thor
çok fazla yeni üyemiz ve mesajları var. hepsini anasayfaya yetiştirmeye çalışıyorum. ama olmuyor. sabrınız için teşekkürler. yeni gelmedik geri geldik.
ucuncunesilsaglikci
atakent sahilde bir banka oturdum, sigara üstüne sigara yakıyorum. yıllar önce buralarda defalarca yürümüş, yeri gelmiş ağlamış yeri gelmiş kahkahalarla gülmüş üçüncüyü özlüyorum. bir zamanlar aşık olup mutlu olduğum zamanları çok özlüyorum. bir şeyler yarım mı kalıyor, ben mi yarım bırakıyorum? bilmiyorum. kendimden mi kaçıyorum, acılarımdan mı? artık sürekli her an gidecek şekilde kapıya yakın oturuyorum, ceketimi bile asmadan. sürekli bir şeylerin olmasını bekliyorum, şu olacak düzelicem diyerek. ama sanki olmuyor. neyi çözemiyorum? her şeyle barışıyorum, maviyle temmuzla 7yle. beni üzen her şeyi herkesi affediyorum. peki ama halledemediğim ne? İçimdeki çocuğu yaşatmaya çalışıyorum. peki o çocuğu sürekli neden gözü yaşlı buluyorum? her an güçlü olmak zorunda olmanın yorgunluğu mu bu?
ucuncunesilsaglikci
acı denen şey insanı topallatıyor, duraksatıyor. görmezden gelsen olmuyor devam etsen olmuyor.
Mona lisa
samsunu özlediğimi fark ediyorum. sahile iner, kulaklığımı takar denizi izlerdim. sokak sokak gezerdim yeni sokaklar keşfederdim. şimdi ise yine benzer şeyleri yapıyorum ancak samsunun yerini tutmadığını söylemeliyim. üniversite zamanlarım bu ara sık sık aklıma geliyor. düşününce, o zamanlar ne kadar çocuk olduğumu fark ediyorum. o yaşlarda bildiğim tek şey öğretmenlik mesleğini çok severek yapacağımdı. öyle de oldu. şimdi bir sürü öğrencim var ve severek daha önemlisi huzurla yapıyorum. bu deneyimler algımı o kadar genişletti ki. biraz da yaş alıyoruz tabi bir önceki ayla bile düşüncelerin aynı olmuyor. o zamanlar diye bahsediyorum ama 4 yıl önce asla bu düşüncelerdeki mona yoktu. bir dönem var ve o dönem bir dönüşüm dönemi. belki de zaaflarıma eskisi kadar takılmadığım için bilmiyorum. olanı değiştirmek değil, geliştirmek mümkün.. bir kabulleniş dönemi, kabul ve rahatlama. her insanın böyle bir dönemi olduğunu düşünüyorum. hayatı mantıklı yaşamaya çalışmak kadar saçma birşey olmadığını düşünüyorum. mükemmelliyetçi zihinden kurtulmanın özgürlüğü inanılmaz. bu mantıkla ilerlediğimde herşeyin daha da mantıksız hale geldiğini düşünüyorum. İnanılmaz bir kaygı yumağı oluşuyor. halbuki çaba bile yeterli mükemmel olmak zorunda değil. hayatı kurallı ve sistematik yaşamaya çalışıyoruz ama hayat hiç de böyle bir şey değil bana göre. hatta tamamen kaos şeklinde ilerliyor. kaostan kaçmaya çalışıp o nizamı kurmaya çalışmak hayattan kaçmak gibi. kaosu kabullenmek dinginlik getiriyor. rüzgara direnmenin bir anlamı yok, uyum sağlamak çok daha dinginlik getiriyor. bir süredir oldukça sakinim birçok öğrenciyle ilgilenmeme rağmen üstelik. belki de kaosu kabullendim, belki de kaygılı olma halinden ve mükemmelliyetçilikten oldukça yoruldum. bu duygular kadar yoran bir şey daha yok.
Akıncı
buraya güzel şeyler de yazmak isterdim
ama hayatımda güzel şeyler olmuyor
bundan sonra da olacağını sanmıyorum
her şeyden yoruldum
Badboy
şu lanet olası sigarayı bırakamıyorum içmeyince elim ayağım titriyor etrafımdaki insanların dediklerini anlamıyorum uyuyamıyorum mala bağlıyorum ama bırakmakta istiyorum olmayınca da olmuyor basit gibi duruyor ama olmuyor ağlamak istiyorum
Le Petit Mami
rüzgardan gözlüğüm yolun karşı tarafına sürüklenirken ben de onun peşinden koşuyordum. bir ayarınız olmuyor sonbahar hanım!
Le Petit Mami
ne kadar da özlemişim burnumun soğuktan kızarmasını, ağzımın yüzümün donmasını ! hoşgeldiniz sonbahar hanım, lakin biraz geç kaldınız gibi. dökülecek yaprağımız; yağmuru bekleyecek ümidimiz kalmadı.
