themuallim
eyyamı bahur -gülesim geliyor bu isme- sıcaklarının olduğu şu günlerde yağmurlu bir geceden merhaba herkese. bugün biraz iç dökme ile katılıyorum aranıza çünkü neden olmasın? bilmiyorum daha önce bahsettim mi ama burası artık benim 8-10 yıl önceki halimi hatırlamak için, o zamanki ben ne düşünürdüm diye kendime sığınmak için döndüğüm yer oldu. yine aklımda kocaman bir soru: kabullenmek mi gerek?
insan doğası gereği -yani uydurdum bu bilgiyi ama olsun- ister istemez her duygusuna, her davranışına karşılık bekliyor, içten içe beklentisi oluyor ya da bazen karşısındaki insana nazaran çok daha hassas olabiliyor. aynı şekilde yeri geliyor kendine de zalim oluyor, bunu mu demeliydim bunu mu yapmalıydım… bu aslında insanı çok kemiren bir durum. oysaki bilmek gerek; insanlar bizden uzaklaşabilir, iletişim kurmak istemeyebilir, önemsemeyebilir, bağı koparabilir. ama sanki böyle aramızda sözsüz, sonsuz anlaşmalar varmış gibi karşımızdakinden de bizimle aynı duyguları, tepkileri bekliyoruz ve aksi durum bizi yaralıyor. yani onun fikri değişebilir, artık bizi sevmediğine bile karar vermiş olabilir. çok basit bir denklem gibi görünse de en azından kendi açımdan söyleyeyim, sindirmesi çok zor bir süreç.
özellikle insan ilişkilerinin artık bu denli benmerkezci olduğu bir dönemde birini hayatımızda tutmak da zorlaşıyor. insan kabul edemiyor; elbette önemliyim, duygularım düşüncelerim kıymetli. biriciğim. ancak diğer herkes için de öyle, herkes kendine göre biricik. benim kıymetli olmam, karşımdakine olan sevgimin büyüklüğü, belki mücadele isteğim; benim duygularımı onun duygularından daha değerli mi yapar? “sen elmayı seviyorsun diye, elma da seni sevmek zorunda mı?” :) asıl erdem koşulsuz kabulden geçmiyor mu? belki de tek ihtiyacım bu. yormadan, yargılamadan, öylece, kendisi gibi, kendim gibi kabul etmek. o zaman, yazının başında sorduğum soruyu sizlere tekrar soruyorum; kendim ise kendimi cevaplamış bulunuyorum. evet, kabullenmek gerek.
malifalitiko
yanlış bilinen şarkı sözleri ile alakalı durumumu sizlerle paylaşmak istiyorum ; "dışarıda deli dalgalar kirpi duvarları yalar." doğrusu bildiğiniz üzere "gelip duvarları yalar" olmalı. yanlış anladığım kısmı anlamlandırma mantığım ise şöyle : şimdi bizim köyde evler ahırlar vs hepsi taştan yapılma (erzurum köyleri 99-2000 li seneler). akşamları ahırda kirpi görüyordum. kaçınca taş duvara doğru gidiyor deliklerden yuvasına giriyordu. durum böyle olunca kirpi duvarları yalar mantığına buradan ulaşıyorum. ve itiraf ediyorum doğrusunun gelip duvarları yalar olduğu gerçeğini öğreneli 5-6 sene ancak olmuştur
Gamsız Baykuş
merhabalar sevgili omüdedikodu yazarları, merhaba değerli dostlar. epey olmuştu buralara yazmayalı. siteye girmişken birden çalakalem bir şeyler yazmak istedim, özlemişim... sizce de zaman çok hızlı geçmiyor mu? daha doğrusu bu konuda kendimle çelişen bir fikrim var. bir gün içerisinde o kadar çok olay, konuşma yaşanıyor ki sanki bazen gün bitmiyor gibi geliyor. hatta gün içinde spesifik bir olay olmazsa günleri sıklıkla karıştırıyorum. sanırım bu benim için 2019'da üniversiteden mezun olmamla birlikte hayatımda fark ettiğim bir durum. o zamandan bu zamana nasıl geldik, neler yaşandı, nasıl bu kadar vakit geçti bilmiyorum. geçen sene diyesim geliyor üniversite yıllarım için. bu aradaki kayıp zamanda pandeminin de etkisi olduğunu düşünüyorum. aslında kendi adıma çok da kayıp değildi. atandım, işim oldu, hayatıma çok farklı yeni insanlar girdi, yeni bir şehre alıştım, evim değişti, her şeyim değişti belki de... eski yazılarımı silmemiş olsaydım bunlardan bir kısmının konusunun değişimle alakalı olduğunu söyleyebilirdim. yapı olarak değişiklik seven biri değilimdir. çok sabit fikirlerim var ve acayip bir şekilde rutin severim, konfor alanından çıkmayı sevmem aslında. bu süreçler elbette benim için zorlayıcı oldu ama şimdi bakıyorum, günler birbirinin aynısı. zaman, o an içindeyken geçmiyor gibi gelse de bir bakmışsın yıllar geçmiş çoktaaan. bir gün içinde çok şey oluyormuş gibi gelse de hiçbir şey yapmaya yeteri kadar vakit kalmıyor. bu ne yaman çelişki annee? tamam tamam bir daha şarkıya bağlamayacağım :) belki de benim hiçbir şey için yapacak vakit bulamamam benim zaman yönetimimin kötü olduğunu gösteriyordur, bu da olabilir. zamanı algılama biçimimiz değişiyor. yaşantılarımız da değişiyor. bu yazdıklarım herkes için geçerli olmayabilir elbette. sizde durumlar nedir ahali? bu arada İstanbul'daki kızlar eqlesin, kıps ;) İyi geceler canım dedikodu.

