ruhsuzum
en son 6 yıl önce girdiğim hesabımdan selamlar, buranın varlığını bile unutmuşum. şifreyi hatırlamam bana bile şov oldu
👑Merry Andrew
herkese selam.
baya zaman olmuş. bugün okulla alakalı bir sorunu çözmek için nette panik halinde bir şeyler ararken buranın açıldığını fark ettim. şifremi vs unutmuştum yeni bir hesap açıp yazarken aniden gelen bir vahiyle hatırladım bir şeyleri.
en son 3 yıl önce yazmışım. o günlerden beri yaşadıklarım absürt bir karakomedi gibi gözlerimin önünden geçti buraya girince...
romeus
2016 da buralardaymışım en son, arkadaşım bahsetti biraz önce .. sarmaz ya artık dedim ama şuan nasıl garip hislerdeyim. zamanda geri gitmiş gibiyim selam size
Sanatçı
soğuk kış günlerinde üşüyen kirpiler, ısınmak için birbirlerine sarılır ancak dikenleri birbirine batar. fazla yakınlıktan acı çeken kirpiler en son doğru mesafeyi bularak ısınmaya devam eder.”İnsan ilişkileri de böyledir". fazla yakınlık incitir, uzaklık üşütür.
iamAlien
selam!! beni çoğunuz bilmez. en son yazdığımın üzerinden 2 yıl geçmiş hatta 3 yıl.. zaman ne çabuk geçiyor!! 7. yılımı bitirdim çok şükür, 8 e dönebilirsem döneceğim. en son aşık olduğumdan bahsetmişim.. o beyefendiyle hala beraberim,aşk hepinizi bulur umarım! bir şey soracağım harf notu girilmeyen var mı?
Sanatçı
ne yaşarsanız yaşayın;
birine en son davranış şekliniz,
onda bıraktığınız tek fotoğraftır.
EmilXelilzade
selamun aleykum. sorularim vardi: 1)samsun omu bilgisayar programciligi fakultesinde ders programlari nedir? hangi programlama dilleri ogretiliyor?

2)bilgisayar programcisi veya universite de html falan ogrenirken tum surumlerini mi ogrenir yoksa sadece en son cikan surumunu mu?
thor
vay be. en son yaptığımız yılbaşı partisinden sonra böyle kalabalık görmedim. gelen herkese teşekkürler. bu arada masada tek başına oturan benim.
thor
14 şubat'a tek başına girecek arkadaşlar kalp atsın da sayımızı bilelim. ayrıca gelen bildirimlerden art arda karşı cins denk gelenlere sürpriz buluşma ayarlanacaktır.
iyikalplipsikopat
hepimiz saf dogariz

once eziliriz buna ilk tepkimiz korkmak olur

sonra uzuluruz, korku ve uzuntuyle bas etmek icin ofkeye siginiriz, ama bir sure sonra ofke de yetmez en son nefrete teslim oluruz,

cunku nefret, bizi desarj eden tek sey haline gelir
keder-korku-ofke-nefret dongusunde karmakarisik sekilde aci cekerken hatalar yapariz, ya kederi abartiriz ya korkuyu, ya ofkeyi ya nefreti

kendimizi ve sevdiklerimizi uzeriz

kendimize ve sevdiklerimize istemeden zararlar veririz

biz aci ile bunca sure can cekisip, sonu daha cok aci veren yanlis yontemlerle aciyla bas etmeye calisirken

