mistletoe🍃
aşkın belirli bir yaştan sonra imkansız olduğuna inanıyorum ya
Ejderya Terbiyecisi



olmayan aşkın acısını çeken güzel kardeşlerime :)
Woman
hayatımın aşkını omü'de bulmuştum.yok yere kaybettim.kaç sene geçti yine de unutamadım.o yüzden hem yaramsın hem de en güzel yanımsın samsun.
ikarus✨
geceye bir birhan keskin şiiri bırakmak istedim. buraya koyuyorum, isteyen alsın.
...
yeni yeni kıştı. kollarım kendi
bacaklarımı sarmıştı. fotoğrafta görünmeyen
ışıklar vardı. sandalyenin ucuna oturmuştum.
gözlerim bacaklarıma dolanan kollarıma,
sonra bacaklarıma, sonra daha uzağa, salondan
da uzağa,
o yok yere bakıyordu.
...
hadi benim kırgınım
kışın bana yaptıklarından,
yazın beni öldüren yıldızlarından sonra
yitirdiğim mevsimler değil,
vaktim yok,
baktığım yerleri yaktım
içime ağladığım suları da içtim
az önce.
...
seni şimdi bir yabancı gibi karşıma alıp
sanki senden bahsetmiyormuşum gibi yapıp
sanki benden bahsetmiyormuşum gibi
hatta bir aşktan bahsetmiyormuşum gibi
fırtınayı ve huzuru anlatacağım sana.

yılları ve yolları, limanları ve fırtınayı
ve aşkın belki hiç adı geçmeyen kuzeyini
aşkın bu kuzeyden nasıl düşürüldüğünü,
artık sonsuza dek yitirdiğimizi
büyünün bitişini,hiç gerekmeyen yıllarda huzur,
çok gereken yıllarda da fırtına
nasıl yaşanır onu anlatacağım.

kalbim
ölü mevsimler gibisin
bir şeyin görünmeyen iyi yanları gibi
ama bitti mevsim,
bir başka yolcu yok sana
fark etmez gibisin.
kalbim
demir masanın küfü, örtünün yırtığı
camın kırığı, patlayan freni hayatımın
kalbim, anla, bitti mevsim
bir başka yolcu yok sana...
mistletoe🍃
eve girdiğim anda gelen sıkılma hissi bir git allah aşkına.
Uyku
arkadaşlar, gerçekten anlamakta zorlanıyorum, bugün yine girdim buraya ve yine yorum attığım arkadaşlardan birisi beni azarlarcasına yorum atmış. ben size ne yaptım allah aşkına? amacım gülmek, güldürmek ve eğlenmekti. ne hakaret ettim ne küfür.
bir insanın kalbini kırmak, ona yoktan yere sitemde bulunmak sizce ne kadar doğru?
birisi yazmış şimdi "...saturn'ün halkalarında bisiklet süreyim." diye, mantıklı olmayan bir yazıya benden mantıklı bir cevap bekleyemezsiniz. kaldı ki mantıklı dahi olsa bu platformda eğlenmek için varız. aynı zamanda saturn'ün halkaları toz, gaz ve kayaçlardan oluşuyor, bisiklet sürmeniz mümkün değil yani.
@admin beyciğim seni rahatsız ettim kusura bakma. bu platforma bir engelleme getirirsen çok sevinirim. (alt tarafı bir "where" ekleyeceksin. 😁)
hadi selametle.
shaggy
herkese merhaba,

