eyyamı bahur -gülesim geliyor bu isme- sıcaklarının olduğu şu günlerde yağmurlu bir geceden merhaba herkese. bugün biraz iç dökme ile katılıyorum aranıza çünkü neden olmasın? bilmiyorum daha önce bahsettim mi ama burası artık benim 8-10 yıl önceki halimi hatırlamak için, o zamanki ben ne düşünürdüm diye kendime sığınmak için döndüğüm yer oldu. yine aklımda kocaman bir soru: kabullenmek mi gerek?
insan doğası gereği -yani uydurdum bu bilgiyi ama olsun- ister istemez her duygusuna, her davranışına karşılık bekliyor, içten içe beklentisi oluyor ya da bazen karşısındaki insana nazaran çok daha hassas olabiliyor. aynı şekilde yeri geliyor kendine de zalim oluyor, bunu mu demeliydim bunu mu yapmalıydım… bu aslında insanı çok kemiren bir durum. oysaki bilmek gerek; insanlar bizden uzaklaşabilir, iletişim kurmak istemeyebilir, önemsemeyebilir, bağı koparabilir. ama sanki böyle aramızda sözsüz, sonsuz anlaşmalar varmış gibi karşımızdakinden de bizimle aynı duyguları, tepkileri bekliyoruz ve aksi durum bizi yaralıyor. yani onun fikri değişebilir, artık bizi sevmediğine bile karar vermiş olabilir. çok basit bir denklem gibi görünse de en azından kendi açımdan söyleyeyim, sindirmesi çok zor bir süreç.
özellikle insan ilişkilerinin artık bu denli benmerkezci olduğu bir dönemde birini hayatımızda tutmak da zorlaşıyor. insan kabul edemiyor; elbette önemliyim, duygularım düşüncelerim kıymetli. biriciğim. ancak diğer herkes için de öyle, herkes kendine göre biricik. benim kıymetli olmam, karşımdakine olan sevgimin büyüklüğü, belki mücadele isteğim; benim duygularımı onun duygularından daha değerli mi yapar? “sen elmayı seviyorsun diye, elma da seni sevmek zorunda mı?” :) asıl erdem koşulsuz kabulden geçmiyor mu? belki de tek ihtiyacım bu. yormadan, yargılamadan, öylece, kendisi gibi, kendim gibi kabul etmek. o zaman, yazının başında sorduğum soruyu sizlere tekrar soruyorum; kendim ise kendimi cevaplamış bulunuyorum. evet, kabullenmek gerek.
bende yıllardır değişmeyen tek şey fotoğraf çekmeyi sevmek arkadaşlar
helllöööö diyerek giriş yapıyorum siteye.🌈
saygıdeğer ikizler'in yazısından ilham alarak buralarda arzı endam etmeye karar verdim. nasılsınız?
ben görüşmeyeli hele hele hele hele antepli oldum arkadaşlar💃
sizinle görüşmeyeli şahsi olarak hayatımda pek de bir şey değişmedi aslında. yine aynı ben, sadece mesleğimi gerçekleştirmeye ve farklı bir şehirde yaşamaya başladım. üç yıllık bir kpss süreci sonucunda 2022 şubatta antep'te bir liseye atandım. bu süreç benim için ilk başta çok zordu. thor'la da konuşmuştuk, maceradan maceraya atladım ilk atandığım zaman😅
öncelikle antep pahalı bir şehir, zaten günümüzde alım gücümüz belli maalesef ama antep'te bu durum ekstra diyebilirim. yemek kültürü bunu en çok besleyen durum bence. daha önce hiç güneydoğu turu yapma fırsatım olmamıştı, kulaktan dolma bilgilerle gittim oraya. çok katmanlı, her tür sosyal statüden insanla karşılaşabileceğin; bilindiği üzere farklı milletleri de çokça barındıran bir yer. aslında bizim için zorunlu hizmet adına ilk başta gelen bölge burası ama sevmek lazım. elbette hem fakültede okurken hem sınava hazırlık sürecinde "her neresi olursa olsun görevimi yaparım" diyordum, diyorduk ama iş bunla bitmiyormuş gerçekten.