Mona lisa
apartmanın giriş katında iki tane teyze oturuyor. karşılıklı daireleri var. hani şu dizilerde filmlerde falan gördüğünüz meraklı herşeyi soran, bilmek isteyen teyzeler var ya işte tam onlardan. yaşlı kadınlar herhangi bir saygısızlık yapmak istemiyorum. annemde uyarıyor yanlış bişey söylemeyeyim diye. ama artık gerçekten rahatsız ediyorlar. bütün apartmanı sorguya çekiyorlar. kapıdan içeri girdiğin an kapıyı açıp '' nerden geliyorsun'' diye soruyorlar. ailevi özel şeyleri bile öğrenmeye çalışıyorlar. sabah çıktın nereye gittin. geç kaldınız. bu saatte nereden geliyorsunuz gibi sorgu sual. bir bilgi öğrendiler se bütün apartmana komşulara söylüyorlar. gece 3 te çıksak ondan bile haberleri var. bütün apartman rahatsiz artık.yaşlılık mı insanları böyle yapıyor, karakterleri mi böyle anlamadım. daha önce karşılaşmadığım türden insanlar. keşke herkes kendi hayatı ile meşgul olsa, üstüne vazife olmayan şeylere burnunu sokmasa ne güzel olurdu. anlayışlı olmak her insana nasip olmuyor malesef.
ikarus✨
bir şeyin kıymetini gerçekten kaybedince anlıyoruz. acı ama gerçek. tam 3 ay sonra, geçirdiği trafik kaza sonrasında, kullanılamayacak kadar kötü durumda olan kolunu bugün hareket ettirip kullanabildiğini öğrendim. artık yemek yerken kaşığını zor da olsa kendi tutacak, dişlerini fırçalamak istediğinde diş macununu fırçaya kendisi sıkabilecek.. daha da iyi olacak, inanıyorum. ama basit, rutin gelen şeylerin aslında hayatımız için ne kadar elzem olduklarını onların yokluğunda anlıyoruz. böyle durumlarda ne arkadaşlık ilişkileri, ne gönül meseleleri, ne iş güç para... hiç biri insanın gözünde olmuyor. sadece "sağlık olsun" gerçekten gerisi yerine konuluyor..
casualman
eskiden yaptığım gibi şuraya azıcık sitem atayım içimi dökeyim. o kadar bıktım ki insanların sahte yaşamlarından ve sahte şeylerden mutlu olup gerçekten gram anlamamalarından boş şeylerle uğraşıp boş bir hayat yaşamalarından diyeceksiniz ki bundan sanane öyle olmuyor işte o iş bizde yaşıyoruz bu dünya da mesela iş hayatımdaki insanlar veya hoşlandığım bir kız illaki birileri sürekli çıkıyor karşıma ve zararını ben görüyorum. hayatta hiç bir zaman yok like takipci kısaca sosyal medya umrumda olmadı başka insanların seveceği şekilde resimler çekinmek başka insanların beğeneceği sözler yazmak başka insanların ilgisini çeken profiller vs vs ha bundan da sanane diyeceksiniz bunca sahtelik içinde insanlar gerçek benliklerini unutmuş ve ben onlara doğru olanla gerçek olanla yaklaştığımda resmen kaçıyorlar saçma bir şekilde. bir kaç örnekle açıklayım geçen bir kadınla tanıştım cidden güzel şeyler hissettim ona karşı sadece dürüst oldum veya başka bir amaç gütmeden kartları mı açık oynadım evime kadar geldi tek düşündüğüm sadece yanında olmak o anki sıkıntısını ona unutturmakdı 1 ay sonra felan başka birisi daha çıktı karşıma ona da gerçek olması gereken şekilde davrandım sonuç 2 sininde en son söylediği casual sen çok iyi birisin deyip konuşmayı kestiler. diğer bir örnek erkek arkadaşım oldu bebelerle samimi olmak güzel bir dostluk kurmak istedim ben ne kadar dürüst olup onlara iyi davrandıysam onlar da bir o kadar kullanmaya çalıştılar beni ve en kötüsü bu anlattığım bu insanların hepsi beni salak yerine koymaya çalıştılar. herkesin dili farklı kalbi farklı konuşur olmuş ne adamlıktan ne insanlıktan anlayan kalmış boş ve sahte dünyalarınız da mutlu olmaya devam edin ben gerçek dünya da gerçek insan aramaya devam edeceğim. lafta bunları arayıp icraat de kendine ızdırap çektirenlerin yanında nasıl duruyorsunuz hala anlayamıyorum anlayamayacağım da. her neyse iyi döktüm içimi her zaman joker kartım oldun iyiki varsın omüdedikodu 😏