bu arada böyle hitap ediyorum ama gerçekten içinden geldiği gibi yazıyorum çünkü bu sitenin olması bana güven veriyor. normalde kendimi yazarak iyi ifade edebilen biri değilimdir. sayısalcı olmamdan mütevellit kelimelerle aram pek de iyi değildir -en azından sayılara nazaran-. tanımadığım insanlara bir şeyler anlatmak yıllar önce de daha kolay geliyordu, şimdi de. ha şimdi bakınca sitede tanımadığım pek de kişi kalmamıştır, anonimlik falan hak getire ahahjs. neyse sitenin bana kattığı en güzel şeylerden biri yazı yazmak oldu. anlattığımı dinleyecek kimse olmasa bile buraya gönül rahatlığıyla yazabileceğimi biliyorum. kaldı ki buradan tanıştığım çok güzel insanlar var ve onlarla sohbetimiz hâlâ devam ediyor. İyi ki o insanlar var, iyi ki bu platform var... 💜
themuallim
helllöööö diyerek giriş yapıyorum siteye.🌈
saygıdeğer ikizler'in yazısından ilham alarak buralarda arzı endam etmeye karar verdim. nasılsınız?
ben görüşmeyeli hele hele hele hele antepli oldum arkadaşlar💃
sizinle görüşmeyeli şahsi olarak hayatımda pek de bir şey değişmedi aslında. yine aynı ben, sadece mesleğimi gerçekleştirmeye ve farklı bir şehirde yaşamaya başladım. üç yıllık bir kpss süreci sonucunda 2022 şubatta antep'te bir liseye atandım. bu süreç benim için ilk başta çok zordu. thor'la da konuşmuştuk, maceradan maceraya atladım ilk atandığım zaman😅
öncelikle antep pahalı bir şehir, zaten günümüzde alım gücümüz belli maalesef ama antep'te bu durum ekstra diyebilirim. yemek kültürü bunu en çok besleyen durum bence. daha önce hiç güneydoğu turu yapma fırsatım olmamıştı, kulaktan dolma bilgilerle gittim oraya. çok katmanlı, her tür sosyal statüden insanla karşılaşabileceğin; bilindiği üzere farklı milletleri de çokça barındıran bir yer. aslında bizim için zorunlu hizmet adına ilk başta gelen bölge burası ama sevmek lazım. elbette hem fakültede okurken hem sınava hazırlık sürecinde "her neresi olursa olsun görevimi yaparım" diyordum, diyorduk ama iş bunla bitmiyormuş gerçekten.
bir yandan ev bulmaya çalışıyorum, bir yandan kültüre adapte olmaya çalışırken aynı zamanda mesleğime, öğrencilerime adapte olmaya çalışıyorum. en zoru kesinlikle ev bulmaktı, bu uğurda az kalsın yolum malum evlere düşüyordu dolandırıcılar sağolsun :)
şimdilik 4 aylık bir tecrübem var bu içinde bulunduğum tempoya dair ama okulum çok kötü, semti çok kötü, şartlar çok kötü. güzel olan tek tarafı sanırım çocuklar. ben buraya öğretmeye geldim ama kendim her gün ayrı bir gerçek öğreniyorum. ben onlara matematik öğretiyorum -en azından deniyorum :)- onlar bana kendimi öğretiyor. çok garip. ne olaylar ne olaylar. anlatırım bir gün, çok uzun. şuan çok idealist gidiyorum aslında ama umarım içinde bulunduğum sistem bunu köreltmez. kendime sabır ve daha fazla hoşgörü diliyorum.
