malifalitiko
omudedikodu, nokia markası gibi veya anadolu'nun batıya göç vermiş ; covid zamanında değerleri anlaşılmış köyleri gibi. şuan sessiz sakin terkedilmiş bir kasaba gibi olabilir ama ben inanıyorum ki eski hareketliliğine yeniden kavuşacak
malifalitiko
burası volkanik patlama sonucu terkedilmiş kasaba gibi. toprağı çok verimli ve değerli, fakat o güzel insanların hepsi terki diyar eylemiş görmeyeli
ikizler
bismillahirrahmanirrahim diyerek giriş yaptım siteye. İlk başta eşimden sitenin açıldığını duyduğumda inanamadım. yok be dedim ama gerçekmiş. nasılsınız hanımlar beyler, sıhhatiniz afiyetiniz yerindedir umarım. yazarak bir şeyler anlatmayalı uzun zaman geçtiği için klavyede ellerim bile şaşırıyor şu anda yazdıklarıma. ay bazında baksak 2 seneye yaklaştı böyle bir durum yaşamayalı. olsun o kadar da. eskiden dağa taşa yazardım her şeyi. her gittiğim yerde bir yere bir şeyler karalar orada var olmaya çalışırdım. bu geçtiğimiz sürede ise altını çizmeye başladım. bir elimde cetvel bir elimde kırmızı kalem ne görsem altını çiziyorum. kendim için kendimin konuşması yerine başkalarının kelimelerinde ifade edilmenin rahatlığını yaşıyorum sanırım. yoksa orta yaşlarıma geldikçe dinginlemeye mi başladım? sanmıyorum. atamalı bir işte çalışalı 2 yılı bitiriyorum. ticaretin köpeği olan ben için atanmışlık zor becerdiğim bir iş olsa da iyi kıvırdım sanırım bu işi. süreç içerisinde evlendim üniversiteden beri hayatımda olan hanımefendiyle. evlendim ama hanımefendi de başka bir ilde çalıştığı için bekar hayatı yaşıyorum senenin 10 ayında. sporumu düzenli bir şekilde devam ettiriyorum. tabi pisboğaz yememi de. bu yüzden fiziksel olarak pek değişmesem de güçsel ve mental anlamda her geçen zaman daha da güçleniyorum. zorla çaya attığım şekeri bıraktırdı hocam. alıştım ancak şimdi de ne şekerli içiliyor ne şekersiz içiliyor bu meret. gezginimden sonra (bilmeyenler için üniversite hayatımdaki bisikletim, dostum, herşeyim), bir de mızrağım oldu. o da motosikletim. mızrağımla beraber iş yerine gidip geliyoruz, işten sonra veya haftasonları farklı şehirlere kaçıyoruz. o da bu yetişkinlik hayatımdaki dostum oldu. gezgine oranla biraz masraflı (benzin fiyatları :( )bir dost ancak ona göre de keyfi olan bir dost. bir de karavan gibi kullandığımız bir aracımız oldu bu sene. onunla birlikte de 7 şehir gördük. acemilik senemizdi onunla birlikte ancak baya keyifli anlar yaşattı bize. arabadan eskiden nefret ederdim hâlâ nefret ediyorum. ancak böyle karavan tarzı kullanabildiğim için biraz sempatim var. o yüzden o benim işime yarayan uzaktan bir akrabam gibi. arkadaş edinme yetimi kaybettim niyese. eskiden hayatıma senede en az 1 dost bir çok da arkadaş eklerdim ancak 2 senedir hiç dost ekleyemedim. edindiğim arkadaşlar da çoğunluğu mecburiyetten. niye böyle oldu hâlâ anlam veremedim buna. hâlâ birileriyle kavga etmedim, hâlâ aynı şarkıcıları keyifle dinliyorum, hâlâ hâlâ... bir sürü hâlâlar ve bir sürü yepisyeni şeylerle iki yıl geçmiş buraya gelmeyeli. hepinizi çok özledim ve seviyorum. biraz daha duvarı okuyayım bakalım millet neler yapıyor. bu şarkı eşliğinden hanım memleketindeki balkonumdan hepinize mutlu geceler... :)