bizi bu hale getirenlere hicbir sey olmaz

buna hayatin adaleti denir
mimarlique
daha bugünün ilk dakikalarında günün güzel geçmesi için iyi dileklerde bulunmuştum, fakat şuan kapatın gidelim moduna gelmiş durumdayım. ana kampüse çıktım, sınıfa girdik, hoca yanına almış korumalarını herkesi hizaya soktu inceden sınavın nasıl olacağının mesajını vermişti ki 100 soruluk sınav kitapçığını, ve optik kodlamayı önümde bulmam bir oldu. bir kere ben üni hayatım boyunca toplam 100 soru çözmedim, en son lysde yaptığım kodlama apayrı bir sinirimi bozdu, sorulardan zaten bahsetmiyorum, öff yani yaşayasım bile kalmadı, nefes alamaz hale geldim, çıktım bir an önce sahile atmak istiyorum kendimi o da ne dişin önünde bir hanımefendi, tekrardan nefes almaya başladım, kan dolaşımım hızlandı, bir daha görebilmek için rüzgarda dili dışarda savuran köpek gibi kafayı camdan çıkardım, o insanüstü varlığa son kez baktım, kafam allak bullak oldu, adeta kendimden geçtim ama dönemedik bir daha geriye, neyse yaşıyorsak sebebi sensin bil istedim
aliisnf
eyyy ahali en son 2 sene önce girmişim bu sayfaya, unutur muyum hiç sizi vakit bulamadım yalnızca 😅 bundan sonra sık sık görüşürüz muhtemelen 😊
casualman
eskiden yaptığım gibi şuraya azıcık sitem atayım içimi dökeyim. o kadar bıktım ki insanların sahte yaşamlarından ve sahte şeylerden mutlu olup gerçekten gram anlamamalarından boş şeylerle uğraşıp boş bir hayat yaşamalarından diyeceksiniz ki bundan sanane öyle olmuyor işte o iş bizde yaşıyoruz bu dünya da mesela iş hayatımdaki insanlar veya hoşlandığım bir kız illaki birileri sürekli çıkıyor karşıma ve zararını ben görüyorum. hayatta hiç bir zaman yok like takipci kısaca sosyal medya umrumda olmadı başka insanların seveceği şekilde resimler çekinmek başka insanların beğeneceği sözler yazmak başka insanların ilgisini çeken profiller vs vs ha bundan da sanane diyeceksiniz bunca sahtelik içinde insanlar gerçek benliklerini unutmuş ve ben onlara doğru olanla gerçek olanla yaklaştığımda resmen kaçıyorlar saçma bir şekilde. bir kaç örnekle açıklayım geçen bir kadınla tanıştım cidden güzel şeyler hissettim ona karşı sadece dürüst oldum veya başka bir amaç gütmeden kartları mı açık oynadım evime kadar geldi tek düşündüğüm sadece yanında olmak o anki sıkıntısını ona unutturmakdı 1 ay sonra felan başka birisi daha çıktı karşıma ona da gerçek olması gereken şekilde davrandım sonuç 2 sininde en son söylediği casual sen çok iyi birisin deyip konuşmayı kestiler. diğer bir örnek erkek arkadaşım oldu bebelerle samimi olmak güzel bir dostluk kurmak istedim ben ne kadar dürüst olup onlara iyi davrandıysam onlar da bir o kadar kullanmaya çalıştılar beni ve en kötüsü bu anlattığım bu insanların hepsi beni salak yerine koymaya çalıştılar. herkesin dili farklı kalbi farklı konuşur olmuş ne adamlıktan ne insanlıktan anlayan kalmış boş ve sahte dünyalarınız da mutlu olmaya devam edin ben gerçek dünya da gerçek insan aramaya devam edeceğim. lafta bunları arayıp icraat de kendine ızdırap çektirenlerin yanında nasıl duruyorsunuz hala anlayamıyorum anlayamayacağım da. her neyse iyi döktüm içimi her zaman joker kartım oldun iyiki varsın omüdedikodu 😏
Eleni