velhasıııllll karanlık yollardan geçtik, zehir gibi sular içtik veee tekrar burada buluştuk. öpüyorum kocaman :*
ikizler
bismillahirrahmanirrahim diyerek giriş yaptım siteye. İlk başta eşimden sitenin açıldığını duyduğumda inanamadım. yok be dedim ama gerçekmiş. nasılsınız hanımlar beyler, sıhhatiniz afiyetiniz yerindedir umarım. yazarak bir şeyler anlatmayalı uzun zaman geçtiği için klavyede ellerim bile şaşırıyor şu anda yazdıklarıma. ay bazında baksak 2 seneye yaklaştı böyle bir durum yaşamayalı. olsun o kadar da. eskiden dağa taşa yazardım her şeyi. her gittiğim yerde bir yere bir şeyler karalar orada var olmaya çalışırdım. bu geçtiğimiz sürede ise altını çizmeye başladım. bir elimde cetvel bir elimde kırmızı kalem ne görsem altını çiziyorum. kendim için kendimin konuşması yerine başkalarının kelimelerinde ifade edilmenin rahatlığını yaşıyorum sanırım. yoksa orta yaşlarıma geldikçe dinginlemeye mi başladım? sanmıyorum. atamalı bir işte çalışalı 2 yılı bitiriyorum. ticaretin köpeği olan ben için atanmışlık zor becerdiğim bir iş olsa da iyi kıvırdım sanırım bu işi. süreç içerisinde evlendim üniversiteden beri hayatımda olan hanımefendiyle. evlendim ama hanımefendi de başka bir ilde çalıştığı için bekar hayatı yaşıyorum senenin 10 ayında. sporumu düzenli bir şekilde devam ettiriyorum. tabi pisboğaz yememi de. bu yüzden fiziksel olarak pek değişmesem de güçsel ve mental anlamda her geçen zaman daha da güçleniyorum. zorla çaya attığım şekeri bıraktırdı hocam. alıştım ancak şimdi de ne şekerli içiliyor ne şekersiz içiliyor bu meret. gezginimden sonra (bilmeyenler için üniversite hayatımdaki bisikletim, dostum, herşeyim), bir de mızrağım oldu. o da motosikletim. mızrağımla beraber iş yerine gidip geliyoruz, işten sonra veya haftasonları farklı şehirlere kaçıyoruz. o da bu yetişkinlik hayatımdaki dostum oldu. gezgine oranla biraz masraflı (benzin fiyatları :( )bir dost ancak ona göre de keyfi olan bir dost. bir de karavan gibi kullandığımız bir aracımız oldu bu sene. onunla birlikte de 7 şehir gördük. acemilik senemizdi onunla birlikte ancak baya keyifli anlar yaşattı bize. arabadan eskiden nefret ederdim hâlâ nefret ediyorum. ancak böyle karavan tarzı kullanabildiğim için biraz sempatim var. o yüzden o benim işime yarayan uzaktan bir akrabam gibi. arkadaş edinme yetimi kaybettim niyese. eskiden hayatıma senede en az 1 dost bir çok da arkadaş eklerdim ancak 2 senedir hiç dost ekleyemedim. edindiğim arkadaşlar da çoğunluğu mecburiyetten. niye böyle oldu hâlâ anlam veremedim buna. hâlâ birileriyle kavga etmedim, hâlâ aynı şarkıcıları keyifle dinliyorum, hâlâ hâlâ... bir sürü hâlâlar ve bir sürü yepisyeni şeylerle iki yıl geçmiş buraya gelmeyeli. hepinizi çok özledim ve seviyorum. biraz daha duvarı okuyayım bakalım millet neler yapıyor. bu şarkı eşliğinden hanım memleketindeki balkonumdan hepinize mutlu geceler... :)


