bu sefer çoluk çocuk hep beraber geleceğiz sanırım s. a.


çok isteyip sürekli girişimlerde bulunup hiç başaramadığım sigarayı bırakma girişimlerimden birisindeyim bu sefer başarıcam olacak 2. gündeyim bakalım.

herkese merhabaaaa. uzunca bir zaman oldu. yine boş okulda nöbetimi tutup eve gideceğim. geçen hafta eski adıyla @odin'e musallat olmuştum, bu sefer de buraya yazayım dedim. tam mesleğe başladım derken pandemi patlak verdi o yüzden çoook boş vaktim var. hayatım biraz düzelecek derken daha beter oldu. hiçbir şeyin tadı yok. sözde her haftasonu bir şehre gidecektim. ilk defa kamp yapacaktım, hepsi yalan oldu. sosyal hayat sıfır. online dersler bakanın dediği gibi iyi gitmiyor, katılan en fazla on çocuk. bunu da yapmış olmak için yapıyoruz. pandeminin tek iyi yanı ördüğüm şeyler oldu. ninemin vaktinde örmediği kadar çok şey örüyorum ahahjs. gerçi bir bakıma iyi, markaların beğendiğim kazaklarını vs. kendim örebiliyorum hem de yarı fiyatından daha az bir maliyetle. enayi olmadığım için mutluyum ahajjssk. odin pisliği bunu okuyorsan benden çaldığın atkı ve bereyi kargoya ver. peşini bırakmayacağım! sjsjjs

her zaman hayatımın en özel köşelerinden biri olan ama uzak kaldığım bu evimden 10 ay sonra hepinize tekrardan merhaba. umarım hepiniz çok iyisinizdir. bu evime geldiğimde eski mahallesine dönmüş bir yetişkin hüznü kaplıyor içimi. mahallesinin, evinin çocukluğundaki, gençliğindeki o cıvıl cıvıl halleri göz önüne gelir de o günlerden şimdiki ana doğru sıcak bir gözyaşı hızında bir anı yolculuğu yapar ya. İşte onun gibi bir şey. bu hal bende oldukça evimin anahtarını çıkarmaktan korkuyordum. bir zamanlar neşe saçan evimin içindeki sessizliği duymaktan. geçen akşam ilkadım sahildeki çay ocağında otururken oradaki abi ile ayaküstü muhabbet ettik. uzun zamandır görüşmemiştik. diğer abinin nerede olduğunu sordum ve aldığım cevap birden gözlerimin dolmasına neden oldu ölmüş o abi. evini bir gece böcek ilacı ile ilaçlamış sineklerden korunmak için ve uyumuş sadece. sonrası yok. o kadar oturdu ki içime. ellili yaşlarında bir abiydi. güleryüzlü, neşeli sesli biriydi. bir kaç selamlaşmamızdan sonra tanış olmuştuk. biraz muhabbetimiz ilerleyince bize ikinci baharını ve her iki tarafın evlatlarının karşı çıkması sonrası kavuşamadıklarını anlatmıştı. öyle anlatmıştı ki hem de bir romanın dönüm noktası gibi. gözleri her anlattığına eşlik etmişti. geriye bir fotoğrafı bile kalmadı bana. sadece zihnimdeki o güzel gülüşüydü geri kalan. İçimi yakmıştı gidişi ve koptum o anki arkadaş ortamımdan. o kopuş bugün anahtarları cebimden çıkarıp omudedikodu mahallesine girmeme ve ikizler kapımı açmama vesile oldu. benim ise hayatım haddinden fazla değişti bu dönemde. okulum bitti ve bir süre bir yerlerde çalıştım. sonrasında ise çok da geçmiş olmayan bir geçmişte atandım ve atandığım kurumda çalışmaya başladım. hem de samsuna atandım. İmkansız geliyordu bu bana ama olmuştu işte. üniversite yıllarımda kendimi bulduğum şehir yeniden bana kucak açtı ve bu sefer uzun yıllar boyunca kalmak üzere yerleştim bu şehre. İl merkezine azıcık uzak bir ilçedeyim lakin her hafta sonu kendimi atakum sahilde, ilkadım çay ocaklarında buluyorum. artık maddi özgürlüğüme tam manası ile sahiptim. bir ev kiraladım. 2+1. hep hayalini kurduğum yaşamın ilk temellerini atmış oldum böylece. İstediğim eve sahip olmak ülkemizin ekonomik durumundan dolayı biraz zaman alacak biliyorum ama şu haliyle bile bana mutluluk veriyor bu ufak yuvam. bu fotoğraflar da salonumdan ve evimin balkonundan ufak iki kare. buraya taşındığımdan beri pek yalnız kalmadım. sadece 1 haftasonu yalnız kaldım. oradan buradan arkadaşların uğrama noktası oldum. amaçlar edindim kendime ve 15 yıl verdim kendime. üniversite yıllarında amaçladığım ne varsa gerçekleştirdim çok şükür. en yapılamaz olarak görülen şeyleri bile yaptım. şimdi bakalım 15 yıl sonrası benim için nasıl olacak. evet şu an ikizler evimdeyim. ama yetişkin hüznüm mahalleye çıktığımda içimi kaplıyor. kapı komşum snorlax'ı göremiyorum. çatı katından bize seslenen posydon yok, eski dostum oas gideli uzun zaman olmuştu. gezginimin ad babası yok, o yok bu yok, gerçekten görmesem de hayatımda yer etmiş bir çok dostum artık yok. özlediklerimin yokluğuna alışmak ve yeni bir yaşantıya adepte olmak biraz zaman alacak ha ne dersiniz. hepinize mutlu geceler dostlarım...