thor
aleina fox'un yeni klibi onlyfans sayfalarından alınmış cosplay mini videoları gibi. (guelshen'i de terazinin diğer kefesine koyuyorum.)
psikodok
eskiden ha bura nasıl güzeldi. bir sürü insan siteyi aktif kullanırdı. sohbet muhabbet dönerdi. goygoy yapılırdı. 2017 yılında siteye ilk girdiğimde bildirim gelince nolmuş ne bitmiş diye heyecanlanırdım. eskiden dutluktu şimdi mezarlık gibi...
monstavira
bir kar yağıyor, kocamaaaaannn. kartopu gibi <3
Sos
az önce öyle bir halt yedimki hiçbir bahane beni kurtaramayacak gibi
ikizler
her zaman hayatımın en özel köşelerinden biri olan ama uzak kaldığım bu evimden 10 ay sonra hepinize tekrardan merhaba. umarım hepiniz çok iyisinizdir. bu evime geldiğimde eski mahallesine dönmüş bir yetişkin hüznü kaplıyor içimi. mahallesinin, evinin çocukluğundaki, gençliğindeki o cıvıl cıvıl halleri göz önüne gelir de o günlerden şimdiki ana doğru sıcak bir gözyaşı hızında bir anı yolculuğu yapar ya. İşte onun gibi bir şey. bu hal bende oldukça evimin anahtarını çıkarmaktan korkuyordum. bir zamanlar neşe saçan evimin içindeki sessizliği duymaktan. geçen akşam ilkadım sahildeki çay ocağında otururken oradaki abi ile ayaküstü muhabbet ettik. uzun zamandır görüşmemiştik. diğer abinin nerede olduğunu sordum ve aldığım cevap birden gözlerimin dolmasına neden oldu ölmüş o abi. evini bir gece böcek ilacı ile ilaçlamış sineklerden korunmak için ve uyumuş sadece. sonrası yok. o kadar oturdu ki içime. ellili yaşlarında bir abiydi. güleryüzlü, neşeli sesli biriydi. bir kaç selamlaşmamızdan sonra tanış olmuştuk. biraz muhabbetimiz ilerleyince bize ikinci baharını ve her iki tarafın evlatlarının karşı çıkması sonrası kavuşamadıklarını anlatmıştı. öyle anlatmıştı ki hem de bir romanın dönüm noktası gibi. gözleri her anlattığına eşlik etmişti. geriye bir fotoğrafı bile kalmadı bana. sadece zihnimdeki o güzel gülüşüydü geri kalan. İçimi yakmıştı gidişi ve koptum o anki arkadaş ortamımdan. o kopuş bugün anahtarları cebimden çıkarıp omudedikodu mahallesine girmeme ve ikizler kapımı açmama vesile oldu. benim ise hayatım haddinden fazla değişti bu dönemde. okulum bitti ve bir süre bir yerlerde çalıştım. sonrasında ise çok da geçmiş olmayan bir geçmişte atandım ve atandığım kurumda çalışmaya başladım. hem de samsuna atandım. İmkansız geliyordu bu bana ama olmuştu işte. üniversite yıllarımda kendimi bulduğum şehir yeniden bana kucak açtı ve bu sefer uzun yıllar boyunca kalmak üzere yerleştim bu şehre. İl merkezine azıcık uzak bir ilçedeyim lakin her hafta sonu kendimi atakum sahilde, ilkadım çay ocaklarında buluyorum. artık maddi özgürlüğüme tam manası ile sahiptim. bir ev kiraladım. 2+1. hep hayalini kurduğum yaşamın ilk temellerini atmış oldum böylece. İstediğim eve sahip olmak ülkemizin ekonomik durumundan dolayı biraz zaman alacak biliyorum ama şu haliyle bile bana mutluluk veriyor bu ufak yuvam. bu fotoğraflar da salonumdan ve evimin balkonundan ufak iki kare. buraya taşındığımdan beri pek yalnız kalmadım. sadece 1 haftasonu yalnız kaldım. oradan buradan arkadaşların uğrama noktası oldum. amaçlar edindim kendime ve 15 yıl verdim kendime. üniversite yıllarında amaçladığım ne varsa gerçekleştirdim çok şükür. en yapılamaz olarak görülen şeyleri bile yaptım. şimdi bakalım 15 yıl sonrası benim için nasıl olacak. evet şu an ikizler evimdeyim. ama yetişkin hüznüm mahalleye çıktığımda içimi kaplıyor. kapı komşum snorlax'ı göremiyorum. çatı katından bize seslenen posydon yok, eski dostum oas gideli uzun zaman olmuştu. gezginimin ad babası yok, o yok bu yok, gerçekten görmesem de hayatımda yer etmiş bir çok dostum artık yok. özlediklerimin yokluğuna alışmak ve yeni bir yaşantıya adepte olmak biraz zaman alacak ha ne dersiniz. hepinize mutlu geceler dostlarım...
Taga
birisi kedi fotosu paylaşır altına 50 sayfa duyar kasar "ay kedi sevmeyen de ne bilim" ler falan. (sırf kadınlara poz için kedi alanlar gördüm) hayvana tecavüz eden var memlekette çıt yok.
hanzo elinde tespihle bir foto atar altına "osuruk kemiksiz kakadır yeğen" benzeri racon sözler ve ya en delikanlı benim ayakları yapar ama akşam eve gidince gücü kime yeterse ona dalar.
adamın biri şiddet gören bir kadını kurtarmak için canını tehlikeye atar. sonuç; hüküm giyer.
anlamsız.
naçizane düşüncem; oy verme olayı yaşa değil ortalama bir sınav derecesine göre belirlenmeli. (sınavın ismini bile buldum; seçmen seçme sınavı)eğer şahıs türkiye ortalamasından bile aşağıda bir not alırsa oy vermemeli. sorular ise çok basit olmalı örneğin fatih sultan mehmed'in İstanbul fethi tarihi ve ya kurtuluş savaşı gibi. neden sorular geçmişe dayalı diye soracak olursanız atatürk'ün kullandığı söz aklınıza gelsin "geçmişini bilmeyen geleceğine yön veremez"
Sanatçı
bende hiç tükenmez bir hayat vardı
kırlara yayılan ilkbahar gibi
kalbim hiç durmadan hızla çarpardı
göğsümün içinde ateş var gibi