Zeze
gerçekten kimsenin olmadığı yalnızlık mı kötü yoksa az bir kalabalığın arasında yalnızlık çekmek mi karar veremiyorum. eğer ikincisi ise, anlaşılmamak daha kötü olmuş oluyor aslında. peki insan neden anlaşılmak istiyor ? anlaşılmak istemek de aynılaşmak gibi mi ? eğer öyleyse bu bencillik olmuyor mu ?
ucuncunesilsaglikci
uzun bir süre mutsuz olunca mutsuz olmaya alışıyor sanki insan. evet sürekli dibe iniyorsun falan ama zaten dibin etrafında dolaştığın için dibe inişlerin hayatını tepetaklak etmiyor. öbür taraftan uzun bir mutsuzluk döneminin ardından hiç beklemediğin kadar güzel günler yaşadıktan sonra tekrar mutsuz döneme gitme ihtimali bile insanın dünyasını tepetaklak edebiliyor. musmutlu olurken bir anda dini görünce insan toparlanamıyor. bir de eğer bu mutsuzluğu yaşarken hayat seni her alanda zorlamaya başlıyorsa üzüntüyü yaşamaya ve bu duruma alışmak için çabalamaya vaktin olmuyor. saçma bir şekilde sürekli yorgun, sürekli sinirli ve patlamaya hazır bir yanardağ gibi etrafta dolanmaya başlıyorsun. artık lavların seni mi etrafındakileri mi yoksa maviyi mi daha çok yakar bilemiyorsun.
Zeze
maalesef hayatın çizgisi her zaman bizimle uyumlu olmuyor ya da uyumlu ama o an bize öyle gelmiyor, bilmiyorum. sonuç olarak her zaman her şey istediğimiz gibi gitmeyebiliyor. ama özellikle tam o noktasa mutlu olmak bizim elimizde diye düşünüyorum. sürecin içindeyken ne kadar bunaltıcı gelse de mutlaka bize kazandıracakları vardır. çareyi sabretmekte buluyorum bu yüzden. hazır gelen mutluluklardan sıyrılıp, hayatın mutluluk için elimize bıraktığı şeylerde çabalayalım artık. hem umut güzel bi vaad bence 🌸
Eleni
bilir misin, bilmem. şimdiki dönemlerde devam ediyor mu ondan da emin değilim. seneler önce(bizim zamanımızda yani) misafir öğrenci olayı olurdu. farklı şehirlerdeki öğrenciler değişim programıyla gelir, kendilerine şehir tanıtımı yapılırdı. üniversitede olmuyor bu olay, ilkokul yıllarına ait. ben fevri ve asi çocuk! değişim programından gelecek bir öğrenciyi konuk olarak almaya razı gelmişim. gün veriliyor, ne zaman geleceklerine dair. heyecanlanıyoruz, daha önce böyle bir şeye tanıklık etmemişiz tabii. aklımda dolaşan oloğanüstü hikayeler, kalıcılık yaratma çabaları. bir bir diziyorum kafamda derken, beklenen zaman gelir. gönüllü öğrenciler kamelyanın etrafına toplanmış misafir öğrencileri bekliyoruz. önümüzden bir düzineden fazla farklı öğrenci geçiyor müdürümüz ile birlikte. kafada binbir soru. (acaba hangisine tanıtacam?) aralarından birini pek sevemediğim için umarım bana o gelmez duaları. ön yargı işte. derken bana tontiş bir bağyan denk geliyor. yaşça büyük ablamız benden. tutuyorum elinden(lafın gelişi), götürüyorum eve. kadın anam mis gibi yemekler yapmış, afiyetle mideye indiriyoruz. konuşup hem heycanımı kırmaya çalışıyorum, hem de tanımaya çalışıyorum. o gün epey bir eğlenceli oluyor ve saati geldiğinde vedalaşıp yarın tekrar bir araya gelmek üzere ayrılıyoruz.(yarın alacam seni tamam mı? bekle beni.) yarın olması için uyumaya çalışıyorum bir an önce, uyumak ne mümkün. en son dalıyorum uykuya. sabah saate bakıyorum, evet söylenen saat. sorun yok gecikmeyecem diyorum kendimce. çünkü erkenden kalkmışım, imkanı yok geç kalmamın. babam geliyor yanıma, saçlarımı okşuyor. bakıp gülümsüyorum. gezerken arkadaşımla bol bol fotoğraf çektirmemiz için fotoğraf makinesi almış. hem de dijital. gözlerimin içi parlıyor, o zamanlarda kameralı telefonlar da yok. uçuyorum sevinçten. ansızın bizimkilerin telefonu çalıyor, erkene almışlar öğrencileri alma