bir yandan ev bulmaya çalışıyorum, bir yandan kültüre adapte olmaya çalışırken aynı zamanda mesleğime, öğrencilerime adapte olmaya çalışıyorum. en zoru kesinlikle ev bulmaktı, bu uğurda az kalsın yolum malum evlere düşüyordu dolandırıcılar sağolsun :)
şimdilik 4 aylık bir tecrübem var bu içinde bulunduğum tempoya dair ama okulum çok kötü, semti çok kötü, şartlar çok kötü. güzel olan tek tarafı sanırım çocuklar. ben buraya öğretmeye geldim ama kendim her gün ayrı bir gerçek öğreniyorum. ben onlara matematik öğretiyorum -en azından deniyorum :)- onlar bana kendimi öğretiyor. çok garip. ne olaylar ne olaylar. anlatırım bir gün, çok uzun. şuan çok idealist gidiyorum aslında ama umarım içinde bulunduğum sistem bunu köreltmez. kendime sabır ve daha fazla hoşgörü diliyorum.
velhasıııllll karanlık yollardan geçtik, zehir gibi sular içtik veee tekrar burada buluştuk. öpüyorum kocaman :*
saygıdeğer ikizler'in yazısından ilham alarak buralarda arzı endam etmeye karar verdim. nasılsınız?
ben görüşmeyeli hele hele hele hele antepli oldum arkadaşlar💃
sizinle görüşmeyeli şahsi olarak hayatımda pek de bir şey değişmedi aslında. yine aynı ben, sadece mesleğimi gerçekleştirmeye ve farklı bir şehirde yaşamaya başladım. üç yıllık bir kpss süreci sonucunda 2022 şubatta antep'te bir liseye atandım. bu süreç benim için ilk başta çok zordu. thor'la da konuşmuştuk, maceradan maceraya atladım ilk atandığım zaman😅
öncelikle antep pahalı bir şehir, zaten günümüzde alım gücümüz belli maalesef ama antep'te bu durum ekstra diyebilirim. yemek kültürü bunu en çok besleyen durum bence. daha önce hiç güneydoğu turu yapma fırsatım olmamıştı, kulaktan dolma bilgilerle gittim oraya. çok katmanlı, her tür sosyal statüden insanla karşılaşabileceğin; bilindiği üzere farklı milletleri de çokça barındıran bir yer. aslında bizim için zorunlu hizmet adına ilk başta gelen bölge burası ama sevmek lazım. elbette hem fakültede okurken hem sınava hazırlık sürecinde "her neresi olursa olsun görevimi yaparım" diyordum, diyorduk ama iş bunla bitmiyormuş gerçekten.
bir yandan ev bulmaya çalışıyorum, bir yandan kültüre adapte olmaya çalışırken aynı zamanda mesleğime, öğrencilerime adapte olmaya çalışıyorum. en zoru kesinlikle ev bulmaktı, bu uğurda az kalsın yolum malum evlere düşüyordu dolandırıcılar sağolsun :)
şimdilik 4 aylık bir tecrübem var bu içinde bulunduğum tempoya dair ama okulum çok kötü, semti çok kötü, şartlar çok kötü. güzel olan tek tarafı sanırım çocuklar. ben buraya öğretmeye geldim ama kendim her gün ayrı bir gerçek öğreniyorum. ben onlara matematik öğretiyorum -en azından deniyorum :)- onlar bana kendimi öğretiyor. çok garip. ne olaylar ne olaylar. anlatırım bir gün, çok uzun. şuan çok idealist gidiyorum aslında ama umarım içinde bulunduğum sistem bunu köreltmez. kendime sabır ve daha fazla hoşgörü diliyorum.
velhasıııllll karanlık yollardan geçtik, zehir gibi sular içtik veee tekrar burada buluştuk. öpüyorum kocaman :*
kuru fasulye yapıyorum kaburgalı babaannem gelmiş sanki eti az olmuş diyor yok yok iyi oldu yeter ben kırmızı et sevmiyom dedim sus başka yerde söyleyip memleketin namusuyla oynamadiyor. çünkü erzincanlıysam et sevmek zorundayım 😂
"sevginin iyileştirmediği karanlık yoktur. bir insanı sevmek, bir pencereyi sevmek, bir eşyayı sevmek, bir şehri sevmek. tüm kötülüğe rağmen yüreğinizden sıyırmayın bu ince ayrıntıyı."