biraz başınızı ağrıtacağım kusuruma bakmayın lütfen.
anonim olarak yazmanın içini dökmenin en keyifli yerlerinden biriydi burası benim için. sıkıldıkça sevindikçe yazdım ama hayatımda hiç bu kadar zorlandığım bir dönem olmadı ve yaklaşık 3 yıl aradan sonra tekrar yazmak sizden yardım istemek istedim. özellikle kadın arkadaşlarımdan.
3 yıldır yürütmekte olduğum bir ilişkim vardı. gözümden sakınır gibi herkesten her şeyden sakındım.
hayatıma ilk defa birini almaya cesaret etmiştim. daha doğrusu bir anda girdi hayatıma , ben de onun hayatına o hızla girdim.
bir insan bir insanı ne kadar fazla sevebilirse o kadar sevdik bir birimizi. benim için kaldı geldi istanbula ülkesini bıraktı , ailesini bıraktı . benim yanıma geldi. ben de elimden ne geliyorsa yaptım kpss yi bıraktım işe girdim iki yıldır 7/24 çalışıyorum yıllık izin bile kullanmadan. maddi manevi ne varsa verdik birbirimize. nisan ayında evlilik teklifi etmek için yüzük bakarken subat ayında kıskançlık ve yanlış anlama uğruna , ağıza alınmayak küfürler ettim. tehdit ettim . daha doğrusu etmişim farkında değilim sonradan mesajlarımı okuyunca farkettim. ben bunları farkettiğimde her şey için çok geçti.
bitirmişti.
çok pişmanım çok utanıyorum.
yalvardım yakardım, evine gittim çiçekler aldım , salya sümük ağladım geri dönmedi.
son kez ayaküstü bir kere görüşmeye müsade etti ama ne kadar pişman olduğumu söylesemde benden geçti . herkes kendi yoluna dedi ve gitti.
hayatımda ondan daha çalışkan daha iyi niyetli daha açık sözlü ,istediğini bilen gurur naz yapmayan birini tanımadım.
şimdi onu kaybetmiş olmayı kabullenemiyorum.
allah aşkına bana bir şey söyleyin .
kurbanlar adadım sadakalar verdim. pişmanım çok pişmanım . onu kaybetmek istemiyorum .
ne yapacağımı şaşırdım . ölü gibi işe gidip geliyorum .
akıl verin lütfen bana çok ihtiyacım var buna.
and he lived happily ever after
hitler ve mussolini omü dedikodunun tavla turnuvasına katılmıştır ve karşılıklı oynamaktadırlar. o sıra ricardoveritas içeri girer ve admine bunlar hitler ve mussolini değil mi diye sorar. admin:

"evet, onlar" der. ricardo huşu içinde onlara doğru yürür ve:

"selam beyler, ne yapıyorsunuz?"

hitler cevaplar:

"3. dünya savaşını planlıyoruz."

ricardo sorar:

"gerçekten mi? neler olacak?"

hitler:

"bu sefer 10 milyon omü dedikoduluyu ve güzel sarışın bir kadını öldüreceğiz" der.

ricardo öfkeyle karışık şaşkınlıkla:

"güzel sarışın bir kadını mı?!?!" diye tepki gösterir.

bunun üzerine hitler, mussolini'ye döner ve der ki:

"gördün mü, sana kimsenin 10 milyon omü dedikoduluyu takmayacağını söylemiştim!"
ladylazarus
iyi akşamlar, ders kayıt sisteminin çıldırttığı dedikodu sakinleri.. ben de tertemiz delirdim. dördüncü sınıf derslerinden biri aniden (?!) bizim döneme alınmış, alttan da dersim olduğu için fazlalık ' bir ' kredi yüzünden derslerimden birini alamıyorum. ben de bir bay hyde yaratacağım kendimden, zamanı geldi.

bugün kardeşim sınıfından bir çocuğa olan aşkını anlattı dfjgndf aşkı tarif ediş biçimi sahiden çok yalın ve güzeldi : ' bak abla, biliyorum çok saçma, kendime de '' hayır, sen onu sevmiyorsun '' diyorum ama ne yaparsam yapayım aklımdan çıkaramıyorum. onu düşünmemeye çalışsam da beynimin içinde dönüp duruyor. ' ve sevgisine vücut buldurma biçimi daha da hoştu : ' ikimiz de çocuğuz biliyorum, bu yüzden zaten sevgili olmak istemiyorum ama çok yakın arkadaş olalım istiyorum. ' hikayenin dramatik kısmıysa bunları bana anlatıyor oluşuydu djfgdf. on üç yaşındaki bir çocuğa aşkın esasında ne olduğunu anlatma gafletinde bulunmadım elbette.

yine de bir abla öğüdü olarak, patronumuz tommy' nin de anısına şunu şuraya iliştirmeyi görev bilirim. güzel geceler


ladylazarus
nabokov' un önerisiyle, dr. jekyll and mr hyde ı okudum. nasıl bu kadar geç kalmışım ! ondan sonraki tüm kitap ve filmlerin, bilhassa kafka' nın dönüşüm kitabının ilham kaynağı bana kalırsa. aklıma gelen ilk eserlerden biri de coelho' nun ' şeytan ve genç kadın ' kitabı oldu. şöyle bir bölümü var ki yıllardır aklımdan çıkmaz satırları :

