hayatımda kendimle gurur duyduğum meziyetlerimden birisi :
ceza'nın "rapstar" parçasını başından sonuna kadar ezbere söyleyebilmek. sözlerini şuraya bırakayım ;
hala meclisim ala
ben bulamıyorum hiç mana
ala olan bu rap'tir
bu duyduğun rap'te tektir
anlamadıysan yuh sana
bu sesle bence git ve top sektir
mecazi anlamlar kötektir
namı diğer ben ceza
*******
türk lokumundan yer misin?
bu rapstar'ın derbisi
ve de hiç kan akıtmaz mermisi
beni görebilecek misin abisi?
herkes piyasada, bir ben eksik
bir popstardan da neyim eksik?
sizi bilmem, bence fazlam akıldır
haydi kalk da bak lan, nerede kaldı bak nam?
şöhret ve şan dersi olmaz
sıra herkese gelecek gibi
önce mikrofonu tutmayı öğrenmeli, bunu bilmeli
herkes bir şey zannetmeli seni
beni deli gibi görebilir ama yenemezsin
bana geri dönebilir ama gidemezsin
ben pabuç bırakmam
eğer ben bir rapstar'sam
limuzin, bol para, süpermodeller
hem popüler, hem sansasyonel (hım) bence boşta kalsın (hım)
İyi ki bi' popstar olmadın
birdenbire kendini bozacaktın
İçki sınırsız etmiş arsız
bunu ben bilemem, sen bulacaksın
her biri, birbiri ardına hır gür, vır vır, her gün dayanamadım
eskiden erkekmiş tanıyamadım, siz bize getirin biz karalayalım
dikkat et bu rap'in faslı, mikrop kapma dilim paslı
bu patlak clublar beni kastı, bu çatlak seslere suikastti bu
********
hala meclisim ala
ben bulamıyorum hiç mana
ala olan bu rap'tir
bu duyduğun rap'te tektir
anlamadıysan yuh sana
bu sesle bence git ve top sektir
mecazi anlamlar kötektir
namı diğer ben ceza
********
benim üstüme gelmeyin artık
yeni bilim olacak hip hop
bunu görmezden geleceksen
eksenin etrafında dön sen
dengen bozulur sersem
yere serilecek her flow'unuz aynen yengen
televizyon-dizi karakterleri mi adam edecek bizleri?
roketle atmadılar beni, doğuştan bir yıldızdım
basamakları tek tek çıktım
umrumda değil ki star olmak
basın bak bu yeni basım
yeni bir nazım becerebilen çok yok
çok detone ve çok fazla cover var
sorsan işi bilen onlar
anırmakla rap ya da rock olmaz (ha)
yapılan hatalara hep bir ört pas
en korktuğumdu benim o üç faz
ve tek pasla yenebilen bir cambazdım
her yalana bak bu gönül inanmaz
İlk hafta dublin deneyim ve gözlemlerim:
konaklama aşırı pahalı, tek yaşamak imkansız. oda kiralamak 700-1200€ arası
dışarda yemek pahalı
yemekler genelde lazanya, makarna ve dondurulmuş gıdalardan oluşuyor.
çok büyük parklar var
havası çok temiz
arkadaşlarınızla dışarı çıkıp dolaşabileceğiniz çok fazla alan var
şehir genel olarak temiz ama gece kulüplerine yakın yerlerde sidik ve kusmuk kokan yerler var
İnsanları yardımsever
kavga gürültü yok denecek kadar az
şehir içinde en büyük gürültü kaynağı trenler onlar da çok yüksek değil
aile yanında kalıyorum, henüz kombi açmadılar 😄
hava farketmiyor denize giriyorlar, çocuklar bile
ben montla yerli şortla dolaşıyor
İrlandalı kadın ve erkek 2şer toplam 4 fenotip var. ayırt etmesi çok kolay
ulaşım leap(akbil) kartla çok kolay. toplu taşımalar iş çıkış saati hariç dolu değil
otobüsler genellikle 2 katlı ve üstte seyahat etmek çok keyifli
çok fazla taksi var. gece kulüplerin kapandığı saat hariç taksi bulmak çok kolay
yerliler gündüzleri içmeye başlıyor
kocaman bahçeli evleri var ama eski arabaları kullanmaya devam ediyorlar
tutumlular
her evde nerdeyse köpek var
rugby’i çok seviyorlar, milli takımları da çok iyi sanırım
yetişkilere göre çocukların ingilizcesi çok net. yaşlılar çok fazla harf yutuyor anlaşılması zorlaşıyor
taharet musluğu yok(benim için en büyük sorun)
konaklama aşırı pahalı, tek yaşamak imkansız. oda kiralamak 700-1200€ arası
dışarda yemek pahalı
yemekler genelde lazanya, makarna ve dondurulmuş gıdalardan oluşuyor.