aklıma lisans tezimin teşekkürler bölümüne ölen köpeğimin tam sayfa fotoğrafı ve büyük harflerle kıymetli oğlumun değerli ve sevgi dolu anısına.. yazıp danısman hocama kabul ettirmeye çalışmam geldi.hocalarını sana yardımcı olan insanları yazmalısın demişti.kimseden yardım almamakla birlikte,o ölen hayvanın bana sağladığı desteği,sevgiyi hiç kimse sağlayamadı sağlayamazda tekrardan sinirlendim,ne vardı lan izin verseydiniz,ne olurdu yani.bu sefer yazacağımın teşekkürler bölümüne eşşek kadar “in a loving memory of ....” yazmazsam ne olayım ben.

merhaba hepinize. aklımdasın, elim sende, ya ben kimin cebindeyim? neyim ben ha kim.. yağ satarım bal satarım ustam yok kırıklarımı ben onarırım. ya kırılacak bir kolun yoksa, benim saçlarım bana özel, ben yedi milyarla aynı yedi milyardan bir tık farklı ağlarım. herkes güzel ağlar, sende güzel ağlarsın ama farklı. ben gece saçlarını okşayacayacağım küçük kızımın.beni bekler o küçük elleriyle, kimsin sen? ben kimim? saçmalıyorum, al sana itiraf dalga geç istersen. anlamadığın herşeyle dalga geç benim seninle geçtiğim gibi. seçtiğin gibi yürümesini bile bilmezken pabuçlarının rengini. ayakkabı numaran kaç, kaç yıl eskidin bu antika simülasyonda? küçükken ellerin mini minnacıktı. bal vardı ellerimde bir tutam aç gözlüler çaldı. binlerce yıl öncesi, bilmem kaç yıl sonrası, hapsettiler beni küçük şişelere. senin ellerin küçüktü bal tutardın ellerinle, benim bildiğim herkesin elleri küçüktü. sonra çaldılar miniklerin ballarını büyüdü onlar, daha da birşey demem ben. düzenleme yapmadım, tek seferde dilimiz sürçtüyse affola. ha bu arada kimsin sen?