'' leonardo da vinci ' son akşam yemeği ' isimli resmini yapmayı düşündüğünde büyük bir güçlükle karşılaştı. iyiyi isa ' nın bedeninde, kötüyü de isa ' nın arkadaşı olan ve son akşam yemeğinde o ' na ihanet etmeye karar veren yahuda ' nın bedeninde tasvir etmek zorundaydı. resmi yarım bırakarak bu iki kişiye model olarak kullanabileceği birilerini aramaya başladı. bir gün bir koronun verdiği konser sırasında korodokilerden birinin isa tasvirine çok uyduğunu fark etti. o'nu poz vermesi için atölyesine davet etti, sayısız eskiz çizdi. aradan üç yıl geçti... ' son akşam yemeği ' neredeyse tamamlanmıştı, ancak vinci henüz yahuda için kullanacağı modeli bulamamıştı. leonardo'nun çalıştığı kilisenin kardinali, resmi bir an önce bitirmesi için ressamı sıkıştırmaya başladı... günlerce aradıktan sonra leonardo vaktinden önce yaşlanmış genç bir adam buldu. paçavralar içindeki bu adam sarhoşluktan kendinden geçmiş bir durumda kaldırım kenarına yığılmıştı.. leonardo yardımcılarına adamı güçlükle de olsa kiliseye taşımalarını söyledi, zira artık eskiz çizecek zamanı kalmamıştı. kiliseye varınca yardımcıları adamı ayağa diktiler. zavallı başına gelenleri anlamamıştı. leonardo adamın yüzünde görünen inançsızlığı, günahı, bencilliği resme geçiriyordu. ressam işini bitirdikten sonra sarhoşluğun etkisinden kurtulan berduş gözlerini açtı ve bu harika duvar resmini gördü. şaşkınlık ve hüzün dolu bir sesle şöyle dedi : ' ben bu resmi daha önce gördüm ' ' ne zaman ? ' diye sordu ressam. o da şaşırmıştı ! ' üç yıl önce.. elimde avucumda olanı kaybetmeden önce.. o sıralarda bir koroda şarkı söylüyordum, pek çok hayalim vardı, bir ressam beni isa' nın yüzü için modellik yapmak üzere davet etmişti.. '

iyi ve kötünün yüzü aynıdır.. her şey insanın yoluna ne zaman çıkacağına bağlıdır. "