çok büyük parklar var
havası çok temiz
arkadaşlarınızla dışarı çıkıp dolaşabileceğiniz çok fazla alan var
şehir genel olarak temiz ama gece kulüplerine yakın yerlerde sidik ve kusmuk kokan yerler var
İnsanları yardımsever
kavga gürültü yok denecek kadar az
şehir içinde en büyük gürültü kaynağı trenler onlar da çok yüksek değil
aile yanında kalıyorum, henüz kombi açmadılar 😄
hava farketmiyor denize giriyorlar, çocuklar bile
ben montla yerli şortla dolaşıyor
İrlandalı kadın ve erkek 2şer toplam 4 fenotip var. ayırt etmesi çok kolay
ulaşım leap(akbil) kartla çok kolay. toplu taşımalar iş çıkış saati hariç dolu değil
otobüsler genellikle 2 katlı ve üstte seyahat etmek çok keyifli
çok fazla taksi var. gece kulüplerin kapandığı saat hariç taksi bulmak çok kolay
yerliler gündüzleri içmeye başlıyor
kocaman bahçeli evleri var ama eski arabaları kullanmaya devam ediyorlar
tutumlular
her evde nerdeyse köpek var
rugby’i çok seviyorlar, milli takımları da çok iyi sanırım
yetişkilere göre çocukların ingilizcesi çok net. yaşlılar çok fazla harf yutuyor anlaşılması zorlaşıyor
taharet musluğu yok(benim için en büyük sorun)
burda çok flörtüm vardı yaa ama hic birinin nickini hatırlamıyorum acaba şimdi onlar ne yapıyor xnxjzj😅😅😅
helllöööö diyerek giriş yapıyorum siteye.🌈
saygıdeğer ikizler'in yazısından ilham alarak buralarda arzı endam etmeye karar verdim. nasılsınız?
ben görüşmeyeli hele hele hele hele antepli oldum arkadaşlar💃
sizinle görüşmeyeli şahsi olarak hayatımda pek de bir şey değişmedi aslında. yine aynı ben, sadece mesleğimi gerçekleştirmeye ve farklı bir şehirde yaşamaya başladım. üç yıllık bir kpss süreci sonucunda 2022 şubatta antep'te bir liseye atandım. bu süreç benim için ilk başta çok zordu. thor'la da konuşmuştuk, maceradan maceraya atladım ilk atandığım zaman😅
öncelikle antep pahalı bir şehir, zaten günümüzde alım gücümüz belli maalesef ama antep'te bu durum ekstra diyebilirim. yemek kültürü bunu en çok besleyen durum bence. daha önce hiç güneydoğu turu yapma fırsatım olmamıştı, kulaktan dolma bilgilerle gittim oraya. çok katmanlı, her tür sosyal statüden insanla karşılaşabileceğin; bilindiği üzere farklı milletleri de çokça barındıran bir yer. aslında bizim için zorunlu hizmet adına ilk başta gelen bölge burası ama sevmek lazım. elbette hem fakültede okurken hem sınava hazırlık sürecinde "her neresi olursa olsun görevimi yaparım" diyordum, diyorduk ama iş bunla bitmiyormuş gerçekten.
bir yandan ev bulmaya çalışıyorum, bir yandan kültüre adapte olmaya çalışırken aynı zamanda mesleğime, öğrencilerime adapte olmaya çalışıyorum. en zoru kesinlikle ev bulmaktı, bu uğurda az kalsın yolum malum evlere düşüyordu dolandırıcılar sağolsun :)
şimdilik 4 aylık bir tecrübem var bu içinde bulunduğum tempoya dair ama okulum çok kötü, semti çok kötü, şartlar çok kötü. güzel olan tek tarafı sanırım çocuklar. ben buraya öğretmeye geldim ama kendim her gün ayrı bir gerçek öğreniyorum. ben onlara matematik öğretiyorum -en azından deniyorum :)- onlar bana kendimi öğretiyor. çok garip. ne olaylar ne olaylar. anlatırım bir gün, çok uzun. şuan çok idealist gidiyorum aslında ama umarım içinde bulunduğum sistem bunu köreltmez. kendime sabır ve daha fazla hoşgörü diliyorum.
velhasıııllll karanlık yollardan geçtik, zehir gibi sular içtik veee tekrar burada buluştuk. öpüyorum kocaman :*
saygıdeğer ikizler'in yazısından ilham alarak buralarda arzı endam etmeye karar verdim. nasılsınız?
