yaşam parkında sıcak su gitti anasını satıyım
mihrimah🤘
sobalı ev geleneğidir, herkes bi odaya doluşur, ışıklar kapanınca konuşmalar başlar, sonra ortam sessizleşir, tıkırtılar gelir, biri uyuduznuz mu diye ses verir, uyuyan uyumayan tekrar uyanır
-yooo uyumak mı😏
birazcık daha sohbet muhabbet derken sesler geceninde ilerlemesiyle kesilir. ve herkes uyurken biri uyumaz. İç sesi, tıkırtılar, rüzgar uğultusu, duvar saatinin de eşliğinde saniye saniye uykuyu bekler anıları tarar , hayaller kurar.. ve derken ihtiyaca binayen lavaboya gitmek için stratejik bir pilan yapar.
tam yanındakini uyandırmadan yataktan çıkar ,yere adım atar ki önce gıcırdayan tahtalar, sonra kapı tüm plan yerle yeksan. 😖
sonra sıcak odadan soğuğa geçiş varış ve geriye balıklama bir dönüş:)
asosyalci
buranın üç sene öncesini hatırlıyorum da; yazılanlar, duygular, muhabbetler insanın yüzünde sıcak tebessümler bırakırdı; ama şimdi baktığımda zamanın çoşkulu ve yorulmaz telaşı buradaki sevimli muhabbeti süpürmüş gibi sanki. öyledir genellikle; eskilerden kalma bir tutam güzellikleri hep saklar, kalbimizin çizik duvarlarına çerçeveleriz. ben de kayıp giden şu cümleleri tutmaya çalışırken, rastladığım viran bir oda da çerçeveli bu resmi gördüm. ve yaşadıkça kendimizin ressamı olduğumuzu anladım. İnsanlar bazen söylediklerimi anlamadığını söylüyor; bu yüzden çok uzakmak değil amacım, sadece yüreğinizi gezmenizi öneriyorum; eminim sizleri bekleyen birkaç yolcuya rastlayacaksınız. ve inanın, duyguların dalgalı girdabından sizi o yolcular kurtaracak.
ikarus✨
bulunduğumuz ortamlarda çalışan insanlara bir "günaydın" ya da "kolay gelsin" demek çok zor olmasa gerek ki bu davranış bize 100 misli ile geri dönüyor çoğu zaman. başımdan geçen bir olayı kısaca anlatmak istiyorum.
kısa bir süre önce yaklaşık 1 hafta hastanede kalmak zorunda kalmıştım. bu süre zarfında hemşiresinden doktoruna, hasta bakıcısından temizlik personeline kadar o servisin tüm çalışanlarını gözlemleme fırsatım olmuştu. hemşireler ve doktorlar zaten işlerini iyi takip edip ilgili davranıyorlardı, ben de temizlik personellerini gözlemlemeye karar verdim. rutin temizlikleri sırasında hal hatır sordum, kolay gelsin dedim ve hani en basitinden sildiği yerlere daha kuruman basmadım. bunlar çok basit şeyler bakıldığı zaman. bir de bunların hiçbirini yapmayıp bu personellerin yüzüne bile bakmayan hasta yakınları vardı. İnanır mısınız ben sırf bu şekilde davrandım diye neredeyse 2-3 saatte bir çarşaflarımız değişiyordu,odamız gün içinde 2 defa siliniyordu, el dezenfektanımız daha bitmeden bile yenileniyordu, fazladan 2 yastık daha alabildik, gece üşüyünce battaniye bulabildik, çayımız kahvemiz eksik olmadı... tüm bunları sadece bir "kolay gelsin" ve "nasılsınız" ile yaptım. şimdi belki size bunlar zaten olması gereken, normal seylermis gibi gelebilir ama insan 1 hafta gibi bir süre hastanede kalınca bu anlattıklarım birer nimet sayılabilir. ya da ben uzun zamandır "insanlık namına" pek bir şey görmüyorum :)
çok uzattım. demem o ki hayat zaten yeterince zor, insanın mutsuz olması için bir çok neden var, bari biz birbirimize yardım edelim, iki güzel söz bir sıcak gülümseme ile birbirimizin hayatında fark yaratabiliriz. siz birine güleryüz gösterdiğinizde mutlaka bunun karşılığını alırsınız. tamam kabul ediyorum çok büyük mutluluklar değil bunlar ama hangimizin hayatında her gün mutluluktan ağlayacak derecede büyük mutluluklar yaşanıyor ki? böyle böyle küçük şeylerle en azından yarıştan kopmamış oluyoruz.
kısaca anlatıcam dedim olay nerelere geldi :)
ladylazarus
geçen gün üşümüş bir şekilde eve koşup yatağıma sığındım. dalmışım, bir ara kolumu yorgandan çıkarmışım ki üşüyerek uyandım. o uyku ve uyanıklık hali arasında üşüyen, açlıkla sınanan insanlarla sızladı kalbim. bir şeyler yapılmalıydı, büyümeyi hiç bu kadar istemedim. ertesi gün soğuktan donarak ölen iki askerin haberiyle sarsıldım. diyor ya cansever : ' gülemiyorsun ya, gülmek bir halk gülüyorsa gülmektir, ne kadar benziyoruz türkiye' ye ahmet abi. ' tıpkı böyle işte..
dün gece oğuz atay' ın babama mektup parçasını yeniden okuyup dinledim. ' korkuyu beklerken ' kitabında yer alan bu hikaye, oğuz atay' ı en iyi anlatan parça sanırım. karalama defterime istemsizce kolomon moore' nin sadist kadınlarının arasında venüs' ü yerleştirdim hikayeyi dinlerken.