saat 00.00 dan sonra resmî olarak bir yaş daha ekleyeceğim ömür haneme. ve bunca yıldır hayatımda değişen tek şey belki de yüzümdeki çizgiler ve sürekli artan bir sayı. kendime kattığım veya katmaya çalıştığım şeyler tabiki oldu ama kendimden silmeye çalıştığım şeyler daha daha fazla. bu yıl ki hedefim artık kendimi olduğum gibi sevmek ve insanlar benim hakkımda ne düşünürse düşünsün umursamamak. ki insanları tek bir cümlesiyle yada hareketiyle yargılamayan bir insan olmayı hiç sevmedim hayatta ve kendime de olmasını istemedim hiç. nefret ettim bu durumdan da oldum olası. çünkü mutlaka o olayın altından bir sürü başka olgular çıkıyor ve belki de haklı haksız, haksız da haklı çıkabiliyor. veya herkes haksız olabiliyor, bunun tam tersi de var tabi. bu saatten sonra kimseyi değiştiremem belki bende dahil. yaşayıp göreceğim artık ne kadar ömrüm kaldıysa. sadece tek bir isteğim var bundan sonraki hayatım için. bunda sonra kalan hayatımda ve ben yokken bu dünyada, tek bir insan dahi olsa onun aklında kalmak. gözümdeki yaş değil ama ruhunda ufak da olsa bir hatıra olarak kalmak. hatırlanmak.
koşulsuz kabul, koşulsuz sevmek en güzeli belki de. hatta tek ihtiyacımız olan şey bu olabilir. yargılamadan, öylece, olduğu gibi, kendisi gibi sevmek. kendimizce...
ben artık torun sevmek istiyorum
ben kedileri sevmek değil kedileri yemek istiyorum artık 😻
sevmek mi sevilmek mi
hayatın en önemli sorusu seven için
sevmek mi sevildigini bilmek mi
herşey okadar kolay görünüyorki aslında
ama herşey kalbimin derinliklerine indikce anlam kazanıyor
hayatımın ilk ve tek anlamı senken
ne yapabilirimki ben
senin varlığın beni mutlu ederken
senin yokluğuna dayanamam
anla beni seni nekadar çok sevdiğimi
sevmek mi sevilmek mi
yoksa yokluğuna alışıp
boşver ya oda sevse yanında olurdu
deyip vazgecmek mi
m.y
hayatın en önemli sorusu seven için
sevmek mi sevildigini bilmek mi
herşey okadar kolay görünüyorki aslında
ama herşey kalbimin derinliklerine indikce anlam kazanıyor
hayatımın ilk ve tek anlamı senken
ne yapabilirimki ben
senin varlığın beni mutlu ederken
senin yokluğuna dayanamam
anla beni seni nekadar çok sevdiğimi
sevmek mi sevilmek mi
yoksa yokluğuna alışıp
boşver ya oda sevse yanında olurdu
deyip vazgecmek mi
m.y
sevmek sobaya dokunmak gibidir, bir kere yanarsan izi kalır sonra bir daha dokunamazsın sadece yanına yaklaşırsın
"karanlık çöktüğünde sokağınıza, köşede ben varım unutamazsın."
sokaklar hiç aydınlanmıyor böyle gecelerde. uzuyor, uzuyor. sabaha varana dek uzuyor. güneş yüzünü gösterdiğinde ben yüzümü gizliyorum . kimsenin gördüğü olmasa da korkuyorum biri anlayacak diye. ne bileyim, biraz insan olmak istiyorum mesela. biraz insanca yaşamak. yeterince uyumak, doyuncaya kadar yemek. keyif çatmak değil de yaşamak istiyorum. hayatta kalmak değil yaşamak istiyorum. erken gelen beyaz saçlarımı boyamak istiyorum bahtımın karasına. sevmek ve sevilmek istiyorum, insanca!
sokaklar hiç aydınlanmıyor böyle gecelerde. uzuyor, uzuyor. sabaha varana dek uzuyor. güneş yüzünü gösterdiğinde ben yüzümü gizliyorum . kimsenin gördüğü olmasa da korkuyorum biri anlayacak diye. ne bileyim, biraz insan olmak istiyorum mesela. biraz insanca yaşamak. yeterince uyumak, doyuncaya kadar yemek. keyif çatmak değil de yaşamak istiyorum. hayatta kalmak değil yaşamak istiyorum. erken gelen beyaz saçlarımı boyamak istiyorum bahtımın karasına. sevmek ve sevilmek istiyorum, insanca!