bu da tanıdığımız en sevilesi hyde olan durden' dan, iyi uykular müdavimler.
mayk
-gündemi takip etmeyeceğim
-gündemi takip etmeyeceğim
-gündemi takip etmeyeceğim
-gündemi takip etmeyeceğim
-gündemi takip etmeyeceğim
-gündemi takip etmeyeceğim
-gündemi takip etmeyeceğim
.
.
.
-ya allah aşkına böyle salaklık olabilir mi ya kafayı yicem (gündeme baktı)
eskibiaci
herkescikler mezun oluyor ve ben bu okulu nasıl bitirdiler diye şaşkınlıkla karışık hayranlıkla öylece bakıyorum
Xena
yurtta kaldığım dönemde bizim kızların evinde 1 hafta falan yancı olarak kaldığım oluyordu. herkesin derse gittiği bir gün evi ağır bulaşık + tabiri caizse bok götürüyorken baştan aşağı tam teşekkülü temizlemiştim. arkadaş eve gelince şaşkınlıktan yanlış daireye geldiğini sanıp geri çıkmıştı.
Eleni
bir dizide, bir filmde, bir kitapta (kısacası hatırlamadığım bir yerde, hatırlıyorum ama bilerek söylemiyorum. çünkü neden söyleyeyeyeyeyim?) denk gelmiştim. sen şimdi “neye denk gelmiştin yahu? gevelemesene lafı kepçük ağzında!” diye söylenmeye başlamışsındır frank, başlama. “bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir süvariyi, bir süvari bir bölüğü, bir bölük de bir ülkeyi kurtarır. yani hayatta gerçekleşen her durum, yapılan her eylem değerlidir. küçük gibi görünen durumlar, etki ettikleri olayları bambaşka bir hale büründürebilirler.” çok mantıklı değil mi? bence de. düşünüldüğü zaman neredeyse hepimizin hayatını etkiliyor. düşünsene ufacık bir olay ölüme/ölümlere ya da yeni bir doğuma/doğumlara neden oluyor. bu doğum sadece candan can çıkması olayı değil. geniş düşün frank. ruhun yenilenmesi gibi mesela, düşüncelerin yenilenmesi gibi ya da. tabii sadece bunlar ile de sınırlı değil. (pöff manyadık iyice.) şu an çok aptalca şeyler düşünüyorum, hem de çok. küçüklüğümün kahramanı olmayan yaşlılarını, gençlerini, veletlerini. (evet hepsini düşünüyorum, çünkü olaylar gerçekleşirken yaş göz önünde bulundurulmuyor.) neler yapıyorlar acaba şimdi? aralarında zengin olan var mıdır ki? keşke birilerinden bize miras kalsa be! sürekli uykularımızı bölen şu sivrisinek vızıltısı rahatsızlığına sahip telefonlarımızın sesi sadece bir gün saçma sapan nedenler ile uyandırmaya yaramak yerine “zengin oldun lan denişik şapşik, sevin!” diye şaşkınlık içinde bıraksa. olur da zengin olursam hani çooooook çooook uzak bir ihtimal ama hani olur da olursa (vazgeçtim söz etmeyecem hayallerimden) zengin olmuş olacam işte. sonra bir zamanlar fakir ama gururlu bir genç lezbiyenimsi gay vardı moduna bürünürüm, oh mis. sonradan sonra ise yansın geceler; bertuğlar, pelinsular, eceler, mertler. sabaha kadar cistak cistak. şaka lan. gelecek kaygıları ortadan kalkmış oluyor sadece. bize lazım olan mutlu olmak, mutsuz olduktan sonra trilyoner olmuşsun neye yarar di mi!(trilyoner olmayı seçiyorum.)
Артем
gerizekalı gibi insanlara inanıyorum ya en çok ona üzülüyorum, herkesin bir aşil noktası vardır değil mi,benim ki en boktan olan versiyonu heralde duygular (kolum, bacağım ampute edilsin yemin ederim bu kadar umursamam) ben öyle herkesi kolayca sevmem ya da bir insanın benim için bişey ifade etmesi çok zordur, sevdiğim insan veya insanlar haricindekilere inanılmaz bir kayıtsızlık ve umursamazlıkla yaklaşıyorum (isterseniz duygusuz diyebilirsiniz ama öyle değilim benim için önemli olan insanlara duygularımı belli ederim.şunu kabul ediyorum ama toplumun genelinde bulunan toplumsal duygular bende bulunmuyor yani bu da beni rahatsız etmiyor.sıkıntı yok o yüzden)neyse birisi bende ki o bariyeri geçince gerçekten çok savunmasız oluyorum hatta o kişi beni bi derece iyileştirdiyse tanrısallaşıyor gözümde ve bir şekilde ilişki sona ererse ben hakikaten toparlanamıyorum çok zor oluyor çok yoruluyorum yarı ölü bir şekilde yaşamaya devam ediyorum (hakikaten 74 saat uyuyamadığımı hatırlıyorum bir süre sonra uyumak isteseniz de yorgunluktan uyuyamıyorsunuz zaten) vallahi kendimi açtığım hikayemi anlattığım insanlar çok şaşırıyor çok güçlüsün hala yaşama isteğini arzunu kaybetmişsin diyorlar ama artık kaybettim ne yazık ki en ufak bir istek arzu yok gün dolduruyorum sadece, her sabah uyandığımda "hala mı yaşıyorum niye ölmedim" demeye çok yakınım hatta birkaç kere dedim.duygularını yoğun yaşayanda bi insanım zaten birisini sevdiğimde gerçekten çok severim ota boka üzülmem ama sevdiğim birisi kırdığında gerçekten çok üzülüyorum ve gerizekalı gibi hep kendimi sorguluyorum acaba yanlıs ne yaptım da böyle oldu diye.hatta sevilmeye uygun bir insan olmadığımı düşünürken yakaladım kendimi.yani baktığımda sevilmeyecek birisi değilim hatta beni sevmeyeceklerde kimi sevecekler diyorum kendime ama diğer taraftan kime güvenip sevdiysem canımı acıtıp ruhumu yaraladı hepside giderken benden bi parça götürdü(yani gittiklerine göre bi sorun var yoksa niye gitsinler,bencil birer şerefsiz olduklarını düşünmek istemiyorum)hatayı hep kendimde arıyorum.en son ne zaman içimden gelerek güldüğümü unuttum.allah aşkına olur da ilerde hayatıma girerseniz kendinizden eminseniz devam edin sonra bencil sebepler ve basit olaylar yüzünden bırakıp gitmeyin çok yoruluyorum hakikaten devam edemiyorum ayarlarımla oynamayın lan yazık bana sevgi istiyorum ben.yerim sizi dikkat edin kendinize....

