Gamsız Baykuş
merhabalar sevgili omüdedikodu yazarları, merhaba değerli dostlar. epey olmuştu buralara yazmayalı. siteye girmişken birden çalakalem bir şeyler yazmak istedim, özlemişim... sizce de zaman çok hızlı geçmiyor mu? daha doğrusu bu konuda kendimle çelişen bir fikrim var. bir gün içerisinde o kadar çok olay, konuşma yaşanıyor ki sanki bazen gün bitmiyor gibi geliyor. hatta gün içinde spesifik bir olay olmazsa günleri sıklıkla karıştırıyorum. sanırım bu benim için 2019'da üniversiteden mezun olmamla birlikte hayatımda fark ettiğim bir durum. o zamandan bu zamana nasıl geldik, neler yaşandı, nasıl bu kadar vakit geçti bilmiyorum. geçen sene diyesim geliyor üniversite yıllarım için. bu aradaki kayıp zamanda pandeminin de etkisi olduğunu düşünüyorum. aslında kendi adıma çok da kayıp değildi. atandım, işim oldu, hayatıma çok farklı yeni insanlar girdi, yeni bir şehre alıştım, evim değişti, her şeyim değişti belki de... eski yazılarımı silmemiş olsaydım bunlardan bir kısmının konusunun değişimle alakalı olduğunu söyleyebilirdim. yapı olarak değişiklik seven biri değilimdir. çok sabit fikirlerim var ve acayip bir şekilde rutin severim, konfor alanından çıkmayı sevmem aslında. bu süreçler elbette benim için zorlayıcı oldu ama şimdi bakıyorum, günler birbirinin aynısı. zaman, o an içindeyken geçmiyor gibi gelse de bir bakmışsın yıllar geçmiş çoktaaan. bir gün içinde çok şey oluyormuş gibi gelse de hiçbir şey yapmaya yeteri kadar vakit kalmıyor. bu ne yaman çelişki annee? tamam tamam bir daha şarkıya bağlamayacağım :) belki de benim hiçbir şey için yapacak vakit bulamamam benim zaman yönetimimin kötü olduğunu gösteriyordur, bu da olabilir. zamanı algılama biçimimiz değişiyor. yaşantılarımız da değişiyor. bu yazdıklarım herkes için geçerli olmayabilir elbette. sizde durumlar nedir ahali? bu arada İstanbul'daki kızlar eqlesin, kıps ;) İyi geceler canım dedikodu.