bazı nur içinde, bazı sisteyim
bazı beni seven bir göğüsteyim
kah el üstündeydim, kah hapisteydim
her yere sokulan bir rüzgar gibi...
Sanatçı
yeni insanlar tanımak bile artık yeni gibi değil. eskiden kalma bir döngünün içindeymişsin gibi, duygular hep aynı sadece yüzler farklı..
chen
resmen insan gibi uyanma özelliğimi kaybettim. hangi şartlarda uyursam uyuyum gözlerimi açmamla başka odaya geçmem 2 saniye falan sürüyor. panikle uyanma hastalığına yakalandım. (teşhisimi kendim koyduğum için ismi bu şekilde şuan sonra değiştirir şekilli şukullu yaparım.) küçük bir miktar yıpranmaya başladık gibi...
Yepisyeni
İyi geceler. uzun bir aradan sonra iç dökmek için buradayım. aylar önce buradan zalımın oğlu diye seslendiğim kişiden bi haber aldım bugün. yeni bir şehre taşınmış, yeni yeni düzen kurmaya başlamış.
aklıma gelmesi yine gecemi zehir etti. bilmiyorum, ben onu halen atlatamadım galiba. pek kişiye de anlatamadım, kaldı öylece içimde. oysa ben kaşını ayrı kıtaya gözünü ayrı kıtaya resmetmek isterdim. mesleğinden mi bahsedecek, bana yapsın sunumunu isterdim. İçecek dertlenecek mi, benimle içsin. ne bileyim yumurta mı kıracak, çarptırdığı kap ben olayım derdim. gözünün önündeki hep ben olayım istedim, çünkü onun yüzü benim kadrajdan hiç çıkmıyor. onun yüzü en çok benim ellerime yakışırdı, benim başım da onun göğsüne. he, ama onun yanına en çok yakışacak sen miydin derseniz, orada başladı zaten problem. benimle olmak ona kıymekmış gibi geldi, kıyamadım.

ama şimdi pişmanım. sanki ne yöne yürüsem ona çıkıyormuşum gibi. hep o esmerden o esmere doğru gidiyorum. aylardır boşa nefes almışım. çektiğim havaya onun kokusu karışmazsa boşmuş. dank etti gece gece

ben ilk defa onun için değişmek istemiştim biliyor musunuz. İlk defa onu tanıyınca boş geçen tüm günlerime lanet ettim. allahım dedim, keşke muazzam bir entelektüel birikimim olsaydı da fiziksel eksikliği kapatabilseydim. karşısında tutulmasaydım, ellerim terlemeseydi. yeni doğmuşum da, ilk onu görmüşüm gibi donakalmasaydım keşke. ama kaldım işte. ve kendisinin başka bir kadına olan övgülerine tanık oldum. bu sırada kendimi tebrik de ettim. çok güzel bi adama tutulmuşum.