İyi geceler sanal arkiler
hiçbirinizi tanımıyorum ve bu bana burada rahat olma özgürlüğü veriyor. saçma sapan şeyler yazarsam bu yüzden
bu sefer de beni üzen bir davranıştan bahsetmek istiyorum
değer verdiğiniz birisi sizi kıracak bir davranışta bulunuyor. sonra siz de yapıcı olmak adına bunu iletiyorsunuz. çünkü bana göre doğrusu budur. söylenmelidir ki tekrarlanıp sizi tekrar kırmasın ve birikip istenmeyen sonuçlar doğurmasın. yahut sizi içten içten yemesin. bu sebeplerle paylaşırsınız ve nankörsün cevabını alırsınız. karşınızdaki size ne kadar değer verdiğinden, sizin için yaptıklarından, fedakarlıklarından bahseder. ve hatta lafı hani biz iyiydik, buna mı alındın'a getirir.
İşte bu davranış beni deli ediyor. evet seni seviyorum ve evet bu beni kırıyo. akşam akşam yıllar evelden söyleyemediklerim içime birikti. karanlık sokakta tek yürürken ve ayın güzelliğine hayranlık duyarken duygusallaştım
velhasılı omü dedikodu sakinleri, siz böyle yapmayın. sevenler de alınır
ve bu muhabbetin karşı cinsle olması gerekmez. arkadaşlarınız ve hatta ailenizde de içinde biriktirenler olabilir. olgunca konuşulacak insanlar olmaya çalışalım
sevgiler :)
hiçbirinizi tanımıyorum ve bu bana burada rahat olma özgürlüğü veriyor. saçma sapan şeyler yazarsam bu yüzden
bu sefer de beni üzen bir davranıştan bahsetmek istiyorum
değer verdiğiniz birisi sizi kıracak bir davranışta bulunuyor. sonra siz de yapıcı olmak adına bunu iletiyorsunuz. çünkü bana göre doğrusu budur. söylenmelidir ki tekrarlanıp sizi tekrar kırmasın ve birikip istenmeyen sonuçlar doğurmasın. yahut sizi içten içten yemesin. bu sebeplerle paylaşırsınız ve nankörsün cevabını alırsınız. karşınızdaki size ne kadar değer verdiğinden, sizin için yaptıklarından, fedakarlıklarından bahseder. ve hatta lafı hani biz iyiydik, buna mı alındın'a getirir.
İşte bu davranış beni deli ediyor. evet seni seviyorum ve evet bu beni kırıyo. akşam akşam yıllar evelden söyleyemediklerim içime birikti. karanlık sokakta tek yürürken ve ayın güzelliğine hayranlık duyarken duygusallaştım
velhasılı omü dedikodu sakinleri, siz böyle yapmayın. sevenler de alınır
ve bu muhabbetin karşı cinsle olması gerekmez. arkadaşlarınız ve hatta ailenizde de içinde biriktirenler olabilir. olgunca konuşulacak insanlar olmaya çalışalım
sevgiler :)

hayatımda ilk kez vizelere giriyorumdur:
"bu benim ilk seferim. lütfen kibar ol."
"bu benim ilk seferim. lütfen kibar ol."

ölümü bilen hiç gelir mi rabbini bilmezlikten
onlar evrim dediler bu yaptıklarımız devrim dediler
ah zekâsına kedi işeyesi nefer her şey kader
bu imtihan bir seferlik bedenin kâğıt kalemin amel
onlar evrim dediler bu yaptıklarımız devrim dediler
ah zekâsına kedi işeyesi nefer her şey kader
bu imtihan bir seferlik bedenin kâğıt kalemin amel

nusaybin’den herkese selamlar. şartlar çok iyi sayılmaz ama kötü de değil. allah devletimize zeval vermesin. yaralı askerlerimizin iyileşmesi için herkes seferber oluyor. sınıra yakın noktalarda devriye atan askerlerle birlikte bizde bulunuyoruz. taciz ateşleri yaralanmalar olur diye. basit taciz atışları oluyor ama bizim görevli olduğumuz yerde çok şükür yaralanma olmadı. piyade ve jöhler ile aynı yerdeyiz. askerimizin morali üst seviyede. çay demliyorlar gece nöbetteyiz diye bize getiriyorlar hocam lütfen alın içiniz ısınsın bize derman olmaya geldiniz diye. saz çaldı bir arkadaş çok eğlendik türküler filan. sonra mermi ve havan sesiyle onlar silahlarını biz sağlık ekipmanlarını alıp hemen kontrollü bir şekilde komuta merkezi ile iletişime geçip sahaya iniyoruz. terör örgütünün çekilmesiyle birlikte biraz daha sakin. taciz ateşleri dışında sivillerin ve askerlerin olduğu yere havan düşmedi. türk kızılay’ı ile de sürekli iletişim halindeyiz. sivil halk da askerine kan vermeye yardım etmeye sürekli geliyor. bir sürü kamera ve İha ile sürekli etraf izleniyor. umke ekiplerimiz de asker düzeninde takip mesafesini koruyarak anında yardım gereken yere intikal ediyor. güzel samsun’a çok selam. bugün pazar bizim yerimize de kıymalı pide yiyin :)