ben görüşmeyeli hele hele hele hele antepli oldum arkadaşlar💃
sizinle görüşmeyeli şahsi olarak hayatımda pek de bir şey değişmedi aslında. yine aynı ben, sadece mesleğimi gerçekleştirmeye ve farklı bir şehirde yaşamaya başladım. üç yıllık bir kpss süreci sonucunda 2022 şubatta antep'te bir liseye atandım. bu süreç benim için ilk başta çok zordu. thor'la da konuşmuştuk, maceradan maceraya atladım ilk atandığım zaman😅
öncelikle antep pahalı bir şehir, zaten günümüzde alım gücümüz belli maalesef ama antep'te bu durum ekstra diyebilirim. yemek kültürü bunu en çok besleyen durum bence. daha önce hiç güneydoğu turu yapma fırsatım olmamıştı, kulaktan dolma bilgilerle gittim oraya. çok katmanlı, her tür sosyal statüden insanla karşılaşabileceğin; bilindiği üzere farklı milletleri de çokça barındıran bir yer. aslında bizim için zorunlu hizmet adına ilk başta gelen bölge burası ama sevmek lazım. elbette hem fakültede okurken hem sınava hazırlık sürecinde "her neresi olursa olsun görevimi yaparım" diyordum, diyorduk ama iş bunla bitmiyormuş gerçekten.
bir yandan ev bulmaya çalışıyorum, bir yandan kültüre adapte olmaya çalışırken aynı zamanda mesleğime, öğrencilerime adapte olmaya çalışıyorum. en zoru kesinlikle ev bulmaktı, bu uğurda az kalsın yolum malum evlere düşüyordu dolandırıcılar sağolsun :)
şimdilik 4 aylık bir tecrübem var bu içinde bulunduğum tempoya dair ama okulum çok kötü, semti çok kötü, şartlar çok kötü. güzel olan tek tarafı sanırım çocuklar. ben buraya öğretmeye geldim ama kendim her gün ayrı bir gerçek öğreniyorum. ben onlara matematik öğretiyorum -en azından deniyorum :)- onlar bana kendimi öğretiyor. çok garip. ne olaylar ne olaylar. anlatırım bir gün, çok uzun. şuan çok idealist gidiyorum aslında ama umarım içinde bulunduğum sistem bunu köreltmez. kendime sabır ve daha fazla hoşgörü diliyorum.
velhasıııllll karanlık yollardan geçtik, zehir gibi sular içtik veee tekrar burada buluştuk. öpüyorum kocaman :*
acıyor
mutsuzluktan söz etmek istiyorum
dikey ve yatay mutsuzluktan
mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun
sevgim acıyor
biz giz dolu bir şey yaşadık
onlar da orada yaşadılar
bir dağın çarpıklığını
bir sevinç sanarak
en başta mutsuzluk elbet
kasaba meyhanesi gibi
kahkahası gün ışığına vurup da
ötede beride yansımayan
yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi
öbürünün bir kadından aldığı verem
bütün işhanlarının tarihçesi
bütün söz vermelerin tarihçesi
sevgim acıyor
yazık sevgime diyor birisi
güzel gözlü bir çocuğun bile
o kadar korunmuş bir yazı yoktu
ne denmelidir bilemiyorum
sevgim acıyor
gemiler gene gelip gidiyor
dağlar kararıp aydınlanacaklar
ve o kadar
tavrım bir şeyi bulup coşmaktır
sonbahar geldi hüzün
kış geldi kara hüzün
ey en akıllı kişisi gündüzün
sevgim acıyor
kimi sevsem
kim beni sevse
eylül toparlandı gitti işte
ekim falan da gider bu gidişle
tarihe gömülen koca koca atlar
tarihe gömülür o kadar
-turgut uyar
mutsuzluktan söz etmek istiyorum
dikey ve yatay mutsuzluktan
mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun
sevgim acıyor
biz giz dolu bir şey yaşadık
onlar da orada yaşadılar
bir dağın çarpıklığını
bir sevinç sanarak
en başta mutsuzluk elbet
kasaba meyhanesi gibi
kahkahası gün ışığına vurup da
ötede beride yansımayan
yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi
öbürünün bir kadından aldığı verem
bütün işhanlarının tarihçesi
bütün söz vermelerin tarihçesi
sevgim acıyor
yazık sevgime diyor birisi
güzel gözlü bir çocuğun bile
o kadar korunmuş bir yazı yoktu
ne denmelidir bilemiyorum
sevgim acıyor
gemiler gene gelip gidiyor
dağlar kararıp aydınlanacaklar
ve o kadar
tavrım bir şeyi bulup coşmaktır
sonbahar geldi hüzün
kış geldi kara hüzün
ey en akıllı kişisi gündüzün
sevgim acıyor
kimi sevsem
kim beni sevse
eylül toparlandı gitti işte
ekim falan da gider bu gidişle
tarihe gömülen koca koca atlar
tarihe gömülür o kadar
-turgut uyar