bu arada böyle hitap ediyorum ama gerçekten içinden geldiği gibi yazıyorum çünkü bu sitenin olması bana güven veriyor. normalde kendimi yazarak iyi ifade edebilen biri değilimdir. sayısalcı olmamdan mütevellit kelimelerle aram pek de iyi değildir -en azından sayılara nazaran-. tanımadığım insanlara bir şeyler anlatmak yıllar önce de daha kolay geliyordu, şimdi de. ha şimdi bakınca sitede tanımadığım pek de kişi kalmamıştır, anonimlik falan hak getire ahahjs. neyse sitenin bana kattığı en güzel şeylerden biri yazı yazmak oldu. anlattığımı dinleyecek kimse olmasa bile buraya gönül rahatlığıyla yazabileceğimi biliyorum. kaldı ki buradan tanıştığım çok güzel insanlar var ve onlarla sohbetimiz hâlâ devam ediyor. İyi ki o insanlar var, iyi ki bu platform var... 💜
Sanatçı
öyle telâşsız, acelesiz, sessiz, sakin olmayı seviyorum. dünyâdaki hiçkimsenin benimle veyâ yaptıklarımla ilgilenmiyor olması bana huzur veriyor. artık savaşı kimin kazanacağını merak etmektense, bir saksıda çiçek yetiştirmek daha anlamlı geliyor.
ikizler
her zaman hayatımın en özel köşelerinden biri olan ama uzak kaldığım bu evimden 10 ay sonra hepinize tekrardan merhaba. umarım hepiniz çok iyisinizdir. bu evime geldiğimde eski mahallesine dönmüş bir yetişkin hüznü kaplıyor içimi. mahallesinin, evinin çocukluğundaki, gençliğindeki o cıvıl cıvıl halleri göz önüne gelir de o günlerden şimdiki ana doğru sıcak bir gözyaşı hızında bir anı yolculuğu yapar ya. İşte onun gibi bir şey. bu hal bende oldukça evimin anahtarını çıkarmaktan korkuyordum. bir zamanlar neşe saçan evimin içindeki sessizliği duymaktan. geçen akşam ilkadım sahildeki çay ocağında otururken oradaki abi ile ayaküstü muhabbet ettik. uzun zamandır görüşmemiştik. diğer abinin nerede olduğunu sordum ve aldığım cevap birden gözlerimin dolmasına neden oldu ölmüş o abi. evini bir gece böcek ilacı ile ilaçlamış sineklerden korunmak için ve uyumuş sadece. sonrası yok. o kadar oturdu ki içime. ellili yaşlarında bir abiydi. güleryüzlü, neşeli sesli biriydi. bir kaç selamlaşmamızdan sonra tanış olmuştuk. biraz muhabbetimiz ilerleyince bize ikinci baharını ve her iki tarafın evlatlarının karşı çıkması sonrası kavuşamadıklarını anlatmıştı. öyle anlatmıştı ki hem de bir romanın dönüm noktası gibi. gözleri her anlattığına eşlik etmişti. geriye bir fotoğrafı bile kalmadı bana. sadece zihnimdeki o güzel gülüşüydü geri kalan. İçimi yakmıştı gidişi ve koptum o anki arkadaş ortamımdan. o kopuş bugün anahtarları cebimden çıkarıp omudedikodu mahallesine girmeme ve ikizler kapımı açmama vesile oldu. benim ise hayatım haddinden fazla değişti bu dönemde. okulum bitti ve bir süre bir yerlerde çalıştım. sonrasında ise çok da geçmiş olmayan bir geçmişte atandım ve atandığım kurumda çalışmaya başladım. hem de samsuna atandım. İmkansız geliyordu bu bana ama olmuştu işte. üniversite yıllarımda kendimi bulduğum şehir yeniden bana kucak açtı ve bu sefer uzun yıllar boyunca kalmak üzere yerleştim bu şehre. İl merkezine azıcık uzak bir ilçedeyim lakin her hafta sonu kendimi atakum sahilde, ilkadım çay ocaklarında buluyorum. artık maddi özgürlüğüme tam manası ile sahiptim. bir ev kiraladım. 