Tanrınınkırılankadehi
2022 yılından bildiriyorum. durum o kadar tersine döndü ki kullanıcı adımı bile unutmuşum, bulmak zaman aldı. unutmak için sadece mezun olup hayatımı yoluna koymam gerekiyormuş, başardım arkadaşlar. 🥳
Tanrınınkırılankadehi
llosa bir öyküsünde hiçbir şeyi unutmayan bir adamı anlatır. adını şimdi hatırlayamadığım kahraman doğduğu andan itibaren gördüğü, duyduğu, yaşadığı tek bir şeyi bile unutamaz. herkes bunun tanrı'dan gelen çok özel bir yetenek olduğunu düşünür ve adama imrenerek bakar. adam ise neredeyse her gece dua eder tanrı'ya unutabilmek için. fakat nafile.. hiçbir şeyi unutamaz ve başına gelen bir dizi saçma sapan olaydan sonra kafasını vura vura intihar eder. İşte o hikâyede geçen bir diyalog vardı. kendisine unutamamanın ne kadar müthiş bir yetenek olduğunu söyleyen dostuna şöyle cevap vermişti bizim adam. " tanrı nefret ettiği insanlara öyle yetenekler verir ki, dışarıdan bakan herkes bunu ödül zanneder fakat bu aslında cezaların en büyüğüdür. üstelik bunun nasıl bir lanet olduğunu kimseye anlatamadığı için aslında iki kez cezalandırılmış olur. bu da tanrı'nın yaptığı bir tür espridir!"
bir süredir kendimi llosa'nın kahramanı gibi hissediyorum. hafızam en büyük düşmanım ve ben umutsuzca kafamı vuracak duvar beğenmeye çalışıyorum. tanrım, afedersin ama bu hiç komik değil...
neninizzz
sizlere bir şey sormak istiyorum eski sevgilimin kuzeni ile birlikteyim. bu çok mu kötü bir durum
iyikalplipsikopat
22.5 yilin ozeti