of omüdedikodu of , askerlik bitti çalışma hayatı derken baksana kaç yıl geçmiş. ama aynı zamanda sitede geliştirdi kendini baksana :) 2012 yılında kampüse ilk geldim, karadeniz erkek yurduna kayıt yaptırdım. neyse işlemler bitti, sigaramı yaktım bekliyorum otobüs gelmesini, ben nereden bileyim ring'in bedava olduğunu :)) ya dedim bu ne rezillik millet para veriyor birde balık istifi gibi doluşuyor içeri :) öyle böyle derken yavaş yavaş bende alıştım, önce yer bulmaya, sonra tutunmaya, sonra yer bulmaya.. ama en güzelleri omünün girişinden yukarı doğru çıkarken deniz manzarası, birde karadeniz yurdundan arkadaşlarla ve aynı zamanda bizden yaşça büyük abilerimizle ettiğimiz muhabbetler. abi dediğim onlar değil adam o zamanlarda 32 yaşında biz 18 19 tıfılız ne diyeyim şimdi dimi :) tabi yurtta kalıyorsun ama özünde yurdu yurt yapan kendi arkadaşların, daha sonra baktım herkes gitti ben kaldım, kız (sosyal) arkadaşım ile eve çıktım. orası tam ayrı bir macera :) terasta kalıyorduk alabildiğine kişi alıyordu zaten.. her anıyla her dakikası ve her günü ile omü olsun samsun olsun paha biçilemez. çalışmaktan kafamı kaldırıp bunları yazmam bile beni çok motive etti, sizleri de mutlu etti ise ne mutlu bana:) birkaç resim bırakmak isterim. hepinize iyi günler:) resimler simit parkın orası dışı branda ile kapanmadan önce, diğeride yaz okulu parası çıkarmak için yaptığımız iş, ve tabiki kaldığımız çatı katı :d, son olarak klima ile sıcaklığı kırmanın bize faturası :(
duygular geminin yelkenlerini şişiren rüzgar gibidir, fazla güçlü olunca gemiyi batırırlar , ama onlar olmadan yol almak da olanaksızdır.
yavaş hareket eden insanlara tahammülüm yok. deliriyorum yaptıkları işi izlerken. 5 dakikada yapılabilecek şeyleri uyuz uyuz yarım saatte yapıyorlar. onlar iş yaparken "off bırak be şunu mıy mıy mıy 1 saatte yapamadın" diyip kenara itesim geliyor. çok sakin olduğum bir ana denk gelse bile bir anda 10 kaplan gücünde sinirlenip gözüm dönebiliyor.
1)
hitler ve mussolini bir barda oturmaktadirlar
bir adam içeri girer ve barmene bunlar hitler ve mussolini degil mi diye sorar
barmen
"evet, onlar" der
sonra adam onlara dogru yürür ve sorar:
"selam, ne yapiyorsunuz?"
hitler cevaplar: #omühukukmerkeze
hitler ve mussolini bir barda oturmaktadirlar
bir adam içeri girer ve barmene bunlar hitler ve mussolini degil mi diye sorar
barmen
"evet, onlar" der
sonra adam onlara dogru yürür ve sorar:
"selam, ne yapiyorsunuz?"
hitler cevaplar: #omühukukmerkeze
şeytanin evİne yaptiğim yolculuk (resİm yaşadiğim olayda bahsettİğİm otelİn gercek resmİ)
6 yaşımdayken erzurumdaydım.orada şehri tam tepeden gören palandöken dağında bulunan üçgene benzer devasa bir otel vardı.İsmi palan oteldi.o zamanlar televizyon yaygın değil telefon sabit hatlarla sağlanıyordu.bu ortamda büyüyen çocuklar olarak sürekli bu oteli görürdük.gösterişli yapısıyla hakkında hayaller kurmamızı sağlardı.birgün babamla konuşurken onu bıktırana kadar o binanın ne olduğunu sorup canavarların yaşadığını söyledim.babamda sonradan anladığım üzere şaka amacıyla orası şeytanın evi devler ve başka varlıklar yaşıyor dedi.tabi benim bu olayı ciddiye aldığımdan habersizdi.mahallede beraber oynadığım 3 arkadaşımı da şeker cips altın var diyerek otele yolculuğa çıkmaya ikna ettim.aramızda anlaştık.her sabah kahvaltıda yediğim patatesleri ekmek arasına koyup sakladım.ailelerimize oyun oynayacağız diyip erkenden yola çıktık önümüzde büyük kısmı düz arazi olan biryol olduğu için yürümeye devam ettik hepimiz tedirgindik.yolda arkadaşlarımla topumuzuda aldığımız için ma yaptık.ancak süreyi uzattığımızın farkında değildik.hava kararma belirtileri gösteriyordu.arkadaşlarım geri dönmek istediler.ancak buraya kadar gayret ettik oraya varınca istediğimiz herşeye sahip olacaz diye ikna ettim.elimdeki çubukla önde ben arkada onlar yola devam ettik.devamı yorumda