2+1. hep hayalini kurduğum yaşamın ilk temellerini atmış oldum böylece. İstediğim eve sahip olmak ülkemizin ekonomik durumundan dolayı biraz zaman alacak biliyorum ama şu haliyle bile bana mutluluk veriyor bu ufak yuvam. bu fotoğraflar da salonumdan ve evimin balkonundan ufak iki kare. buraya taşındığımdan beri pek yalnız kalmadım. sadece 1 haftasonu yalnız kaldım. oradan buradan arkadaşların uğrama noktası oldum. amaçlar edindim kendime ve 15 yıl verdim kendime. üniversite yıllarında amaçladığım ne varsa gerçekleştirdim çok şükür. en yapılamaz olarak görülen şeyleri bile yaptım. şimdi bakalım 15 yıl sonrası benim için nasıl olacak. evet şu an ikizler evimdeyim. ama yetişkin hüznüm mahalleye çıktığımda içimi kaplıyor. kapı komşum snorlax'ı göremiyorum. çatı katından bize seslenen posydon yok, eski dostum oas gideli uzun zaman olmuştu. gezginimin ad babası yok, o yok bu yok, gerçekten görmesem de hayatımda yer etmiş bir çok dostum artık yok. özlediklerimin yokluğuna alışmak ve yeni bir yaşantıya adepte olmak biraz zaman alacak ha ne dersiniz. hepinize mutlu geceler dostlarım...
xxx
of omüdedikodu of , askerlik bitti çalışma hayatı derken baksana kaç yıl geçmiş. ama aynı zamanda sitede geliştirdi kendini baksana :) 2012 yılında kampüse ilk geldim, karadeniz erkek yurduna kayıt yaptırdım. neyse işlemler bitti, sigaramı yaktım bekliyorum otobüs gelmesini, ben nereden bileyim ring'in bedava olduğunu :)) ya dedim bu ne rezillik millet para veriyor birde balık istifi gibi doluşuyor içeri :) öyle böyle derken yavaş yavaş bende alıştım, önce yer bulmaya, sonra tutunmaya, sonra yer bulmaya.. ama en güzelleri omünün girişinden yukarı doğru çıkarken deniz manzarası, birde karadeniz yurdundan arkadaşlarla ve aynı zamanda bizden yaşça büyük abilerimizle ettiğimiz muhabbetler. abi dediğim onlar değil adam o zamanlarda 32 yaşında biz 18 19 tıfılız ne diyeyim şimdi dimi :) tabi yurtta kalıyorsun ama özünde yurdu yurt yapan kendi arkadaşların, daha sonra baktım herkes gitti ben kaldım, kız (sosyal) arkadaşım ile eve çıktım. orası tam ayrı bir macera :) terasta kalıyorduk alabildiğine kişi alıyordu zaten.. her anıyla her dakikası ve her günü ile omü olsun samsun olsun paha biçilemez. çalışmaktan kafamı kaldırıp bunları yazmam bile beni çok motive etti, sizleri de mutlu etti ise ne mutlu bana:) birkaç resim bırakmak isterim. hepinize iyi günler:) resimler simit parkın orası dışı branda ile kapanmadan önce, diğeride yaz okulu parası çıkarmak için yaptığımız iş, ve tabiki kaldığımız çatı katı :d, son olarak klima ile sıcaklığı kırmanın bize faturası :(
Sanatçı
bir hafta sonumuz vardı, sağolsun karşı taraftaki ev sakinleri bahçede gürültülü parti veriyor uyku oldu tepetaklak, zaten hafta içi gece çalışıyorum, gece uyma işi haftaya kaldı, güzel birşey dinleseler yinede idare edecekler, klasik hollanda parçaları açmışlar nasıl müzik zevkiyse, herhalde hafta sonları gece gürültüye izin veriyorlar, daha neler göreceğiz acaba..
mimarlique
sabah kardeşimin 1 balığı vefat etti, neden dedim, çok yem veriyor dediler. kardeşime sordum, çok seviyordum ondan abi dedi. yakmak farz oldu
Yepisyeni
İyi geceler sanal arkiler
hiçbirinizi tanımıyorum ve bu bana burada rahat olma özgürlüğü veriyor. saçma sapan şeyler yazarsam bu yüzden
bu sefer de beni üzen bir davranıştan bahsetmek istiyorum