gözlüğümü çıkardığım zaman bıraktığım belli başlı yerler var. kitaplığın rafı veya aynanın önü gibi. fakat bu sefer her zamanki yere koymamışım. evde şuan yalnız yaşıyor olmam ve 6. 5 derece miyop göze sahip olmam dışında bi sorun yok tabi..

3'üncü etap omü kampüs içi raylı sistem hattı'nın tamamlamasıyla birlikte ondokuz mayıs üniversitesi(omü) kampüsü içerisindeki tramvay seferlerimiz, bugün sabah (dün, 5 temmuz) saat 06.15 itibariyle başladı. üniversitemize, samsun'umuza, tüm halkımıza hayırlı ve uğurlu olsun.



bir arkadaşım var, sürekli iletişim halinde değiliz ama garip bir şekilde ne zaman canım sıkkın olsa bundan hiç bahsetmediğim ve bilmediği halde bana "iyi misin, her şey yolunda mı" diye mesaj atıyor. bu akşam yine aynısı oldu ve bu sefer "nasıl olduğunu, nasıl hissettiğini senden başka bilen var mı?" diye bir soru sordu. açıkcası bu soru bende soğuk duş etkisi yaptı. çok doğru ve mantıklı bir soru. düşünmeye başladım, nasıl olduğumu gerçekten benden başka bilen biri var mıydı...

çevremdeki herkes sen psikologsun anlarsın diyip oturup bütün hayat hikayesini anlatıp kalkıyor. sonra bana eee ne çıktı diyor. tekrar deneyin çıktı bir dahaki sefere artık.

kaç yaşına geldim hala harry potter eşliğinde ders çalışıyorum.
-hmmm bakalım bu sefer azkaban tutsağı'nda neler olacak...
+hıı ?!?
-hmmm bakalım bu sefer azkaban tutsağı'nda neler olacak...
+hıı ?!?

neyse aradan uzun süren bir kaç saat sonra gelecekten varagelen heyecanın çemkirmesi sonucu bu halde insanlar bence. gitsin de gelmesin ayrılık hiç demiş bir şair, şairane tavrıyla sıçırtışmış her seferinde buzları eriten dağ makinaları misali. yani anladınız mı. oha aklıma gelen ilk şeyleri yazmaya çalışıuoyo m t makina sırf bnu yüzden ohaa askjhdgasd çok eğlenceli bence siz de yapmalısınız. aklınıza gelen ilk kelimelerden cümleler oluşturun.
dipnot
dipnot

kendimi yıkılması imkansız bir kalenin güçlü savaşçısı zannederdim. mücadeleci ve zorluklara karşı dayanıklı bir savaşçı. böyle zannettiğim için şimdi gülüyorum kendime.
karşıma çıkan her sorunun üstesinden gelmeye şartladım bugüne kadar kendimi ve yaralar almış olsam da yine de o sorunu atlattım. ama bu sefer öyle bir yenildim ki yenilgilerin en ağırı hem de. kendime yenildim ben. kendimi tanıdığımı zannederdim, kendimden emin olduğumu. ama bir detayı hep unutuyorum, bugüne kadar başıma ne geldiyse kendi seçimlerim yüzünden. bu hayatta güvendiğim bir iki kişi var, çoğunlukla kimseye güvenmem ama şu zamana kadar yaşadıklarıma bakıyorum en çok da kendime güvenmemeliymişim.
kimseyi yarı yolda bıraktığım falan yok aslında ama beynimin içindeki bu düşünceler beni kemirip duruyor. beynim bir iç savaşın ortasına sürüklenmiş gibi. "hasta olmamalıydım, hasta olmanın zamanı değil, en ufak bir zor koşulda vücudumun böyle pes etmeye hakkı yok, biri bana güveniyor ve yardım istiyorsa yanında olmak zorundayım, bu kadar hassas bir bünyeye sahip olmamalıyım, bunu kabul edemem, ben güçlü biri olmalıyım, her koşulda güçlü ve dayanıklıyımdır ben. hayır, değilim, öyle zannederdim ama değilmişim işte, işe yaramazın biriyim ben, hiçbir şeyi beceremiyorum, her şeyin üstesinden gelmeliyim bunu yapmak zorundayım başka çarem yok. ama yapamıyorum, gücüm tükendi, nasıl tükenir bunu kabul etmek çok zor ama oldu işte gücümün bittiği noktadayım."