6 yaşımdayken erzurumdaydım.orada şehri tam tepeden gören palandöken dağında bulunan üçgene benzer devasa bir otel vardı.İsmi palan oteldi.o zamanlar televizyon yaygın değil telefon sabit hatlarla sağlanıyordu.bu ortamda büyüyen çocuklar olarak sürekli bu oteli görürdük.gösterişli yapısıyla hakkında hayaller kurmamızı sağlardı.birgün babamla konuşurken onu bıktırana kadar o binanın ne olduğunu sorup canavarların yaşadığını söyledim.babamda sonradan anladığım üzere şaka amacıyla orası şeytanın evi devler ve başka varlıklar yaşıyor dedi.tabi benim bu olayı ciddiye aldığımdan habersizdi.mahallede beraber oynadığım 3 arkadaşımı da şeker cips altın var diyerek otele yolculuğa çıkmaya ikna ettim.aramızda anlaştık.her sabah kahvaltıda yediğim patatesleri ekmek arasına koyup sakladım.ailelerimize oyun oynayacağız diyip erkenden yola çıktık önümüzde büyük kısmı düz arazi olan biryol olduğu için yürümeye devam ettik hepimiz tedirgindik.yolda arkadaşlarımla topumuzuda aldığımız için ma yaptık.ancak süreyi uzattığımızın farkında değildik.hava kararma belirtileri gösteriyordu.arkadaşlarım geri dönmek istediler.ancak buraya kadar gayret ettik oraya varınca istediğimiz herşeye sahip olacaz diye ikna ettim.elimdeki çubukla önde ben arkada onlar yola devam ettik.devamı yorumda
merhaba hepinize. aklımdasın, elim sende, ya ben kimin cebindeyim? neyim ben ha kim.. yağ satarım bal satarım ustam yok kırıklarımı ben onarırım. ya kırılacak bir kolun yoksa, benim saçlarım bana özel, ben yedi milyarla aynı yedi milyardan bir tık farklı ağlarım. herkes güzel ağlar, sende güzel ağlarsın ama farklı. ben gece saçlarını okşayacayacağım küçük kızımın.beni bekler o küçük elleriyle, kimsin sen? ben kimim? saçmalıyorum, al sana itiraf dalga geç istersen. anlamadığın herşeyle dalga geç benim seninle geçtiğim gibi. seçtiğin gibi yürümesini bile bilmezken pabuçlarının rengini. ayakkabı numaran kaç, kaç yıl eskidin bu antika simülasyonda? küçükken ellerin mini minnacıktı. bal vardı ellerimde bir tutam aç gözlüler çaldı. binlerce yıl öncesi, bilmem kaç yıl sonrası, hapsettiler beni küçük şişelere. senin ellerin küçüktü bal tutardın ellerinle, benim bildiğim herkesin elleri küçüktü. sonra çaldılar miniklerin ballarını büyüdü onlar, daha da birşey demem ben. düzenleme yapmadım, tek seferde dilimiz sürçtüyse affola. ha bu arada kimsin sen?
ölümü bilen hiç gelir mi rabbini bilmezlikten
onlar evrim dediler bu yaptıklarımız devrim dediler
ah zekâsına kedi işeyesi nefer her şey kader
bu imtihan bir seferlik bedenin kâğıt kalemin amel
onlar evrim dediler bu yaptıklarımız devrim dediler
ah zekâsına kedi işeyesi nefer her şey kader
bu imtihan bir seferlik bedenin kâğıt kalemin amel
nusaybin’den herkese selamlar. şartlar çok iyi sayılmaz ama kötü de değil. allah devletimize zeval vermesin. yaralı askerlerimizin iyileşmesi için herkes seferber oluyor. sınıra yakın noktalarda devriye atan askerlerle birlikte bizde bulunuyoruz. taciz ateşleri yaralanmalar olur diye. basit taciz atışları oluyor ama bizim görevli olduğumuz yerde çok şükür yaralanma olmadı. piyade ve jöhler ile aynı yerdeyiz. askerimizin morali üst seviyede. çay demliyorlar gece nöbetteyiz diye bize getiriyorlar hocam lütfen alın içiniz ısınsın bize derman olmaya geldiniz diye. saz çaldı bir arkadaş çok eğlendik türküler filan. sonra mermi ve havan sesiyle onlar silahlarını biz sağlık ekipmanlarını alıp hemen kontrollü bir şekilde komuta merkezi ile iletişime geçip sahaya iniyoruz. terör örgütünün çekilmesiyle birlikte biraz daha sakin. taciz ateşleri dışında sivillerin ve askerlerin olduğu yere havan düşmedi. türk kızılay’ı ile de sürekli iletişim halindeyiz. sivil halk da askerine kan vermeye yardım etmeye sürekli geliyor. bir sürü kamera ve İha ile sürekli etraf izleniyor. umke ekiplerimiz de asker düzeninde takip mesafesini koruyarak anında yardım gereken yere intikal ediyor. güzel samsun’a çok selam. bugün pazar bizim yerimize de kıymalı pide yiyin :)
sümeyye boyacı kadınlarda 44.74'lük derecesiyle gümüş madalyanın sahibi ve ikinci , aynı yarışta sevilay öztürk 50.54'lük derecesiyle 8'incilik elde etti. beytullah eroğlu 50 metre sırtüstünde 39.84'lük derecesiyle yarışı 6'ncı sırada noktaladı.