iyikalplipsikopat in dogusu
neredeyse tum hayatim boyunca olmadigim biri gibi yasadim.asla kendi kararlarim olmadi sadece kurallar ve itaat oldu.bunun korkusu ve psikolojik siddetiyle bir karaktere sahip olamadim.asla bir karakterim olmadi toplumda baska evde baska babamin yanunda baska biriydim.duygularim bile boyleydi.arkadas ortsmlarinda hala rol yapiyorum hicbir espiriye gulmuyorum ve tum reel arkadaslarimi aptal goruyorum onlarla takilmamin sebebiyse yalniz kalmamak cunku ne zaman yalniz kaldiysam dislandim nefretim oyle birikti ki bir daha yalnizken dislanma yasarsam cinayet islemekten korkuyorum.cunku artik patlayacsk bombayim.
insanin karakternin olmamasi nedir?utangac saf sessz biriydim cocukkende ergenkende ve hala boyle gorunen biriyim.herkes beni iyi saf gordu.halbuki tam bir ikiyuzluyum samimi arkadaslarim arasinda en eglenceli gevsek olan kisiyim aile cevrrsinde edepli bilinirim halbuki kimse sayisiz cinsel fetisimi cinsrl rspirilerimi bilmez
tum yaptklatim birer rol uyum saglamak icin birer yalan ve hala kendimi tanimiyorum.bu ben miyim?icimdeki cocuk uzaklasiyor icimdeki cocuk buyuyor rol yapmayi birakmak istiyorum gercek olmak istiyorum
gercek olabilmemin tek yolu guc.en guclu olmaliyim en ustun olmaliyim.ancak boyle ezik ve asagilik hissetmem.baskalarini aciz ve zavalli gormek istiyorum en ustun olmak istiyorum bu ustunluk arzusu tanrisal bir sey.en ustun en guclu olmak istiyorum.oyle guclu ki insanlar kendilrtini bocek gibi ezmemem icin bana yalvarmalilar
nefret bu dusuncelere sebeb oluyor.halbuki nefret bir ortudur korkuyu orter.bence ilk sevgi ile korku ve ilk korku ile nefret olusmustur.bir anne yavrusunu korumanin endisesi ve korkusuyla uyguladigi siddetle ilk nefrete sebeb olmus olmali.anne bir kaplanin alanina giren yabancilara olan nefreti buna bir ornek
korkuyorum ezilmekten gucsuz gorunmekten asagilanmaktan.bu korku ve surekli aciz hissetme durumu bana aci veriyor iste bu aci nefrete intikam hirsina sadist hayallere sebeb oluyor.gerek vicdan azabimdan gerek korkakligimdan gerekse ezik hayatimdan dolayi alamadigim intikamlardan dogru duzgun savunma bile yapamamaktan asagilik duygularimi tatmin edip kisiligimin cektigi aciyi azaltamiyorum.surekli ezilen ezik hissetmeme neden olan boktan hayatim daha fazla nefret yaratiyor ve tamda bu nedenden dolayi uc cinsel pornografik seylerle kendimi uyusturuyorum.asagilik duygularimi bi nebze bastirmak kendimden bir sure kacmak bir sure ezik ve asagilik hissetmemek icin kendimi pornografiyle uyusturuyorum.bu zamanla tatminsizlige tatminsizlikse sapikliga ve daha cok istege neden oluyor
okuldaki ozendigim etkinliklere gidemiyorum asagilik hissetmekten ve yanlis bir sey yapmaya korkmaktan.cesitli derslerden nefret ediyorum icerikleri bakimindan beni baskalariyla iletisime zorladigindan pahali aletleri kullanmak zorunda biraktigindan.asagilik ve ezigim bunu hep hissediyorum anormal bir ailem var normal olamiyorum sevmek isterdim eglenmek isterdim dostluk isterdim basari isterdim hep iyi biriydim defalarca iyiligim suistimal edilse bile vicdanim sapasaglam durur asla bana kusmezdi iyi biriydim iyi olmak isterdim.gulumsemek sevmek sanat yapmak hissettiklerimi muziklerle resimlerle baskalarina anlatmak para kazanip aci icinde olanlara yardim etmek ben herkesi mutlu etmek isterdim..iste iyi olmanin sonucu bu.hayatin bir gercegi bu dunyada iyi demek ezik demektir.baskalarini kendinden cok dusunen her insan ezik olmaya mahkumdur.bok gibi bir hayatin ustune iyi olmak mi?trajikomik.iste bu yuzden asagilik sendromu ve korku icindeyim.ezik hissediyorum ezik olmaktan korkuyorum fakat imkanlarim hayatim beni ezik olmaya zorluyor.iste nefret boyle olusuyor
hayir affedemiyorum unutamiyorum yuregim alevler icinde defalarca yandi kalbimin yaralarini tek basima sardim yardim istedigim tum insanlarsa sardigim yaralarimin ustune basip benimle alay ettiler.