şimdi insanlar benim için ona benzeyenler ve benzemeyenler olarak ayrılıyor. en ufak bir ortak nokta tanışılan kişinin hanesine yetim sevindirme sevabı yazdırıyor benim kafamda

daha anlatacak bir şeyim kalmadı galiba. tek solukta yazdığım en uzun metni de buraya atıyorum.
hepinize karşılıklı sevgi dolu geceler
ikizler
sanki bu gece tarihler 2020'nin sıradaki gününe değil de 11 ocak 2017 ye atmış gibi. sabahında gezgin efendiyle süren 40 km lik gel.git yolcuğum tamamlanmış. akşamına çay ocağında çaylar içilmiş, sonrasında balkonda kar maskesiyle kitap okunmuş, üşüyen vücudumu güzel bir duşla ısıttıktan sonra kahvemi yudumlarken karşı binadaki yeşil, aksa kömür yazısına bakarak müzik dinliyormuşum gibi. anda ise bazı şeyler hâlâ aynı bazıları ise eksik bazıları ise bambaşka. yatakta oturmak yerine, ben dünyadaki 1.yaşımı kutlarken onun ise mezardaki 23. yılını kutladığı dedemden kalma, restore ettiğim ahşap şezlongda oturuyorum. kahvem yok, hiç yok, buklesi dökülen uzun saçım yok... şarkılarım var, hâlâ aynılar. zaman geçti içine yenileri eklendi, bazıları çıktı. ama hâlâ kalp ritmime ayak uyduruyorlar. aksa kömür yazan duvardan sektirerek izlediğim karanlık gökyüzü yerine, karşı binanın çatısından sektirerek izlediğim gökyüzü var. aynı karanlık oda farklı bir ilde var. kitaplarım yanıbaşımda tüm ihtişamı ile var. varlıklar ve yokluklar. yazamadığımız eksik yazılar, okuyamayan eksik dostlar. ama anda tek bir cümle var. geçmiş hiçbir yere gitmez, sadece cee eee yapmak için yüzünü sizden gizlemiştir. mutlu geceler dostlarım...
Sümsük
merhaba hepinize. aklımdasın, elim sende, ya ben kimin cebindeyim? neyim ben ha kim.. yağ satarım bal satarım ustam yok kırıklarımı ben onarırım. ya kırılacak bir kolun yoksa, benim saçlarım bana özel, ben yedi milyarla aynı yedi milyardan bir tık farklı ağlarım. herkes güzel ağlar, sende güzel ağlarsın ama farklı. ben gece saçlarını okşayacayacağım küçük kızımın.beni bekler o küçük elleriyle, kimsin sen? ben kimim? saçmalıyorum, al sana itiraf dalga geç istersen. anlamadığın herşeyle dalga geç benim seninle geçtiğim gibi. seçtiğin gibi yürümesini bile bilmezken pabuçlarının rengini. ayakkabı numaran kaç, kaç yıl eskidin bu antika simülasyonda? küçükken ellerin mini minnacıktı. bal vardı ellerimde bir tutam aç gözlüler çaldı. binlerce yıl öncesi, bilmem kaç yıl sonrası, hapsettiler beni küçük şişelere. senin ellerin küçüktü bal tutardın ellerinle, benim bildiğim herkesin elleri küçüktü. sonra çaldılar miniklerin ballarını büyüdü onlar, daha da birşey demem ben. düzenleme yapmadım, tek seferde dilimiz sürçtüyse affola. ha bu arada kimsin sen?
Le Petit Mami
ne kadar da özlemişim burnumun soğuktan kızarmasını, ağzımın yüzümün donmasını ! hoşgeldiniz sonbahar hanım, lakin biraz geç kaldınız gibi. dökülecek yaprağımız; yağmuru bekleyecek ümidimiz kalmadı.
depresyondayim
üniversite hayatı lisenin devamı gibi. lise beşteyim şu an ben. neyse sorun yok, yaşayamadığım lise hayatını yaşıyor gibiyim
Mona lisa
arkadaşlarımın yüzlerini yakından çektim. böyle bir anda ön kamera açılmış gibi. sticker yaptım. 🤭 ciddi bir konuşma arasında bile yolluyorum. arkadaşlarımın sinirleri çok bozuk. çok sinir bozucu, gıcık, lanet bir arkadaş oldum. :)
ikarus✨
gözlüğümü çıkardığım zaman bıraktığım belli başlı yerler var. kitaplığın rafı veya aynanın önü gibi. fakat bu sefer her zamanki yere koymamışım. evde şuan yalnız yaşıyor olmam ve 6. 5 derece miyop göze sahip olmam dışında bi sorun yok tabi..

Selam Ziyaretçi

Gördüğüm kadarıyla henüz giriş yapmamışsın! Lütfen giriş yap, bekliyorum :)