değer verdiğiniz birisi sizi kıracak bir davranışta bulunuyor. sonra siz de yapıcı olmak adına bunu iletiyorsunuz. çünkü bana göre doğrusu budur. söylenmelidir ki tekrarlanıp sizi tekrar kırmasın ve birikip istenmeyen sonuçlar doğurmasın. yahut sizi içten içten yemesin. bu sebeplerle paylaşırsınız ve nankörsün cevabını alırsınız. karşınızdaki size ne kadar değer verdiğinden, sizin için yaptıklarından, fedakarlıklarından bahseder. ve hatta lafı hani biz iyiydik, buna mı alındın'a getirir.

İşte bu davranış beni deli ediyor. evet seni seviyorum ve evet bu beni kırıyo. akşam akşam yıllar evelden söyleyemediklerim içime birikti. karanlık sokakta tek yürürken ve ayın güzelliğine hayranlık duyarken duygusallaştım

velhasılı omü dedikodu sakinleri, siz böyle yapmayın. sevenler de alınır
ve bu muhabbetin karşı cinsle olması gerekmez. arkadaşlarınız ve hatta ailenizde de içinde biriktirenler olabilir. olgunca konuşulacak insanlar olmaya çalışalım
sevgiler :)
yolyordam
mutluluk bile acı veriyor çünkü sonu var biliyorum
kıyma makinesi
yeğenim babaannemin yaşlı oluşunu şu şekilde tarif ediyor:
"kolunun altındaki etler kemiklerden ayrılmış, yumuşacık olmuş."
sağlıklı olması için de şöyle tavsiyeler veriyor:
"babaanne çaya şeker koyma, kek ve muhallebi yeme tavuk yi tavuk."
hagshhdagsd.
Mona lisa
böyle kulaklıkla, en sevdiğim müzikleri dinleyerek resim yapmak bana inanılmaz bir sakinlik veriyor. paçalarımdan pozitiflik akıyor. ödevlerden bıkıp, resimden de bıktığımı düşünmüştüm. öyle değilmiş. buna sevindim. hoşgeldin canım suluboyam ve en sevdiğim emektar fırçam.sizi seviyorum..
Mona lisa
herkes çok zor bir yaşam savaşı veriyor. anlayış, saygı, empati ve merhamet bir kaç güzel kavramlar.
mitolojikunsur
düşünsenize çok yakışıklı/güzel birinden hoşlanıyorsunuz ve bir şekilde numarasını alıp mesaj atıyorsunuz ve kısaltmalar ile size cevap veriyor... çıldırırsınız!
ladylazarus
geçen gün üşümüş bir şekilde eve koşup yatağıma sığındım. dalmışım, bir ara kolumu yorgandan çıkarmışım ki üşüyerek uyandım. o uyku ve uyanıklık hali arasında üşüyen, açlıkla sınanan insanlarla sızladı kalbim. bir şeyler yapılmalıydı, büyümeyi hiç bu kadar istemedim. ertesi gün soğuktan donarak ölen iki askerin haberiyle sarsıldım. diyor ya cansever : ' gülemiyorsun ya, gülmek bir halk gülüyorsa gülmektir, ne kadar benziyoruz türkiye' ye ahmet abi. ' tıpkı böyle işte..
dün gece oğuz atay' ın babama mektup parçasını yeniden okuyup dinledim. ' korkuyu beklerken ' kitabında yer alan bu hikaye, oğuz atay' ı en iyi anlatan parça sanırım. karalama defterime istemsizce kolomon moore' nin sadist kadınlarının arasında venüs' ü yerleştirdim hikayeyi dinlerken.

onun ruhunu kendiminikine benzetmişimdir daima hakkım olmayarak. yıllar evvel bu parçayı okuduğumda sahiden de ne kadar yakın olduğumuzu idrak etmiştim. sonraları daha bir şefkatle öptüm fotoğrafını. ben de babasına kızgın çocuklardan biriydim. büyüdükçe esasında ne kadar benzediğimizi, sahip olduğum tüm güzel duyguları ondan aldığımı fark ettim. en acısı kötü yönlerimin de onunkiyle benzeşiyor oluşuydu benim için. anlayıp, affetmek büyümeye delalet sanıyorum. onu affettikçe mi anladım, anladıkça mı affettim bilmiyorum fakat ilk kez birinin özlemiyle ağladım. benzeşmek her zaman o kadar iyi değil, ikimiz de duygularımızı belli etmek konusunda beceriksiziz, üstelik yabancıymışız gibi büyümüşken ben, her şey daha zor oluyor. babamı çok özlüyorum ve yanındayken içimden geldiği gibi sarılamıyorum ona, ne tuhaf bir duygu. diğer insanları tanıdıkça ona sarılma isteğim artıyor. pamuklara sarılarak büyüyen biri olmama rağmen hiçbir zaman korunmaya ihtiyaç duymadım. yeri geldi kavga ettim, yeri geldi bile bile başımı belaya sokmaktan çekinmedim. tüm arkadaşlarımın karşıma dikildiği o gün dahi eğilmedim. dün o parçayı dinledikten sonra aslında ne kadar küçük olduğumu gördüm. huzur çok farklı bir duygu, yaşamdan mutluluk istemiyorum zira mutluluk bencilce gelmiştir bana hep. mutlu olmak zorunda değilim fakat huzurlu olmak istiyorum. etrafımda benimle ilintili fakat asla bana ait olmayan binlerce sorunun ve insanın arasında çekiştirilirken, gülümsemekle yetiniyorum. kimseye karşı öfke duyamıyorum zira herkes bir yerinden haklı. bağışladıkça kalbindeki yük hafifliyor insanın, son yıllarda bunu adet edindim. karşıma çıkan her insan bir farkındalık bırakıyor ve insanın, salt sahip olmak isteyen, gördükleri ve duyduklarıyla yetinen ucuz bir yaratık olduğu idrakiyle aradığım huzura bir parça sahip olarak devam ediyorum yaşamıma. bir an önce ideallerimi gerçekleştirip izole bir yaşam sürmek istiyorum. bunun için çalışmak güç veriyor bana. bir süredir iş arıyorum fakat ailem buna pek sıcak bakmadığı için, daha ziyade hedeflediğim şeylerin bir kısmını gerçekleştirmek adına para biriktirebileceğim kısa süreli işler bakıyorum. umarım en kısa sürede bu sorunumu da halletmiş olurum.

uzun ve dağınık oldu fakat insan her zaman bu tür şeyler paylaşacak gücü bulamadığı gibi, anlaşılmaya insan da bulamıyor. muhtemelen burada da okunmayacak bir yazı fakat paylaşmak bir miktar da olsa rahatlatıyor insanı.