bilir misin, bilmem. şimdiki dönemlerde devam ediyor mu ondan da emin değilim. seneler önce(bizim zamanımızda yani) misafir öğrenci olayı olurdu. farklı şehirlerdeki öğrenciler değişim programıyla gelir, kendilerine şehir tanıtımı yapılırdı. üniversitede olmuyor bu olay, ilkokul yıllarına ait. ben fevri ve asi çocuk! değişim programından gelecek bir öğrenciyi konuk olarak almaya razı gelmişim. gün veriliyor, ne zaman geleceklerine dair. heyecanlanıyoruz, daha önce böyle bir şeye tanıklık etmemişiz tabii. aklımda dolaşan oloğanüstü hikayeler, kalıcılık yaratma çabaları. bir bir diziyorum kafamda derken, beklenen zaman gelir. gönüllü öğrenciler kamelyanın etrafına toplanmış misafir öğrencileri bekliyoruz. önümüzden bir düzineden fazla farklı öğrenci geçiyor müdürümüz ile birlikte. kafada binbir soru. (acaba hangisine tanıtacam?) aralarından birini pek sevemediğim için umarım bana o gelmez duaları. ön yargı işte. derken bana tontiş bir bağyan denk geliyor. yaşça büyük ablamız benden. tutuyorum elinden(lafın gelişi), götürüyorum eve. kadın anam mis gibi yemekler yapmış, afiyetle mideye indiriyoruz. konuşup hem heycanımı kırmaya çalışıyorum, hem de tanımaya çalışıyorum. o gün epey bir eğlenceli oluyor ve saati geldiğinde vedalaşıp yarın tekrar bir araya gelmek üzere ayrılıyoruz.(yarın alacam seni tamam mı? bekle beni.) yarın olması için uyumaya çalışıyorum bir an önce, uyumak ne mümkün. en son dalıyorum uykuya. sabah saate bakıyorum, evet söylenen saat. sorun yok gecikmeyecem diyorum kendimce. çünkü erkenden kalkmışım, imkanı yok geç kalmamın. babam geliyor yanıma, saçlarımı okşuyor. bakıp gülümsüyorum. gezerken arkadaşımla bol bol fotoğraf çektirmemiz için fotoğraf makinesi almış. hem de dijital. gözlerimin içi parlıyor, o zamanlarda kameralı telefonlar da yok. uçuyorum sevinçten. ansızın bizimkilerin telefonu çalıyor, erkene almışlar öğrencileri alma saatini. nefes nefese dimdik yokuşu koşuyorum, yetişemiyorum. yetmeyen nefesimle sadece sessizliğin kaldığı kamelyaya bakıyorum. okul hemen buluşma noktasının yakınında bir umut belki orada toplanmışlardır diye, tam soluklanamadan oraya gidiyorum. yoklar. pes etmiyorum, inatçıyım. müdürümüzün evini biliyorum, kızı da bizim okulda. oraya gitmek için yola koyuluyorum son çare. tükenmiş bir nefesle çalıyorum kapılarını. diyaframımdaki sancı yüzünden bir araya getiremiyorum kelimeleri, "öğretmenim erken, öğretmenim yetişemedim" anlıyor ne demeye çalıştığımı. müdürümüzün arkasında kızı beliriyor, kızının arkasında misafir arkadaşım. anlıyorum ki ben yetişemeyince müdürün kızı almış arkadaşımı. sesim kesiliyor, ayrılıyorum kapıdan. koşa koşa çıktığım yokuşu ayaklarımı sürüklercesine küçük adımlarla ağlayarak iniyorum. eve varmama yakın siliyorum gözlerimi, ne fayda kıpkırmızı olmuş bir kere. eve varıyorum, annem açıyor kapıyı. tutamıyorum kendimi ağlayarak anlatıyorum, babam ağlama diyor, olurmuş böyle şeyler. neden ağlıyorsun ki diyor. sarılıyorum, içimde yara olarak kalan bu anıyı hatırladıkça cevap bulabiliyorum babamın sorusuna frank. nedeni arkadaşıma yetişememiş olmam değil de, babamın düşünceli davranak aldığı o fotoğraf makinesine ilk anım olarak istediğini ekleyememiş olmammış.
iyikalplipsikopat
gercekler hep dram midir?