saatini. nefes nefese dimdik yokuşu koşuyorum, yetişemiyorum. yetmeyen nefesimle sadece sessizliğin kaldığı kamelyaya bakıyorum. okul hemen buluşma noktasının yakınında bir umut belki orada toplanmışlardır diye, tam soluklanamadan oraya gidiyorum. yoklar. pes etmiyorum, inatçıyım. müdürümüzün evini biliyorum, kızı da bizim okulda. oraya gitmek için yola koyuluyorum son çare. tükenmiş bir nefesle çalıyorum kapılarını. diyaframımdaki sancı yüzünden bir araya getiremiyorum kelimeleri, "öğretmenim erken, öğretmenim yetişemedim" anlıyor ne demeye çalıştığımı. müdürümüzün arkasında kızı beliriyor, kızının arkasında misafir arkadaşım. anlıyorum ki ben yetişemeyince müdürün kızı almış arkadaşımı. sesim kesiliyor, ayrılıyorum kapıdan. koşa koşa çıktığım yokuşu ayaklarımı sürüklercesine küçük adımlarla ağlayarak iniyorum. eve varmama yakın siliyorum gözlerimi, ne fayda kıpkırmızı olmuş bir kere. eve varıyorum, annem açıyor kapıyı. tutamıyorum kendimi ağlayarak anlatıyorum, babam ağlama diyor, olurmuş böyle şeyler. neden ağlıyorsun ki diyor. sarılıyorum, içimde yara olarak kalan bu anıyı hatırladıkça cevap bulabiliyorum babamın sorusuna frank. nedeni arkadaşıma yetişememiş olmam değil de, babamın düşünceli davranak aldığı o fotoğraf makinesine ilk anım olarak istediğini ekleyememiş olmammış.
Anonda
hey gidi genclik hey dedi tramvayda amcanin biri noldu amca dedim yaşlandık be kızım dedi amca hepimiz yaşlancaz bir gün dedim o da dediki aşık oldugum kadın ölünce yaşlı olmak güzel olmuyor sevdiklerin zamanla birer birer ölüyor dedi sadece sustum içim gitti
Yücelist
hayallerimden hiç vazgeçmedim .
yeter ki isteyim,kesinlikle olmuyor.
Yzc53
şu sıralar dedikodu yapıcak mevzu bile olmuyor be nerde o eski omüdedikoduları 😌
Артем
nasılsınız gençler,benim garip ve karışık yazılarımı özlediniz mi :d dhshshdn özlediğinizi varsayıyorum ve hemen başlıyorum özleminizi gidereyim
(bugün biraz fazla hızlandım)
abi saçımı kestirirken sakalımı da biraz kısalttırayım dedim keşke yapmasaydım fetüse döndüm lan (büyük boy çöp poşetlerinden kendime rahim oluşturup içinde sağa sola tekme atasım var ) :d tabi sadece bana öyle geliyor olabilir,biraz paranoyaklaştım herkes beni izliyormuş gibi hissediyorum :d ben birşeyi merak ediyorum bir insanı tanımadan ondan nasıl hoşlanıyorsunuz bunu bana öğretin,aaaa ben seni arkadaşım olarak görüyordum pis şerefsiz diyorlar sonra,onu da anlayabilmiş değilim birini tanımadan nasıl sevebilirsin.test aşamasında olan yazılımlar gibi olur.sürekli bug çıkar takılır sinir eder hayattan soğutur, sonra bir taraf ya olmuyor sevmiyorum diyor ve karşısındaki insana ne yaşattığını düşünmeden keyfine göre gidiyor bari özür dile insanların duygularıyla oynamayın lan yazık,eminseniz ilişkiye başlayın ileri de sizin elinizde olmayan bir olay olur yollarınızı ayırmanız gerekir(ayrılık gene acıtır ama iki kişide yapılması gerekenin bu olduğunu bilir öyle bir durumda)ama kalp kırmaz ve kalbiniz kırılmaz,bencil olmayın lan dünyada ki en önemli şey kendinizmiş gibi hareket etmeyin çünkü değilsiniz.insanlığa,bilime katkıda bulunduysanız kendinizi daha fazla düşünebilirsiniz.kalbinizin kırılması size diğer insanları kırma hakkını vermiyor en nefret ettğim insan tipidir.ben çok üzüldüm o yüzden üzüyorum elimde değil,hadi lan sie elinde değilmiş gayette elinde ulan.ben bu mantıkla hareket etseydim akıl sağlığı bozulurdu herkesin delirirdi millet...neyse bu da böyle bir yazımdır
Miraç Efe
ne zaman memlekete gelsem keyifsiz hissediyorum ve iyi bir şeyler olmuyor. sanırım burada ki bağlılığım sadece iş ve ailem...
iyikalplipsikopat
neden ve nasil disari cikmaliyim?