https://youtu.be/qjhvm930yxy
Mo chuisle
bugün tramvayda karşımda duran yani tam da duramayan 😄 mavi kazaklı, kot pantolonlu, gri beresi ve sarı montlu tatliş şey şaşkın gözlerle bana bakarken bi anda kahkaha atışın , kendi bileğini ısırıp sonra da ağlayışın , annenin saçlarını yiyişin... allahım sen ne biçim bir şeysin öyle annenden izin al da seninle ebebeğe gidelimm😆😆😍😍😍
waww
sene 2012 falan. İstanbul'da esenler sokaklarında bir cumartesi akşamı berber dükkanı arıyodum. ev civarındaki dükkanların baya bi kalabalık olması sebebiyle buralarda tras olmayı reddetmis ve boş bir berber bulurum umuduyla o akşam dükkanlara bakina bakina yürümeye devam etmiştim. 45-50 dakikalık bir yürüyüşten sonra nihayet bos bir dükkan bulabilmistim fakat artık esenler'de değil bayrampaşa'da idim. kuytu bir köşede sıkışıp kalmış dükkanında , yalnızlığına isyan eder bir şekilde somurtkan bakışlarla 37 ekran tüplü televizyonunu izleyen berber amca,kapıdan içeri girmemle beraber yüz ifadesinde belirgin bir yumuşama olmasa da vücudunda ufak kıpırdanmalar olmuştu. selam verip, sıra olmayan bir berber dükkanı bulmuş olmanın zafer edasıyla tıras olacağım koltuğa oturmuş ve berber amcanın makasıyla saçıma yapacağı klas dokunuşları sabırsızca bekliyordum. elindeki tıras makinesiyle kafamın üst bölümündeki saçlara amansızca girişen berber amca sanki bir şeylerin sinirini benden çıkarıyordu. berber amca agresif tavirlarla sacimi kesmeye devam ederken elinde poşetle dükkana giren bir çocuk, "abi siparişin geldi" diyerekten berber amcaya seslendi. saçımın yarısı kesilmiş yarısı kesilmemiş bir durumda iken,berber amca elindeki makası ve tıras makinesini tezgahın üstüne bırakmış, çocuğun elindeki poşeti alarak biraz önce televizyon izlediği koltuğa oturmuş ve poşeti açmıştı . poşeti açar açmaz nerede, ne şekilde olursun asla unutmayacağım o koku burnuma gelmişti . evet,bu bir lahmacun kokusuydu. berber amca,büyük umutlarla geldiğim bu boş berber dükkanında beni yarı yolda bırakmış ve sipariş ettiği tam 4 adet lahmacunu yemeye koyulmuştu. bir yandan dürüm yaptigi lahmacunlari yiyen berber amca,diğer yandan da ayranını hopurdeterek içerek,hayretler içerisindeki bakislarima sanki nispet yapıyordu. ben ise şaşkınlıkla olan biteni izliyor, olayın kamera şakası olma ihtimaline karşılık etrafımı suzuyordum . ne var ki her şey gercekti. evet! burası erkek berberi! burada her şey zor! her şey gerceeekkk! İlginç olay sonrası berber amca, ziyafetini sona erdirmis ve 25-30 dakikalık mola sonrası yarıda bıraktığı saçımı kesmeye devam etmişti. ve o geceden sonra edindiğim büyük tecrübeler neticesinde bayrampaşa'ya bir daha adimimi atmamistim. atamazdım... herneyse yaşasın samsun berberleri... :))
muallim✔
4 senedir bi kere de gel oturalim demeyen bi arkadaş bugün arada "muallim gel koridorda kaliroferin orda oturalim" dedi..ben şaşkın tabi bu kız hic yanima gelmezdi boyle..neyse sohbet muhabbet vs..derse girdik çıktık bu yanıma geldi "muallim şu derste bize imza atar misin?" dedi. yapabileceğim bi şeyse de huyum kurusun hayır diyemiyorum..attim imzayi iki kişinin yerine allah affetsin bi de dinkültürü dersiydi🙊kendimi kullanılip kenara atılmış hissediyorum.. açikca soylesene yani amacini yol yapiyor bi de önden oturalim edelim diye🙄ama bi daha gel kaloriferin orda oturalim derse töbe gitmicem siz de gitmeyin😈
Ailenizin Gayriresmi Doctoru
gençler toplanın! kuzenimle çingenlerden yediğimiz efsane dayağı anlatıcam şimdi.