hitler ve mussolini omü dedikodunun tavla turnuvasına katılmıştır ve karşılıklı oynamaktadırlar. o sıra ricardoveritas içeri girer ve admine bunlar hitler ve mussolini değil mi diye sorar. admin:
"evet, onlar" der. ricardo huşu içinde onlara doğru yürür ve:
"selam beyler, ne yapıyorsunuz?"
hitler cevaplar:
"3. dünya savaşını planlıyoruz."
ricardo sorar:
"gerçekten mi? neler olacak?"
hitler:
"bu sefer 10 milyon omü dedikoduluyu ve güzel sarışın bir kadını öldüreceğiz" der.
ricardo öfkeyle karışık şaşkınlıkla:
"güzel sarışın bir kadını mı?!?!" diye tepki gösterir.
bunun üzerine hitler, mussolini'ye döner ve der ki:
"gördün mü, sana kimsenin 10 milyon omü dedikoduluyu takmayacağını söylemiştim!"
"evet, onlar" der. ricardo huşu içinde onlara doğru yürür ve:
"selam beyler, ne yapıyorsunuz?"
hitler cevaplar:
"3. dünya savaşını planlıyoruz."
ricardo sorar:
"gerçekten mi? neler olacak?"
hitler:
"bu sefer 10 milyon omü dedikoduluyu ve güzel sarışın bir kadını öldüreceğiz" der.
ricardo öfkeyle karışık şaşkınlıkla:
"güzel sarışın bir kadını mı?!?!" diye tepki gösterir.
bunun üzerine hitler, mussolini'ye döner ve der ki:
"gördün mü, sana kimsenin 10 milyon omü dedikoduluyu takmayacağını söylemiştim!"