onun ruhunu kendiminikine benzetmişimdir daima hakkım olmayarak. yıllar evvel bu parçayı okuduğumda sahiden de ne kadar yakın olduğumuzu idrak etmiştim. sonraları daha bir şefkatle öptüm fotoğrafını. ben de babasına kızgın çocuklardan biriydim. büyüdükçe esasında ne kadar benzediğimizi, sahip olduğum tüm güzel duyguları ondan aldığımı fark ettim. en acısı kötü yönlerimin de onunkiyle benzeşiyor oluşuydu benim için. anlayıp, affetmek büyümeye delalet sanıyorum. onu affettikçe mi anladım, anladıkça mı affettim bilmiyorum fakat ilk kez birinin özlemiyle ağladım. benzeşmek her zaman o kadar iyi değil, ikimiz de duygularımızı belli etmek konusunda beceriksiziz, üstelik yabancıymışız gibi büyümüşken ben, her şey daha zor oluyor. babamı çok özlüyorum ve yanındayken içimden geldiği gibi sarılamıyorum ona, ne tuhaf bir duygu. diğer insanları tanıdıkça ona sarılma isteğim artıyor. pamuklara sarılarak büyüyen biri olmama rağmen hiçbir zaman korunmaya ihtiyaç duymadım. yeri geldi kavga ettim, yeri geldi bile bile başımı belaya sokmaktan çekinmedim. tüm arkadaşlarımın karşıma dikildiği o gün dahi eğilmedim. dün o parçayı dinledikten sonra aslında ne kadar küçük olduğumu gördüm. huzur çok farklı bir duygu, yaşamdan mutluluk istemiyorum zira mutluluk bencilce gelmiştir bana hep. mutlu olmak zorunda değilim fakat huzurlu olmak istiyorum. etrafımda benimle ilintili fakat asla bana ait olmayan binlerce sorunun ve insanın arasında çekiştirilirken, gülümsemekle yetiniyorum. kimseye karşı öfke duyamıyorum zira herkes bir yerinden haklı. bağışladıkça kalbindeki yük hafifliyor insanın, son yıllarda bunu adet edindim. karşıma çıkan her insan bir farkındalık bırakıyor ve insanın, salt sahip olmak isteyen, gördükleri ve duyduklarıyla yetinen ucuz bir yaratık olduğu idrakiyle aradığım huzura bir parça sahip olarak devam ediyorum yaşamıma. bir an önce ideallerimi gerçekleştirip izole bir yaşam sürmek istiyorum. bunun için çalışmak güç veriyor bana. bir süredir iş arıyorum fakat ailem buna pek sıcak bakmadığı için, daha ziyade hedeflediğim şeylerin bir kısmını gerçekleştirmek adına para biriktirebileceğim kısa süreli işler bakıyorum. umarım en kısa sürede bu sorunumu da halletmiş olurum.

uzun ve dağınık oldu fakat insan her zaman bu tür şeyler paylaşacak gücü bulamadığı gibi, anlaşılmaya insan da bulamıyor. muhtemelen burada da okunmayacak bir yazı fakat paylaşmak bir miktar da olsa rahatlatıyor insanı.

oğuz atay' ın mektubunu bırakıyor, iyi geceler diliyorum.




işte bütün terakkinizi gördüm ve aslıma rücu ediyorum.
bydiem
ramazanda grip çok kötü bir şey.
ulan insan grip olmak için ramazan i bekler mi??
önceden bi sıcak çorba yapanım yok diye yakınırken; şimdi çorbayı yapan olsa bile içmeye izin yok 😔😔😔 (sonuç olarak çorba yapanım hâlâ yok) 😶😶😶
Артем
ya insanlar niye bu kadar çabuk yargılıyor? bugün yavrumla gezerken yaşlı bi adam yaklaştı yanımıza ve yavru mu sevmeye calıstı.bebekliğinden beri tanımadığı ve benim fiziksel temas kurmadığım insanlardan uzak duran yavrum sevdirmedi kendini izin vermedi kaçtı hemen ordan.dayı da bana sen bu köpeği dövüyor musun sevdirmiyo kendini kaçıyor korkuyo insanlardan kesin şiddet uyguluyosun dedi(hayır böyle saçma birşey demese hiç uğraşmam adamla,ama tutamadım kendimi :d) bende evet nerden anladınız deri giyip sıcak mum döküyorum üstüne sonra da bağlayıp "jawohl herr oberstrumbannführer"diyene kadar kırbaçlıyorum nerden anladın dedim.dalga mı geçiyorsun sen bu ne böyle diyince elbette dalga geçiyorum ama siz hastasınız sanırım sahibi olmadığınız size kendini sevdirmemiş olabilir mi acaba? dedim sonra bastı gitti ama hala anlamıyorum bu nasıl bir şey ya bu tavır nedir arkadaş ceaser milan sanıyor heralde kendini. :d o değilde dayı beni delirtsende iyi eğlendim seninle teşekkürler:d
muallim✔
20 saatlik yolculuk başlasın bakalım😩 üst geçitten geçerken korkan ben uçağa artık sıcak bakmaya başladim🙄 ama sadece bakarım yani hiçbir kuvvet bindiremez 😄neyse biraz kestireyim 10 saat uyusam yolun yarisi bitmiş olur😒🚌
ekmeksarap
uzun zaman sonra meyve yedim. ölümsüzlük ruhuna kapılıp oda sıcak diye cam felan açtım sabaha kadar donmuşum ve hapşırıkla başladım güne umarım meyveler işe yarar.😳

Selam Ziyaretçi

Gördüğüm kadarıyla henüz giriş yapmamışsın! Lütfen giriş yap, bekliyorum :)