bakın bu insanlar doğuştan kolları olmayan, insanların tarafından hiç birşey yapamayacaklarını düşünülen insanlar. ama onlar dünya şampiyonu ve gururumuz gencecik çocuklar. sümeyye boyacı 'nın resimde ki başarıları sergileri de beni çok etkilemişti. onlar gerçekten başarmak isteyince hiç birşeyin engel olamayacağını bize gösteren insanlar. gerçekten başarmak isteyince oluyor. kabul etmek gerekir ki biz tembel insanlarız. başarmak için çok çalışmak ve azim etmek gerekiyor. onlar başardılar. böyle başarıları görmek gururlandırıyor. çok ünlü şarkıcılar ile tanışmak değil , böyle başarılar elde etmiş insanlarla tanışmak isterdim. İnşallah nicelerini görürüz. ve bizde başaran insanlar arasında olabiliriz.
bakın bu insanlar doğuştan kolları olmayan, insanların tarafından hiç birşey yapamayacaklarını düşünülen insanlar. ama onlar dünya şampiyonu ve gururumuz gencecik çocuklar. sümeyye boyacı 'nın resimde ki başarıları sergileri de beni çok etkilemişti. onlar gerçekten başarmak isteyince hiç birşeyin engel olamayacağını bize gösteren insanlar. gerçekten başarmak isteyince oluyor. kabul etmek gerekir ki biz tembel insanlarız. başarmak için çok çalışmak ve azim etmek gerekiyor. onlar başardılar. böyle başarıları görmek gururlandırıyor. çok ünlü şarkıcılar ile tanışmak değil , böyle başarılar elde etmiş insanlarla tanışmak isterdim. İnşallah nicelerini görürüz. ve bizde başaran insanlar arasında olabiliriz.
mami ve alıntı serisi bölüm 1 :
" her gün birlikte olmak gereksinimi duymaksızın yeni dostlar ediniriz. papaz okullarında olduğu gibi her zaman aynı insanları görürsek onları yaşamımızın bir parçası sayarız ve onlar da yaşamımızı değiştirmeye kalkışırlar. biz görmek istedikleri gibi değilsek hoşnut olmazlar , canları sıkılır. çünkü efendim herkes bizim nasıl yaşamamız gerektiğini elifi elifine bildiğine inanır. ne var ki hiç kimse kendi kendisinin hayatını nasıl yaşaması gerektiğini bilmez. tıpkı şu, düşleri gerçeğe dönüştüremediği halde düş yorumculuğuna kalkışan cadı gibi."
" her gün birlikte olmak gereksinimi duymaksızın yeni dostlar ediniriz. papaz okullarında olduğu gibi her zaman aynı insanları görürsek onları yaşamımızın bir parçası sayarız ve onlar da yaşamımızı değiştirmeye kalkışırlar. biz görmek istedikleri gibi değilsek hoşnut olmazlar , canları sıkılır. çünkü efendim herkes bizim nasıl yaşamamız gerektiğini elifi elifine bildiğine inanır. ne var ki hiç kimse kendi kendisinin hayatını nasıl yaşaması gerektiğini bilmez. tıpkı şu, düşleri gerçeğe dönüştüremediği halde düş yorumculuğuna kalkışan cadı gibi."
şu dünyada anlam veremediğim tek şey kibirin, kendini beğenmişliğin genellikle aptal ve cahil insanlara özgü oluşudur. onca bilge insan tanıdım, gördüm, öğrendim fakat hiçbirinin kibirden ve kendini beğenmişlikten haberi bile yoktu. dahası bu insanlar tevazunun dibine vurup sürekli kendilerini eleştirirler, kendilerinden sürekli şikayet ederler, cahilce bir şey dediklerinde en çok onlar kendilerine kızar. büyük bir tezat değil mi ? mami anlamıyor...