dunya yaralanmali aci icinde yere cokmeli ona bir ayagimi basip benden merhamet dilenmesini gormeliyim ve onun bana yaptigi gibi yarasina basip onunla alay etmeliyim ve asla kalbimi dinlememeli hatta ondan kurtulmaliyim
neredeyse tum hayatim boyunca olmadigim biri gibi yasadim.asla kendi kararlarim olmadi sadece kurallar ve itaat oldu.bunun korkusu ve psikolojik siddetiyle bir karaktere sahip olamadim.asla bir karakterim olmadi toplumda baska evde baska babamin yanunda baska biriydim.duygularim bile boyleydi.arkadas ortsmlarinda hala rol yapiyorum hicbir espiriye gulmuyorum ve tum reel arkadaslarimi aptal goruyorum onlarla takilmamin sebebiyse yalniz kalmamak cunku ne zaman yalniz kaldiysam dislandim nefretim oyle birikti ki bir daha yalnizken dislanma yasarsam cinayet islemekten korkuyorum.cunku artik patlayacsk bombayim.
insanin karakternin olmamasi nedir?utangac saf sessz biriydim cocukkende ergenkende ve hala boyle gorunen biriyim.herkes beni iyi saf gordu.halbuki tam bir ikiyuzluyum samimi arkadaslarim arasinda en eglenceli gevsek olan kisiyim aile cevrrsinde edepli bilinirim halbuki kimse sayisiz cinsel fetisimi cinsrl rspirilerimi bilmez
tum yaptklatim birer rol uyum saglamak icin birer yalan ve hala kendimi tanimiyorum.bu ben miyim?icimdeki cocuk uzaklasiyor icimdeki cocuk buyuyor rol yapmayi birakmak istiyorum gercek olmak istiyorum
gercek olabilmemin tek yolu guc.en guclu olmaliyim en ustun olmaliyim.ancak boyle ezik ve asagilik hissetmem.baskalarini aciz ve zavalli gormek istiyorum en ustun olmak istiyorum bu ustunluk arzusu tanrisal bir sey.en ustun en guclu olmak istiyorum.oyle guclu ki insanlar kendilrtini bocek gibi ezmemem icin bana yalvarmalilar
nefret bu dusuncelere sebeb oluyor.halbuki nefret bir ortudur korkuyu orter.bence ilk sevgi ile korku ve ilk korku ile nefret olusmustur.bir anne yavrusunu korumanin endisesi ve korkusuyla uyguladigi siddetle ilk nefrete sebeb olmus olmali.anne bir kaplanin alanina giren yabancilara olan nefreti buna bir ornek
korkuyorum ezilmekten gucsuz gorunmekten asagilanmaktan.bu korku ve surekli aciz hissetme durumu bana aci veriyor iste bu aci nefrete intikam hirsina sadist hayallere sebeb oluyor.gerek vicdan azabimdan gerek korkakligimdan gerekse ezik hayatimdan dolayi alamadigim intikamlardan dogru duzgun savunma bile yapamamaktan asagilik duygularimi tatmin edip kisiligimin cektigi aciyi azaltamiyorum.surekli ezilen ezik hissetmeme neden olan boktan hayatim daha fazla nefret yaratiyor ve tamda bu nedenden dolayi uc cinsel pornografik seylerle kendimi uyusturuyorum.asagilik duygularimi bi nebze bastirmak kendimden bir sure kacmak bir sure ezik ve asagilik hissetmemek icin kendimi pornografiyle uyusturuyorum.bu zamanla tatminsizlige tatminsizlikse sapikliga ve daha cok istege neden oluyor