mutlu geceler gençler. nasılsınız. bu yazıyı yazmak için 3. denememizi yapıyoruz şu anda ömürevleri sahilindeki iskelede. her seferinde yazmaya başlıyoruz ve yurtlarımızın kapanma saati geldiği için yurtlarımıza geri dönmek zorunda kalıyoruz. ama bu gece kararlıyız. bu yazıyı yazıp yolla gitsin butonuna basacağız. yazının başından beri 1.çoğul şahıs ile yazıyorum, fark etmişsinizdir illa ki. çünkü bu yazıyı, size taa ilk dikkatimi çektiği günden beri anlattığım, sonra hayatıma girmesiyle kalbimin sultanı olan hanımefendi ile yazıyoruz. şaka maka tam 1 yıl 4 ay olmuş hanımefendinin hayatıma girmeyi kabul edişi. zaman çok hızlı akıp gidiyor gerçekten ama bu hızla akıp giden zamanın içinde hızla artıp çoğalan şeyler de oluyor. aşk gibi, bağlılık gibi, mutluluk gibi, huzur gibi. eğer gerçekten hayallerinizdeki kadını hayatınızın bir parçası yaptıysanız dünya çok farklı bir hal alıyor. herhangi bir sözünü bile delicesine seviyorsunuz mesela. bir bakışına kurban olacak seviyeye geliyorsunuz. gününüzün herhangi bir saniyesinde size bir defa gülümsemesi tüm modunuzu değiştirebiliyor bir anda. bazen telefonu alıyorum elime. üstte bir mesaj olarak ismini gördüğümde bile öyle mutluluk doluyor ki içim. bunları ne kelimelerle ne de başka bir şeyle anlatabiliyor insan. uzayıp giden sohbetlerin, birlikte dinlenen şarkıların, adım adım yürünen yolların, sessiz sedasız izlenen yıldızların, birlikte dalınan hayallerin, gündüzünde olduğu gibi gece de rüyalarına gelmenin, bir kitabı beraber karıştırmanın, aynı şeyler uğruna beraber savaşmanın ve daha bir çok şeyin en güzel halini yaşıyorum yanımda duran, içimi aşkıyla dolduran hanımefendiyle. her ne kadar kelimelerle anlatamıyorum desem de insanın anlatmaya başladı mı durası gelmiyor hiç. size son bir şey daha söyleyeyim dostlarım. hayatınıza hayat olacak kadınları/erkekleri delicesine sevin. hayat karşılıklı yaşanan bir aşkla gerçekten çok güzel bir hal alıyor. ahh yahu. biz bu sene baya yoğunuz. bu sene son senesi olan bir ikizler var karşınızda. hazırlık ile başlayan serüven 5.yılında son buluyor artık. tabi son yılımızda şöyle samsunun tadını çıkaralım, gitmediğimiz yerlerine gidelim, yapamadığımız şeyleri yapalım desek de önümüzde koca bir engel var. kpss. evet her son sene öğrencisi gibi ben de kpss çalışıyorum. hem de deliler gibi. normalde ders çalışmaya karşı olan ikizler şimdi biricik yarine kavuşabilmek için delicesine ders çalışıp gün sayıyor. kitaptaki sayfaları 30'ar 40'ar çalışıp çalışıp bırakıyor arkasında. benim bir huyum var. bir şeye motive oldum mu ondan başka şeyleri görmüyor gözüm. elde edesiye kadar çalışıyorum. ama bu uzun süreli bir maraton olduğu için diğer şeyleri de ihmal etmiyorum. gezginle yolculuklarımız, okuduğumuz kitaplar, yarimin yanında ve kelimelerinde huzur bulmam ve daha bir çok şey. siz de dua edin de bir an önce, hayırlısıyla kavuşayım hayallerime. şimdi iskelede otururken de eğlendik baya. ben yazarken yarim çayımı tutuyor. bey içer misin diye soruyor. ben de gülüp, allah razı olsun hanım deyip içiyorum çayımı. pastoral bir hikayeyi canlandırıyor gibiyiz adeta, hoş gülüşler arasında. ben uzun zamandır yazmayınca yine uzattıkça uzattım sanırım. aslında yazacak daha da şeyler vardı. neyse yahu daha sık uğrarsam bu sorunu çözeriz sanırım. hepinize mutlu geceler dostlarım. rüyalarınızda sizin hayatınız olacak yarlerinizi görün. bize de dua edersiniz hem... :)

bundan 3 yıl 8 ay önce ahmet hamdi tanpınar’ın şiir kitabını almıştım. açıp ‘ ne diyorsun sen ahmet ya ‘ deyip kapattım, beğenmedim, okumadım.
bu yaz o kitabı tekrar açtım. ’ ahmet sen neler demişsin öyle ya ‘ diyerek okuyorum. hatta okumuyorum sadece, onunla konuşuyorum. üstü yazılarla doldu. şiirin sonunu beğendiysem sonraki seferde başı bitiriyor beni. orası etkiliyor. sanki bi şiire farklı yaşanmışlıklar sığdırmış. tecrübeler galiba bu. ben de her yeni tecrübemde şiirin başka mısrasında buluyorum tabi kendimi. bu zamanda kendinle aynı fikirleri paylaşacağın, beynini açacak dost bulmak zor tabi, sağolsun şimdilik tanpınar var. galiba böyle şairlerimiz olduğu için şanslıyız.
bu yaz o kitabı tekrar açtım. ’ ahmet sen neler demişsin öyle ya ‘ diyerek okuyorum. hatta okumuyorum sadece, onunla konuşuyorum. üstü yazılarla doldu. şiirin sonunu beğendiysem sonraki seferde başı bitiriyor beni. orası etkiliyor. sanki bi şiire farklı yaşanmışlıklar sığdırmış. tecrübeler galiba bu. ben de her yeni tecrübemde şiirin başka mısrasında buluyorum tabi kendimi. bu zamanda kendinle aynı fikirleri paylaşacağın, beynini açacak dost bulmak zor tabi, sağolsun şimdilik tanpınar var. galiba böyle şairlerimiz olduğu için şanslıyız.