2014 yılında henüz 18 yaşında koca bir çocukken çok sevdiğim bir hocamızın ' benim dörttebir hukukçularım' hitabından esinlenerek dörttebirhukukçu olarak bu mecraya giriş yaptım. yolu yarıladığımı sandığımda artık koca bir çocuk değil omuzlarındaki yükleri taşımakta zorlanan küçük bir kadındım. dörttebeşhukukçu olarak buraları terk etme umudunda olduğum şu sıralarda çok düşünüyorum.' - eee sen neler yapıyorsun?' sorusuna verilen ' - okuyorum cevabının ' içinde ne çok mücadele barındırdığını, 'sizin için çalışıyoruz, her şey sizin için, sizin için yaşıyoruz' edebiyatı yapan ailemin neden bir kere 'nasılsın, hiçbir şey senden kıymetli değil'demediğini, yalandan da olsa mezuniyet günümde tebrik beklediğim dayımın ' o cübbe asıl annenin hakkıydı' demesinin kendimi nasıl değersiz hissettirdiğini; lafa geldiğinde arkadaş gibi olduğumuzu iddia edip sadece bütün sıkıntılarını üstüme kusmakla yetinen, kocasının aynı zamanda benim babam olduğunu unutan anneme ne kadar kızgın olduğumu.... herkesin sorunlarla başa çıkabilme potansiyeli aynı değil, şu sıralar içinde bulunduğum psikoloji derdimin çok olmasından değil bunlarla başa çıkamamamdan;kızgınlıklarımı, kırgınlıklarımı ardımda bırakamamamdan... 7-8 yaşındayken annemin kardeşimi eve gelen misafirlere - işte bu benim umudum diye tanıtmasını unutamıyorum mesela, ne için söylediğini hatırlamasam da -senden umudu kestim dediği aklımda... bizim için ne kadar çabaladıklarını, sıfırdan başlayıp ne kadar çok yol aldıklarının farkındayım, hep farkındaydım, 'yok'tan hep anladım. dünyaya gelmeyi ben seçmedim bana bakmaya mecburlar demedim hep yaptıklarının karşılığını vermek için yaşadım, onları hayal kırıklığına uğratmak en büyük korkum oldu, kendi hayal kırıklıklarımı hep sineye çektim. köpek gibi hep bir aferin bekledim. keşke biraz bencil olabilseydim, bu kadar yıpranmaz, güçsüz kalmazdım, belki o zaman 'hiçbir şey benden değerli değil' diyebilirdim. çünkü bir zaman sonra buna kendini inandırmak çok zor oluyor. dönüp baktığınızda hayatınızın 23 yılını ne kadar saçma sapan bir şekilde harcadığınızı, halden anlayan çocuk olmanın omzunuzda koca bir yükle dolaşmak demek olduğunu fark ediyorsunuz... eğer aranızda anne baba olanınız varsa çocuklarınıza sizin projenizmiş gibi davranmayın, başarısız olduğunda nasıl fark ediyorsanız başarılı olduğunda da fark edin; onlar için yaptıklarınızı, vazgeçmek zorunda kaldıklarınızı nimet gibi yüzüne vurmayın ... telafisi güç olabiliyor. size olan siniri, kırgınlığı size olan sevgisini, sizi kırma ihtimalinin korkusunu aşamadığından siz farkına bile varmadan bu hayata ancak ilaçlarla katlanabilecek hale geliyor...
eskiden yaptığım gibi şuraya azıcık sitem atayım içimi dökeyim. o kadar bıktım ki insanların sahte yaşamlarından ve sahte şeylerden mutlu olup gerçekten gram anlamamalarından boş şeylerle uğraşıp boş bir hayat yaşamalarından diyeceksiniz ki bundan sanane öyle olmuyor işte o iş bizde yaşıyoruz bu dünya da mesela iş hayatımdaki insanlar veya hoşlandığım bir kız illaki birileri sürekli çıkıyor karşıma ve zararını ben görüyorum. hayatta hiç bir zaman yok like takipci kısaca sosyal medya umrumda olmadı başka insanların seveceği şekilde resimler çekinmek başka insanların beğeneceği sözler yazmak başka insanların ilgisini çeken profiller vs vs ha bundan da sanane diyeceksiniz bunca sahtelik içinde insanlar gerçek benliklerini unutmuş ve ben onlara doğru olanla gerçek olanla yaklaştığımda resmen kaçıyorlar saçma bir şekilde. bir kaç örnekle açıklayım geçen bir kadınla tanıştım cidden güzel şeyler hissettim ona karşı sadece dürüst oldum veya başka bir amaç gütmeden kartları mı açık oynadım evime kadar geldi tek düşündüğüm sadece yanında olmak o anki sıkıntısını ona unutturmakdı 1 ay sonra felan başka birisi daha çıktı karşıma ona da gerçek olması gereken şekilde davrandım sonuç 2 sininde en son söylediği casual sen çok iyi birisin deyip konuşmayı kestiler. diğer bir örnek erkek arkadaşım oldu bebelerle samimi olmak güzel bir dostluk kurmak istedim ben ne kadar dürüst olup onlara iyi davrandıysam onlar da bir o kadar kullanmaya çalıştılar beni ve en kötüsü bu anlattığım bu insanların hepsi beni salak yerine koymaya çalıştılar. herkesin dili farklı kalbi farklı konuşur olmuş ne adamlıktan ne insanlıktan anlayan kalmış boş ve sahte dünyalarınız da mutlu olmaya devam edin ben gerçek dünya da gerçek insan aramaya devam edeceğim. lafta bunları arayıp icraat de kendine ızdırap çektirenlerin yanında nasıl duruyorsunuz hala anlayamıyorum anlayamayacağım da. her neyse iyi döktüm içimi her zaman joker kartım oldun iyiki varsın omüdedikodu 😏
İlk defa uzun yazacağım, yanlışım varsa düzeltin.yeni sinema kanunu diye bir halt getirdiler. neye yaradı bilmiyorum. 9 liraya aldığım bilet 14.5 lira olmuş. kampanya ve indirimler kaldırılacak derken mısırı dediler sandım. bilet kampanyaları da kalkmış, üstüne bir de sansür oh. zaten festival filmleri gelmiyor samsun'a. ama ülkeye gelmesi bile artı kültürdü. şimdi teorime geçelim.