bu soruya mantikli bir cevap veremiyorum.neden disari cikmaliyim?sabah gec saatlerde uyuyor ikindide uyaniyorum kahvalti ettigim saat normal insanlar icin aksam yemegine denk geliyor

disari cikmak icin bir amac anlam arzu hissetmiyorum m bedeni uygunken xl ina sahip oldugum yagmurlugumu giyip ezik gibi gorunerek kulakligimi takip yuruyus yapip gelmenin ne amaci ne anlami var ki?bundan sıkıldım.yuruyus yaptigim yerlerin her cmsini ezberledim.

farkli yerlere gitsem yalniz olduktan sonra bir farki, anlami yok, sosyalleseyim desem param yok, arkadas edineyim desem insan sever biri degilim baskalariyla tanisayim desem ugrasicak arzum yok

sanaldaki arkadaslarimla iletisimimde zayifliyor dertlestigim ve cok sevdigim sanal 1 tane arkadasim disinda kimse yok.okuldaki arkadaslarim sadece okuldan ibaretler ki onlarin yaninda ben ben degilim.

tum gunum sosyal medyada siyasi dini tartismalarla trollukle youtube la pornoyla geciyor.bazen gece gec saatlerde tenhada kulakligi takip 45dk 1 saat yuruyus ve parktaki 3-5 spor aletiyle dips falan calismak disinda yaptigim bir sey yok

lafa gelince sanal psikologum herkese moral veriyorum sosyal medyada ask doktoruyum insan iliskilri uzmaniyim asosyallere sosyallesmeyi anlatan hayata kusenleri hayatla baristiran biriyim herkesin zeki sandigi biriyim ama gerceklerim boyle

bir duzene koysam sporu duzenli yapsam her gun aklima gelen binlerce karikaturu video montajini kucuk programlari oyunlari yapip paylasabilsem okumak istedigim ama elime aldigimda zorlamayla 10 sayfasini zor okudugum kitaplarimi okuyabilsem bunlari istiyorum ama en alttaki temel bozuk olunca bunlar olmuyor evde curuyorum tum yaraticiligim hayallerim arzularim yasam istencim eriyor her gecen gun azar azar yavas yavas

tum gun telefon ekranina bakip siyasi tartismalarla haberlerle icimi karartmaktan trollukle aptal aptal eglenmekten kendimi uyusturmaktan baska yaptigim bir sey yok yapmak istesemde param yok yorgunlugum var

olmak istedigim kisi degilim ait olduklarma sahip degilim parcalar uyusmuyrlar bir turlu oturmuyorlar kendim degilim olamiyorum kendimi tanimiyorum istedigim tarzda degilim istedigim seyleri yapmiyorum.hem disimda hem icimde bir hapishanedeyim ve bu hapishaneyle basa cikmak icin tek yaptgim sey kendimi uyusturmak

hayalini kurdugum hayati asla yasayamayacak ve aci icinde olecegim..bundan eminim

Selam Ziyaretçi

Gördüğüm kadarıyla henüz giriş yapmamışsın! Lütfen giriş yap, bekliyorum :)