okuldaki ozendigim etkinliklere gidemiyorum asagilik hissetmekten ve yanlis bir sey yapmaya korkmaktan.cesitli derslerden nefret ediyorum icerikleri bakimindan beni baskalariyla iletisime zorladigindan pahali aletleri kullanmak zorunda biraktigindan.asagilik ve ezigim bunu hep hissediyorum anormal bir ailem var normal olamiyorum sevmek isterdim eglenmek isterdim dostluk isterdim basari isterdim hep iyi biriydim defalarca iyiligim suistimal edilse bile vicdanim sapasaglam durur asla bana kusmezdi iyi biriydim iyi olmak isterdim.gulumsemek sevmek sanat yapmak hissettiklerimi muziklerle resimlerle baskalarina anlatmak para kazanip aci icinde olanlara yardim etmek ben herkesi mutlu etmek isterdim..iste iyi olmanin sonucu bu.hayatin bir gercegi bu dunyada iyi demek ezik demektir.baskalarini kendinden cok dusunen her insan ezik olmaya mahkumdur.bok gibi bir hayatin ustune iyi olmak mi?trajikomik.iste bu yuzden asagilik sendromu ve korku icindeyim.ezik hissediyorum ezik olmaktan korkuyorum fakat imkanlarim hayatim beni ezik olmaya zorluyor.iste nefret boyle olusuyor
hayir affedemiyorum unutamiyorum yuregim alevler icinde defalarca yandi kalbimin yaralarini tek basima sardim yardim istedigim tum insanlarsa sardigim yaralarimin ustune basip benimle alay ettiler.
dunya yaralanmali aci icinde yere cokmeli ona bir ayagimi basip benden merhamet dilenmesini gormeliyim ve onun bana yaptigi gibi yarasina basip onunla alay etmeliyim ve asla kalbimi dinlememeli hatta ondan kurtulmaliyim
aşk güzeli sevmek değildir, aşk sevdiğini güzel görmektir🌹
bunu idrak ettiğimizde "seni seviyorum" lar daha anlamlı hale gelecek
bunu idrak ettiğimizde "seni seviyorum" lar daha anlamlı hale gelecek
dün akşam saatlerinde bi apartmanın önündeki duvarda bir kedi gördüm. sadece yüzü görünmüyordu. benim (yıllaaar önceki) kedime o kadar çok benziyordu ki, içim acıdı. özlediğimi hissettim. baya özlemiş olsam gerek ki boğazımda garip bi his oldu. o kediyi çok sevdiğimden şimdi bütün kedilerden nefret ediyorum. o bir kediye o kadar değer vermişim ki onun bi ihanetiyle (çocuk aklıyla) bütün kedilere fatura kestim. şimdi ne yaparsam yapayım olmuyor, o her yerde karşıma çıkan tüylü yılışık canlıları sevemiyorum. bunu yazarken bile kaşınıyorum. ne yapıp edip o kediyi affetmem lazım. ama nasıl yapacağım bilmiyorum. böyle oluyor işte, bi şeyi çok sevdiysem affetmem zor oluyor. o benim minnoşum öldü gitti. benim yanıma yanaşıp boncuk boncuk özür diler gibi bakamaz ve ben o yüzden hiçbirini sevemiyorum. hayatta her ne olursa, kim olursa her an hata yapacak bilinciyle sevmek gerek işte, yoksa acıtıyor. kusursuzlaştırmamak lazım işte, yoksa zor oluyor affetmesi.