genel bir kargasa icinde olsamda ruhumun karakterimin gelistigini hissediyorum.duygularim canlaniyor yillar sonra paslar icinde olmasina ragmen yinede zorla donen bir carkli gibi hissediyorum

yakinda dedemler gelecek.ailede en cok benzetildigim kisidir dedem.cok soylenir negatiftir ama cok durusttur kimseye borc yapmaz sinsilik bilmez samimidir komiktir sevdikleri icin fedakarliklar yapar.kucuklukten beri 1400 lira maasina ragmen mutlaka bize harclik verir falan.

en son universite 2ye gecmisken gelmislerdi geldiklerini duydugumda "kimseyi istemiyorum misafirlerden nefret ediyorum psikolojim bozuk" diye bagirdim cagirdim isyan ettim.dedem tam 78 yasinda ve "bu son gelisimiz olabilir" demis.icimde bir aci hissettim.bu yillar sonra hissettigim bir sey."dibimde insan olse etkilenmem o hale geldim" derdim ama degilmisim.dedemi cocukluktan beri cok severdim.2013 le 2016 arasi tam 3 yil hic gorusemedik ve aradan 2 yil gecti

nefretten intikam hirsindan onumdekileri goremiyormusum meger.yillar sonra hissettigim bu aci hissi aslinra cok degerli

universitede son senem annemin dedigi gibi hayatin basindayim evdeki olumsuzluklara kapilmamaliyim falan bunca zaman bunca olayla ne hale gelmisim meger.koca insan oldugum gercegi sorumluluklarmin olacagi gercegi kiz kardesimin ileride evlenecegi gercegi nefrette etsem tum aile "artik olsunde kurtulalim" desede oldugunu dusundugumde icimde bi aci veren babam gercegi...

ruhum aciyabiliyor artik ve bu yillardir olmayan bir seydi gecen melek gibi arkadasimin insanlara yardim etmekle ilgili soyledigi sozler bu etkiyi yapti once sonrada demin annemin anlattiklari..

egomuz korkularimiz ofkemiz dikenli bir kalkan bizde o kalkanla iyiliklerin guzelliklerin ustune kosuyoruz gibi nefret her iyi seyi bizden uzaklastiriyormus meger.