yıllardır kardeş kardeşe yaşayan yapımcılar ve dağıtım şirketi birden kavgaya başladı.yok sen mısır satma ben şunu yapmam falan filan. sonra bakanlık el attı,sinema kanunu çıkardı. bu kanun kimim işine geldi? 1)dağıtım şirketlerinin (indirimli biletler kalktı. önceden biletle birlikte çok daha ucuza mısır alabilirdik kalktı. bir bilet bir mısır 20 lira iken, şimdi bir mısır bir bilet ayrı ayrı satılacağı için en az 30 lira oldu)
2)film yapımcılarına (kampanyalar kalktığı için biletlerin fiyatı arttı yani) doğrudan yapımcılara) biletten düşen pay arttı. 5 liradan 7.5 lira oldu.
3)bakanlığın yani devletin (biletten alınan vergi de dolaylı olarak arttı.) sinema kanunundan sonra bakanın neşeyle önümüzdeki yıl 60 milyon olan seyircimizin 100 milyon olmasını umuyoruz demesi bi garibime gitti. devletsin sen devlet. zaten sinemanın %90'ını ögrenciler ve gençler oluşturuyor. sen bunları bile soymak istiyorsun. buradan sana yıllık 10 milyon tl fazla gelse ne olur gelmese ne olur? o para devlet nezdinde hiçbir şey. yani anlayacağınız, bence geçen aylarda sinema sektörü danışıklı bir dövüş yaptı. istedikleri gibi bilet fiyatları arttı. seyirci hariç herkesin işine gelen bir teklif meclisten geçti. ayrıca reklamların azalması kanunu 1 temmuz'da uygulanacakken bu kampanyaların bitmesi tam da bugün başladı.yanlışım varsa bilen arkadaşlar düzeltsin. çünkü çok sinirliyim. haftada 2-3 kere sinemaya giden beni o kadar seven beni küstürdüler. artık gitmem. açar evde korsan izlerim. yıllarca korsan izleyen arkadaşları hep uyardım ama bizi onlar mecbur etti artık.
yıllardır kardeş kardeşe yaşayan yapımcılar ve dağıtım şirketi birden kavgaya başladı.yok sen mısır satma ben şunu yapmam falan filan. sonra bakanlık el attı,sinema kanunu çıkardı. bu kanun kimim işine geldi? 1)dağıtım şirketlerinin (indirimli biletler kalktı. önceden biletle birlikte çok daha ucuza mısır alabilirdik kalktı. bir bilet bir mısır 20 lira iken, şimdi bir mısır bir bilet ayrı ayrı satılacağı için en az 30 lira oldu)
2)film yapımcılarına (kampanyalar kalktığı için biletlerin fiyatı arttı yani) doğrudan yapımcılara) biletten düşen pay arttı. 5 liradan 7.5 lira oldu.
3)bakanlığın yani devletin (biletten alınan vergi de dolaylı olarak arttı.) sinema kanunundan sonra bakanın neşeyle önümüzdeki yıl 60 milyon olan seyircimizin 100 milyon olmasını umuyoruz demesi bi garibime gitti. devletsin sen devlet. zaten sinemanın %90'ını ögrenciler ve gençler oluşturuyor. sen bunları bile soymak istiyorsun. buradan sana yıllık 10 milyon tl fazla gelse ne olur gelmese ne olur? o para devlet nezdinde hiçbir şey. yani anlayacağınız, bence geçen aylarda sinema sektörü danışıklı bir dövüş yaptı. istedikleri gibi bilet fiyatları arttı. seyirci hariç herkesin işine gelen bir teklif meclisten geçti. ayrıca reklamların azalması kanunu 1 temmuz'da uygulanacakken bu kampanyaların bitmesi tam da bugün başladı.yanlışım varsa bilen arkadaşlar düzeltsin. çünkü çok sinirliyim. haftada 2-3 kere sinemaya giden beni o kadar seven beni küstürdüler. artık gitmem. açar evde korsan izlerim. yıllarca korsan izleyen arkadaşları hep uyardım ama bizi onlar mecbur etti artık.
sert, çok konuşmayan, fazla sınırları olanlar sevgisini zaten belli edemiyor algısı var. yani onlar zaten öyle deniliyor galiba. benim gibi bıt bıt ötüp çok gülenlerin sevgisini belli edeceği düşünülüyor. edemiyorum kardeşim edemiyorum. görünen gibi değil yani, duygularım konusunda çok farklıyım. bu beni bir miktar üzüyor 😔