2011 yılının temmuz ayı, hava İstanbul’un normal şartlarının üstünde sıcak. zorla kuran kursuna gönderiliyorum.(buradaki zorla, öğrenmek istemediğim için değil, bilmeme rağmen her yaz gönderildiğim için.) neyse kuzenimle çıktık kurstan saat 3 civarı(bizde öyleydi, öğleden sonra fıkıh, islam tarihi falan anlatılırdı) eve geldik, ter arka organımızdan çıkmış. neyse biraz dinlendik. kuzenim dedi ki kanka hep bizim mahallede oynuyoruz bir de sizin buradakilerle oynayalım. dedim şu arkada sürekli bir grup top oynuyor. velhasıl, çıktık yürüyoruz. baktık bunlar oynuyor. sa as faslını atlattık. bizi beraber bir takıma koydular. (efendime söyleyeyim biz de şu an tff 1. ligde olan o zaman adı duyulmamış ümraniyesporun seçmelerine katılıp kazandık ama klasik türk ailesi mantığıyla okulunuzu okuyun denilerek gönderilmemiştik) neyse başladık oyuna birimiz sağ açık birimiz sol açık 8 e 8 oynuyoruz. biz birbirimizle anlaşıp tanıdığımız için meğersem boktan takımı toparlayıp çatır çutur atıyoruz. her golden sonra da bi seviniyoruz falan. sonra bi kaç pozisyon sonra bizim ayaklara tekmeler savrulmaya başladı. dedim ki kanka bak bunların derdi belli kavga çıkarmak. gel geriye geçelim, yoksa bu işin sonu kavga bizi dayak manyağı yaparlar. neyse geçtik geriye, ama adamlar koymuş kafaya ya sakatlayacaklar ya dövecekler. bir kaç dakika sonra kuzenimi indirdiler. kuzenim adama vuracak durdurdum. ama bizimki hırs yaptı adama çift daldı. zaten herşey burada başlıyor. çocuk kalktı küfür edip bizim deliyi itti. bizimki de vurdu çocuğu indirdi. ben arkasından gelene yapıştırdım. abi vuruyoruz bitmiyorlar. bunlar delikanlılığı bıraktı tek tek gelirken hep beraber geldiler. tabi biz yere düştük. dedik ölmeyelim kafayı koruduk. yine iyi korunmuşuz bir tek sırtımıza darbe aldık. tabi bi bayılmışız. kafayı kaldırdığımızda hava kararmış. kalktık eve gittik. kuzenimi de bize götürdüm. benim tek kişilik yatağa düşmüşüz. en son hatırladığım oydu. sabah kalktık. sabah dediğime bakmayın. nereden baksanız öğleni geçmiş ikindi olacak. tabi biz hala şaşkınız. sonra planlar yapıyoruz intikam yeminleri falan ama planların hepsi çöp. yine dayak yeriz. sonra tabi intikamı aldık. çok da ağır oldu. karakolluk olduk. o da sonraki hikayede artık :d
admiral
formasyon hakkımız diye çırpınan bölümlere sesleniyorum yazın aldığınız 3 aylık formasyonda ne öğrendiniz allah aşkına birisi söylesin stajda adam kitaptan okudu dersini anlattı geçti ben bir öğretmen olarak formasyon almış bölümleri öğretmen olarak görmüyorum bizim 4 senede aldığımız dersleri 3 ayda nasıl alabiliyorlar ben anlamıyorum birde paradan şikayet ediyorlar imkanım olsa dahi tenezzül etmem böyle bir eğitime 3 ayda hıyar yetişmiyor öğretmen mi oldunuz acaba sonra haberlerde görüyoruz dayak, taciz vs olaylar meb de çalışanların bir çoğu bölüm mezunu bile değil adam mühendislik bitirmiş formasyonla öğretmen oldu allah aşkına birisi söylesin bu insan öğrenciye ne öğretecek ? sonra eğitim sistemi neden böyle ? bunu düzelmesini istiyorsa devlet istemediği kesin de herkes kendi işini yapsın öğretmense öğretmenlik yapsın sizin ilerde çocuğunuz olduğunda böyle bir öğretmenin okutmasını ister misiniz? benim eniştem sağlık yönetimi mezunu sınıf öğretmenliği yapıyor. neyse yine bunda diploma var. sahte diplomayla insanlar yıllarca öğretmencilik oynamış çocuklarını emanet etmişler o insanlara. formasyon nedir? derseniz bir üniversitenin gelir kaynağı olmaktan başka bi b.k a yaramayan bi şeydir.

Selam Ziyaretçi

Gördüğüm kadarıyla henüz giriş yapmamışsın! Lütfen giriş yap, bekliyorum :)