ama hayat boyle gecer zaten hayallerimiz mazeretlerimiz ve pismanliklarimiz...yaralarimi sariyorum ayaga kalkacagim gunler uzak degil.kendimi tanimaya basliyorum ruhum hissederek huzunlenerek uzulerek hayatta oldugumu insan oldugumu anlatiyor bana.en son ne zaman agladigimi hatirlamam ama uzun zaman sonra ilk defa gozlerim dolmaya calisiyor.duygularimin firtinasina ragmen irademin iyi bir kaptaniyim yinede.
ikizler
mutlu geceler gençler. nasılsınız? ben yorgun ve musmutluyum. yaz okulundan sonraki bir aylık yatışımın ardından bu kadar hareket halinde olmak bana müstahaktır diye düşünüyorum. öncelikle üniversitemize yeni gelen kardeşlerimize hoş geldiniz diyorum. bu üniversitede ve platformda 5. yılına giren biri olarak benden büyükler de olsa ben de kendimi bir nebze olsun yaşlanmış hissettim bak şimdi. yaşlılık sohbetlerini bir tarafa bırakayım yahu. ben bir arkadaşımı daha evlendirdim bu sene. milletin arkadaşları mı yavaş yoksa benimkiler mi çok hızlı anlamıyorum. beraber finalleri, vizeleri çalıştığımız, oda komşum olan adamlar bir bir evleniyor. bu sefer de samsuna gelmeden önce düğün için ankaradaydım. sabah erken indim, hem rahat rahat düğüne katılırım hem de biraz gezerim ankarada diye. biraz bir camiye girdim uzanıp dinlendim. allahın evlerinin kimsesiz olduğumuz zamanlarda kimsemiz olması çok hoşuma gidiyor. ondan sonra bir kahvaltı yaptım. sonra anıtkabire gittim. anıtkabirin her yeri japon dolu. kendimi yabancı bir ülkeye gelmiş gibi hissettim. türkçe konuşan azdı. bu durum şaşırttı beni. türk milletinin atasını ziyaret için geç saatleri beklemesi tuhaf bence. atatürkü ziyaret ettikten sonra dedim ki kızılaya geçeyim. orada çok güzel kitapçılar var. daha önce bir defa gitmiştim. arkadaşlarım kollarımdan tutup çıkarmışlardı beni remzi kitapevinden biz buraya kitapçı gezmeye mi geldik diye. bu sefer de otobüse binip kızılaya geçecekken arkadaşlar aldı arabayla düğüne geçtik erkenden. düğünden sonra tekrar bindik arabalara ve indim samsuna. o kadar özlemişim ki bu şehri. artık memleketim burasıymış gibi. nasıl özlemeyeyim ki. aşık olduğum, gezgin gibi bir dosta sahip olduğum. denizinden ormanlarına, havasından yollarına kadar benim olan bir şehir. bu sene yeni bir yurtta kalıyorum ben. güzel sanatlar kampüsünde üniversitemiz bir erkek yurdu açmış. ben de tesadüf eseri fark ettim. yaz okulunda başvurmuştum ve bir arkadaşımla beraber çıktı. ben çok sevdim burayı. hem ilkadımdaki çay ocaklarıma yakın, hem üniversiteye yakın. her yer bir gezgin uzaklığında :) 3 gündür eşyalarımı taşımak, eksik olan şeyleri almak, okuldaki işlerimi halletmekle uğraştım. ve dün gece 3 aydan daha fazla zamandır kendisinden ayrı kaldığım yarimle buluştum. o kadar çok özlemişim ki onu. İnsanın birini özlemesi kadar güzel bir şey varsa özlediğine kavuşabilmesi. bunu nasıl kelimelere dökebilirim nasıl anlatabilirim bilmiyorum. sevdiğinizin gözlerini öylesine izleyebilmenin mutluluğunu başka ne verebilir ki şu dünyada. İnanın ki bilmiyorum. o anların her saniyesini romanlar dolusu yazmak isterdim. ama aşk insanda unutkanlığa yol açıyor. bildiğinizi de unutuyorsunuz bir tek o kalıyor geriye. güzel sevin, güzel sevilin dostlarım. hayat aşkla çok daha başka güzel. normalde 4-5 yazıya sığdıracağım şeyleri tek yazıya sığdırmaya çalıştım. çok da uzattım farkındayım. ne yapayım yahu. dostlarımla muhabbet etmeyi seviyorum. hem de en son yazısını uzunca bir zaman önce yazmış olan bir ikizler olarak biraz da hakkım var sanki. gecenize bir fotoğraf bırakarak iyi geceler diyeyim dostlarım. bu fotoğraftaki radyo yarimin bana dün gece hediye ettiği radyo. o kadar güzel bir şey ki. elektrikle ve şarjla çalışıyor. fm özelliğinin yanında usb, sd card ve aux bağlantılarını da desteklemesiyle müzik zevkini doruklara çıkarıyor. tam hayallerimdeki gibi bir radyo. ve hayallerimdeki radyonun hayallerimdeki aşkım tarafından bana hediye edilmesi de muhteşem bir şey. odamda tek olduğum an açıyorum dinliyorum radyomu. bir yere gittiğimde de götürebilirim. yarimin hayatımın her gecesinde olduğu günlerde onunla dinleriz saatlerce. muhteşem bir şey. diğeri de fotoğraf makinem. hareketli dünyadaki zamanı durdurma aletim. aynasız olmasından dolayı o da her yere gelebiliyor benle. bir sürü güzel fotoğraflar çekiyorum onunla. radyom, fotoğraf makinem ve gezginim. 