oğuz atay' ın mektubunu bırakıyor, iyi geceler diliyorum.




işte bütün terakkinizi gördüm ve aslıma rücu ediyorum.
Артем
sanırım sakalımı kısaltmanın zamanı geldi yolda gören islamcılar kim la bu değişik demek yerine selamın aleyküm kardeşim diye selam veriyor :d
Артем
gençler şimdi size biraz içimi dökeceğim,ben hakikaten yoruldum,hadi ilişki açısından şansım yaver gitmiyor kimse sevmiyor beni tamam ama beni çok sevdiğini ve istediğini iddia eden arkadaşlarım beni neden istemiyor lan,hayır istemelerine gerekte yok birileri beni istesin diye yırtınmıyorum kimsenin istemesine veya başkalarına ihtiyacım da yok(ama gene de yanımda birilerinin olduğunu hissetmek güzel olurdu)takıldığım nokta yalan konusulması,hayır ben bana birşey açıkca söylendiğinde bu şey olumsuz birşey olsa bile kırılmam aksine mutlu olurum çünkü karşı taraf açık olabilecek kadar bana güveniyor ve onurlu davranıyordur ve yakınıma aldığım “arkadaşlarımın” hepsi bu durumdan haberdar.bunu bilmelerine rağmen neden böyle birşey yapıyorlar..? anlamıyorum,ben çok fazla insan seven birisi değilimdir bu demek değildir ki yalnız hissetmeyi seviyorum hayır yalnız hissetmekten hoşlanmıyorum arada yalnız kalmayı seviyorum sadece kendime vakit ayırmak hoşuma gidiyor o da birşeyler paylaşabileceğim insanların olmayışından kaynaklı birşeyler paylaşıp tartışabildiğim birileri olsa çok mutlu olurum ama yok olanlarda gidiyor zaten beni basamak olarak kullanıyorlar izin veriyor muyum hayır kullanamayacaklarını anlayınca gidiyorlar,ama aralarında güvendiğim insanlarda oluyor ve onların ihaneti ya da ikiyüzlülüğü cidden çok yaralıyor beni neyse gençler böyle birşey işte bu arada ciddiyim tanışmak isteyen olursa tanışmayı çok isterim yoruma falan yazın isterseniz...
ve bir alıntıyla bitiriyorum yazımı yerim lan sizi hasta olmayın dikkat edin kendinize havalar garip bu ara...

sonra uçardı, etimi lime lime etmiş kuşlar

józef chełmoński
cufcuf
bıktım artık her gün tecavüz, cinayet, şiddet, işkence haberleri görmekten.
ne istiyorsunuz insanlardan, hayvanlardan, bitkilerden? bir köpeğin üzerine asfalt döktüğünüz de ne elde etmiş oluyorsunuz? ya da bir hayvanın bacakları, kuyruğu sizin ne işinize yarıycak? canlılara acı cektirmek, tecavüz edip öldürmek , şiddet uygulamak size ne veriyor? nasıl onların o çaresiz hallerinden zevk alabiliyorsunuz? nasıl kendinizi onların yerine koymuyorsunuz? hiç vicdan azabı çekiyor musunuz acaba? hayatları paramparça etmek vicdaninizi birazcikta olsa sızlatıyor mu? o leş ellerinizi, vücutlarınızı, ruhlarınızı, zihniyetinizi bizden uzak tutun artık. bir köşede acılar içinde kıvranarak gebermenizi ümit ediyorum. onların acılarını hissede hissede bir leşe dönüşmek size yakışır bir son olur.
iyikalplipsikopat
affetme ve yeniden dogma

son 1 haftadir kendimde bir degisim var.en son 9-10 yil once dinledigim bi sarkiya tesaduf eseri rastladim sanki kendimi yeniden bulmus gibiyim.
hayati ve her gunu iskence gormek yerine farkli bakiyorum gibi.her gunu bir mahkumun hapshanede katlandugi ceza olarak gormemeye basliyorum sanki

ama ne var ki 7 yillik sey kolayca duzelmiyor.tetikleyiciler ve stres altina girdigimdeki tepkilerim her seyi dagitiyor.yeniden dogmak istiyorum bunu yavas yavas yapacagim bugunku tetikleyiciler, final haftasi stresi disinda pek sikinti yok gibi

icimdeki savas durdugunda kendimden nefret etmeyi biraktigimda dunya guzel oluyor.karanlik gok yzunde pandoranin kutusu aciliyor ve umut sayesinde karanlik yerini isiga veriyor.