bir insanın başına gelebilecek en güzel şey nedir biliyor musunuz? bir kadın sevmek. daha da güzeli nedir biliyor musunuz? hayallerinizdeki kadının hayatınızda olması. her davranışında, her kelimesinde, her gülüşünde içinizi huzurla doldurması. onu gördüğünüzde bir sonsuz olsun diye dualar etmeniz. hayat aşkı yaşayınca, huzuruyla dolunca güzel. bugün hanımefendi ile beraber 2 tane kitapçıya gittik. birisi bir sahaftı diğeri ise d&r. hep hayalimdi, anlatırdım ya sevdiğim kadınla beraber kitapçılarda gezmek isterim, onların arasında kaybolmak, dakikalarca onlara bakmak isterim diye. tıpkı hayallerimdeki gibiydi. aynı kitaba uzattık ellerimizi. beraber alt raflara eğilip oradaki kitaplara baktık. bilmediğim kitapları anlattı bana. onlar hakkındaki düşüncelerini anlattı. raflardan raflara, kitaplardan kitaplara yolculuğa çıktık. o anlattıkça ben dinledim zevkle. sayfaların, kelimelerin, paragrafların arasında sevdiğim kadını gördüm bugün dakikalarca. ve bir kere daha anladım ki, bugüne kadar yaşadığım mutlulukların, huzurların en güzellerini hanımefendi ile yaşadım. ve o güpgezel anlara bir yenisini daha ekledik birlikte. sonrasında da onu tam tramvaya bırakacakken hadi sahile gidelim dedi. dünyalar benim oldu sanki. her zaman denizi izleyip, çayımı içtiğim, hayallerini kurup mutlu olduğum yere götürdüm onu. o kadar güzel yakıştı ki. tüm samsunun yanan ışıkları, yüzen gemilerin yıldızlara benzeyen projektörleri, arkada tanıdığım müzikler ve hayatımdaki en güzel duygularımın kaynağı ile beraber oturduk dakikalarca. haykırabilirdim de orada. hep bakıp çizdiğim kadını getirdim size diye yıldızlara. mutluluk çok kolay bir şey. korkusuzluk, güven, heyecan, azim de mutluluğun 4 anahtarı. hepinize mutlu geceler dostlarım. rüyanızda size 4 anahtarı getirecek olanı görün... :)
çok seviyorum onu çok gösteriş değil bu birini sevmek nasıl bir duygu onu sevince anladım .. biri nasıl bu kadar çok özlenirmiş ona kavuşamayınca anladım .. birinin sesini duymak bile nasıl büyük bir nimetmiş onu anladım. sevdiğin insanla her anını saniyesini atlamadan anlatmak istiyormuş insan bunu anladım . o nasıl bir adam ki bana böyle güzel sevmeyi öğretti. onu hep böyle güzel sevicem
tüm bu umursamazlık niye? birinin canını yakmak neden bu kadar mutlu ediyor insanları? o kaybedince sen ne kazanıyorsun ki ? bir insanı mutsuz ederek ne kadar mutlu olabilirsin ki? İnsanlara olan güvenim git gide sarsılıyor..birbirinin arkasından iş çevirenler, yüzüne gülüp daha iki dakika uzaklaşmadan dedikodusunu yapanlar, sadece çıkar için birbirinin arkadaşı sevgilisi dostu olan kardeşim diyenler.. güven bana göre en önemli şeydir birine güvenemedikten sonra yanımda çevremde olmasın. ne arkadaş olarak nede sevdiğim..sevgili olmak buda benim sevgilim demek herkese ne kadar basit geliyor öyle, aslında değil işte. siz birine benim diyebiliryorsanız bunu diyecek cesaretiniz olmalı çünkü benim dediğiniz birini iki gün sonra başka biri için yada sıkıldım diye bırakmazsınız, bunu diyen çok az insan kaldı sahiplenmek duygusunu bilen çok az insan. sahiplenme de öyle her şeyine karışmak değil onun yanında olmak iyi kötü güzel çirkin her anıyla onunla olmak her derdine sevincine ortak olmak budur sahiplenmek, sıradan insan olmamak herkese davrandığın gibi davranmamaktır sahiplenmek.. sevmek çok sevmek canından çok sevmek değildir sahiplenmek . sahiplenmek gerçekten sevmektir aşktır.aşk her şekilde yanında olduğunu hissetmektir, her dakika seni seviyorum demek değil bir bakışta dediğini anlamaktır. hani var ya bir söz ''sözlerden çok gözlerdedir aşk'' gözünde aşkı görebildiğiniz insanları sevin sırf buda benim sevgilim olsun dediğiniz insanları değil. kendinize yazık edersiniz. ''ayrılırken sana nasıl bakıyorsa o kadar sevmiştir seni '' seni diyor servet amca o zaman gerçek nefret, sevgi görülür işte işin kötü yanı artık kalpler kırılmıştır yani artık çok geçtir...
geceye bir şarkı bırakarak sözlerimi bitiriyorum. mutlu olun gençler karşınıza hep iyi insanlar çıkar inşallah ama çıkmayacak çıkmıyor ama siz umarım o insanların kötülüğünü en baştan fark edersiniz.
geceye bir şarkı bırakarak sözlerimi bitiriyorum. mutlu olun gençler karşınıza hep iyi insanlar çıkar inşallah ama çıkmayacak çıkmıyor ama siz umarım o insanların kötülüğünü en baştan fark edersiniz.