3 dostum var artık benim. geceniz bu fotoğraf kadar güzel geçsin dostlarım... :)
Xena
alışveriş çılgınlığıma dur diyemiyorum. marketten bulaşık deterjanı aldığımda bile mutlu oluyorum. internetten siparişe bulaşmak zaten iyice ağzıma sıçtı. en son uzak doğu sosları sipariş ettim mesela. duramıyorum, beğendiğimi alıyorum. sonra da kol gibi kredi kartı borcunu nasıl ödeyeceğimi düşünüyorum. bu nasıl acı bir şey, bilemezsiniz!
kayipgalaksi
İyi geceler herkese :) uzuuun bir aradan sonra yeniden buradayım. bugün arkadaşımla siteyle ilgili konuştuk birkaç kişi halen yazıyor deyince bir bakayım dedim. gördüm ki site güncellenmiş, yeni birçok kişi gelmiş. bu halini sevdim mi? yaani. @admin @mayk fotoğraf olayını pek sevmedim. olmasaymış keşke öyle daha gizemli oluyordu :) eskilerden çok kişi kalmamış ona üzüldüm. anasayfada ilk @snorlax ı görünce sevindim ve tabiki stalkladım 😬 @poseydon a baktım yazdıklarını silmiş 🙄 @ikizler halen yazıyor @alpheratz de yazıyormuş muallimleri gördüm (birkaç tane olduğundan böyle yazdım 😂 ) @zorakimuhendis @ejderiyacı @chen @dakoh daha birkaç kişi de var şuan aklıma gelmiyor. kısaca sizleri gördüğüme sevindim :) en son yazımı 1 yıl önce yazmışım öyle diyor. o yazıdan sonra neler oldu neler. öncelikle o yazıdan birkaç ay sonra atandım. ayın 15 ini bekleyen bir memurum artık. İşe başlayana kadar stres sıkıntı içindeydim, boğuluyordum. sonra işe alışma süreci okul değiştirme falan derken bir sürü şeyler oldu. şuan kafamda kronolojik bir sıraya oturtamıyorum ama hayatımda bir sürü şey değişti, işim var çalışıyorum bunun bilincine varmam biraz zor oldu. sonra çeşitli insanlarla tanıştım, hayatıma birileri girdi çıktı, çok farklı olaylarla karşılaştım, büyüdüm, çok şey öğrendim, eskisi gibi çok depresif değilim onu atlattım, istediklerimi şimdiye kadar gerçekleştirdim, içimde zorla yeşerttiğim umudu söndürmemeye çalışıyorum falan filan. kısaca böyle. sizler nasılsınız neler yapıyorsunuz yukarıda isimlerini yazdıklarım ve diğerleri :) yine uzun yazacaktım ama artık uzun yazan yok herhalde kısa keseyim bu sefer 😏
ozizakzil
küçükken ne severdim be. şimdi ise en son ne zaman yediğimi bile hatırlamıyorum..
lisbethsalander
6 ay sonra yine ben durum bildirmek için burada bulunuyorum. kötü şeyleri yazmışım hep biraz karıştırdım da . hayat kaşıkla verdi ve kepçeyle aldı demişim en son, şimdi de diyorum ki kepçeyle aldı ve bir tencere sarma ile geri döndü. bilirsiniz işte hayat bazen böyledir kepçeyle alıp bir tencere sarma ile yüzünüzü güldürebilir.daha kötü olacak asla düzelmeyecek şeklinde çok fazla cümle duymuştum, hayattan güzel şeyler bekleme diyen de olmuştu.sonlardan asla emin olamayız.bazen çıktığımız yolun bizi nereye götüreceğini de bilemeyiz. emin olduğum tek şey sevginin onarma gücüdür bazen kendini, bazen çevreni onarabilmenin tek yolu sevmektir. düzelmez, asla eskisi gibi olmaz denilen şeyleri eskisi gibi yapan da sevgidir. sonlardan asla emin olmayın, sonu belirlemeye çalışmayın en büyük hatam budur benim ve son olarak sevgiyle kalın 🏵️
hipokratinyegeni
bayadır burada şarkı paylaşmıyordum buyrunuz bari en son izlediğim diziden güzel bir şarkı bırakayım buraya.
"but my dreams, they aren't as empty
as my conscience seems to be"

Selam Ziyaretçi

Gördüğüm kadarıyla henüz giriş yapmamışsın! Lütfen giriş yap, bekliyorum :)