uzun suredir sanki yasam benim irzima geciyorduda ben kafami yastiga gomuyordum gibi..nefretle stresle sapkin dusuncelerle bas etmek normal birey olmak benim icin cok zor.7 yilin ardindan hayata yeniden geliyor gibiyim.rol yapmadan sadece kendim olarak yasiyorum..lutfen bu sursun tetikleyiciler ustume gelmesin cunku gecen seneki kadar dayanabilecegimi sanmiyorum..ofkemi nefretimi yenmeliyim onlar bana igneler saplasalarda dayanmaliyim..
iyikalplipsikopat
iyikalplipsikopat in dogusu

neredeyse tum hayatim boyunca olmadigim biri gibi yasadim.asla kendi kararlarim olmadi sadece kurallar ve itaat oldu.bunun korkusu ve psikolojik siddetiyle bir karaktere sahip olamadim.asla bir karakterim olmadi toplumda baska evde baska babamin yanunda baska biriydim.duygularim bile boyleydi.arkadas ortsmlarinda hala rol yapiyorum hicbir espiriye gulmuyorum ve tum reel arkadaslarimi aptal goruyorum onlarla takilmamin sebebiyse yalniz kalmamak cunku ne zaman yalniz kaldiysam dislandim nefretim oyle birikti ki bir daha yalnizken dislanma yasarsam cinayet islemekten korkuyorum.cunku artik patlayacsk bombayim.

insanin karakternin olmamasi nedir?utangac saf sessz biriydim cocukkende ergenkende ve hala boyle gorunen biriyim.herkes beni iyi saf gordu.halbuki tam bir ikiyuzluyum samimi arkadaslarim arasinda en eglenceli gevsek olan kisiyim aile cevrrsinde edepli bilinirim halbuki kimse sayisiz cinsel fetisimi cinsrl rspirilerimi bilmez

tum yaptklatim birer rol uyum saglamak icin birer yalan ve hala kendimi tanimiyorum.bu ben miyim?icimdeki cocuk uzaklasiyor icimdeki cocuk buyuyor rol yapmayi birakmak istiyorum gercek olmak istiyorum

gercek olabilmemin tek yolu guc.en guclu olmaliyim en ustun olmaliyim.ancak boyle ezik ve asagilik hissetmem.baskalarini aciz ve zavalli gormek istiyorum en ustun olmak istiyorum bu ustunluk arzusu tanrisal bir sey.en ustun en guclu olmak istiyorum.oyle guclu ki insanlar kendilrtini bocek gibi ezmemem icin bana yalvarmalilar

nefret bu dusuncelere sebeb oluyor.halbuki nefret bir ortudur korkuyu orter.bence ilk sevgi ile korku ve ilk korku ile nefret olusmustur.bir anne yavrusunu korumanin endisesi ve korkusuyla uyguladigi siddetle ilk nefrete sebeb olmus olmali.anne bir kaplanin alanina giren yabancilara olan nefreti buna bir ornek

korkuyorum ezilmekten gucsuz gorunmekten asagilanmaktan.bu korku ve surekli aciz hissetme durumu bana aci veriyor iste bu aci nefrete intikam hirsina sadist hayallere sebeb oluyor.gerek vicdan azabimdan gerek korkakligimdan gerekse ezik hayatimdan dolayi alamadigim intikamlardan dogru duzgun savunma bile yapamamaktan asagilik duygularimi tatmin edip kisiligimin cektigi aciyi azaltamiyorum.surekli ezilen ezik hissetmeme neden olan boktan hayatim daha fazla nefret yaratiyor ve tamda bu nedenden dolayi uc cinsel pornografik seylerle kendimi uyusturuyorum.asagilik duygularimi bi nebze bastirmak kendimden bir sure kacmak bir sure ezik ve asagilik hissetmemek icin kendimi pornografiyle uyusturuyorum.bu zamanla tatminsizlige tatminsizlikse sapikliga ve daha cok istege neden oluyor

okuldaki ozendigim etkinliklere gidemiyorum asagilik hissetmekten ve yanlis bir sey yapmaya korkmaktan.cesitli derslerden nefret ediyorum icerikleri bakimindan beni baskalariyla iletisime zorladigindan pahali aletleri kullanmak zorunda biraktigindan.asagilik ve ezigim bunu hep hissediyorum anormal bir ailem var normal olamiyorum sevmek isterdim eglenmek isterdim dostluk isterdim basari isterdim hep iyi biriydim defalarca iyiligim suistimal edilse bile vicdanim sapasaglam durur asla bana kusmezdi iyi biriydim iyi olmak isterdim.gulumsemek sevmek sanat yapmak hissettiklerimi muziklerle resimlerle baskalarina anlatmak para kazanip aci icinde olanlara yardim etmek ben herkesi mutlu etmek isterdim..iste iyi olmanin sonucu bu.hayatin bir gercegi bu dunyada iyi demek ezik demektir.baskalarini kendinden cok dusunen her insan ezik olmaya mahkumdur.bok gibi bir hayatin ustune iyi olmak mi?trajikomik.iste bu yuzden asagilik sendromu ve korku icindeyim.ezik hissediyorum ezik olmaktan korkuyorum fakat imkanlarim hayatim beni ezik olmaya zorluyor.iste nefret boyle olusuyor

hayir affedemiyorum unutamiyorum yuregim alevler icinde defalarca yandi kalbimin yaralarini tek basima sardim yardim istedigim tum insanlarsa sardigim yaralarimin ustune basip benimle alay ettiler.

dunya yaralanmali aci icinde yere cokmeli ona bir ayagimi basip benden merhamet dilenmesini gormeliyim ve onun bana yaptigi gibi yarasina basip onunla alay etmeliyim ve asla kalbimi dinlememeli hatta ondan kurtulmaliyim
ikizler
mutlu geceler gençler. nasılsınız? ben ders çalışmaktan manyamış bir durumdayım. ben havalar kapalı olduğu zaman ders çalışmayı sevmiyorum. İçim daralıyor. mesela bugün hava çok serin ve kapalıydı. gezginle gezmeyi en çok sevdiğim hava. ama ben ders çalışmak zorundaydım ve ders çalılırken de uyuyup kalmışım zaten. güneşli havalarda daha iyi çalışabiliyorum. çalıştıkça çalışasım geliyor. tam tersi olması lazım aslında ama burada size ikizler olduğumu hatırlatmak isterim :). son zamanlarda erken uyanmakla ilgili bir sürü şey görüyorum. erken kalkınca şöyle güzel oluyor, böyle muhteşem oluyor diye. ama benim için iki sorun var. birincisi sabah erken uyandığımda bana kalacak vakit gece bana kalacak olan vakitten daha az. İkincisi ben gece yaşamayı, hissetmeyi seviyorum, gündüz ise o erken saatlerde uyumayı düşünüyorum hep. sanırım gece vakitlerimi daha kaliteli hale getirmem lazım. son zamanlarda bir huy edindim. oturup bilgisayarımın masaüstünü izliyorum uzun uzun. gece yapınca bunu gözlerime zarar veriyor. önce bunu bırakmam lazım. bundan sonra 22'den sonra bilgisayar bakmama kararı aldım. odamdaki arkadaşlar 23 de uyuyor zaten. 23 den sonrası hep benim olur. bir de çok düşünmeyi bırakmam gerekiyor. hayatımdaki her şeyi, duyduğum her şeyi o kadar çok düşünüyorum ki bir şey yapamaz hale geliyorum. bunu bırakmazsam daha doğrusu sınırlamazsam beni yiyip bitirecek sanırım. tüm bunların içinde yapmayı en çok sevdiğim şeyi yapıyorum her gün. yazmak. bazen diyorum keşke el yazım güzel olsaydı da yazarkenki aldığım haz artsaydı daha da. anlatmayı ve dinlemeyi seven ben kendimi en iyi yazılarla iyi hissediyorum. zaten bu yüzden seviyorum ya romanları uzun uzun anlattıkları için. hepimizin kelimelere ihtiyacı var. hem de bir sürü. hepinize mutlu geceler dostlarım. rüyanızda en sevdiğiniz harfle bir çay için... :)
ultraslan
taş bile yarılıp çiçeğe yer veriyor.
İnsan insana sevgi için yer vermiyor..

Selam Ziyaretçi

Gördüğüm kadarıyla henüz giriş yapmamışsın! Lütfen giriş yap, bekliyorum :)