----0-5 yas:normal, mutlu, 4-5 yaslarindayken bazen bir kadinin gogusuyle yaptigi hos( :d ) tacizler disinda normal bir donem (tasinma1)

---.5-12 yas:mahallede dayak, asagilanma yasiyor, bunun disinda macerali, guzel bir cocukluk(tasinma2)

----12-14 yas: yeni yere tasinma etkisiyle hafif asosyallik , okulda ezilen fakir cocugu korumak ugruna onunla birlikte ezilmek, sonra cocuktan saglam kaziklar(arkadaslarla ara bozma, yalan soyleyerek somurme vs) yemek bunlar disinda normal mahalle arkadasliklari vs (tasinma3)
----14 yas: ilk defa ozel okula gidis, koca 1 yil boyunca asagilanma, itilip kakilma, 1 yil toplam 10 kereden fazla disari cikmayarak kirilan asosyallik rekoru, mayis sonu, haziran gibi sinifta tramvatik cinnet gecirme benzeri bir durum, normal bir sey yok, ilk sadist hayaller, nefret ve ofkeyle guclu oldugunu dusunmeler basliyor(tasinma 4)

----15-17 yas: ozel liseye derslere calisarak baslayis ve 2 ay sonra babanin anneyi aldatmasinin ortaya cikmasi, annenin uzuntusunu, cokusunu hicbir sey yapamayarak izlemek, babanin naralariyla sabaha dogru saatlerde uyanmak, sinifta onceki kadar olmasa da yasanan asagilanmalar, yavas yavas artan parasizlik, asosyallik, bunlar disinda 3-5 ayda olsa biraz spor, arkadaslarla 3 kere sinemaya gitmek, sanaldanda olsa asik olmak, sanata felsefeye parapsikolojiye ilgi duymak(tasinma 5)

---18 yas: bazi geceler bir gunde barlarda 3-4 bin lira yiyen, 3-4 ev parasi parayi 5 yildizli otellerde yiyerek tum kazancini tuketen babanin odemedigi 30-40bin lira paradan dolayi icracilardan kacarak dagin basi gibi bir mahalleye tasinma, acik lise, aylarca 0 disari cikis, asiri yalnizlik, arada gidilen internet kafe disinda aile ici haric 0 iletisim, bunlar disinda bir sure sonradan eski telefonla mesajlasarak bir parca huzur, dershaneye yazilarak bir parca insan yuzu gormek, ilk i n t i h a r dusuncesi: hayatim hep boktan olacak ygs lysden sonra olmek en iyisi(tasinma 6)

---19-21 yas: "ya zaten bir sey duzelmez hem olmadi okul bitince intihar ederim" dusuncesiyle baslanilan okul, cogu derste basarisizlik, okul disi 0 iletisim, asosyallik, bunlar disinda biraz spor, kizli erkekli ortama giris ve ardindan dedikodudan tanistigim canimdan bir parca, bir evladim gibi gordugum insanla tanisma(tasinma yok)

----21-suan: canimdan parca insanla harika bir yaz tatili, tam hayata tutundum gibi derken tatilden 3-4 ay sonra babadan habersiz mahkemelik olmak, uzayan okula ragmen derslere kayit harci odeyip gitmemek, giderek artan intihar dusuncesi, giderek artan sapkin sadist dusunce ve hayaller, giderek artan her seye gulme alaya alma hali, icinden surekli kendini asagilama, nefret etme hali, anlamsiz umutlar hayaller...
----son durum:hayatimin ya son aylarini yasiyorum ya da artik inanmiyorum ama olmasi icin biraz ugrastigim bir mucize olacak ve para ile her sey hizla duzelecek...bunlarin ustune son 10 gundur ilk 3-4 gunu her gun, digerleri aralikli olmak uzere erkenden kaldirilip babamin zorla karsisina oturup pcden is yapmaya calisiyorum ki yapamiyorum ama gunde 5-6 saat sigara dumani icinde belim agriyana kadar oturuyorum, "kotu dusunursem kotuyu cekerim" e inanarak artik sadist sapik dusuncelerle vicdanimla mucadele etmeye calisiyorum ama her sey icin cok tukendim, neredeyse her gece(3/5 oran vereyim) olmek istiyorum, maket bicagiyla bileklerimi kesip kuvette oldugum bir intihari dusunuyorum.evet hicbir sey yasamadim ama bu kadari yetti, zaten yasasamda normal olmam cok zor , bu psikolojiyle eninde sonunda babam gibi kotu biri olacagimi dusunuyor bu yuzden hala iyiyken, ileride kimseyi uzmemek, aileme daha fazla yuk-umut olmamak icin intihari daha mantikli buluyorum, bence benim olumum ailem dahil her sey icin bir cozum olacak diye dusunuyorum ama bakalim istinaftaki dosyami bekliyorum 3 belki 4 ay daha sabredecegim, mucize icin cabalamama, ozen gostermeme ragmen her sey ayni kalir en azindan bir parca umut verecek bir sey bile olmazsa kesin net artik intihar edip huzura kavusacagim, yeteri kadar aci cektim, en azindan olumumun cogu seyi cozecegini bildigim icin icim rahat olacak


Nunu 777
şu sıralar çok kötü bir dönemden geçiyorum. azcık teselli ve şefkate ihtiyacım var. ailenin alınan bir kararda arkanda olmaması ve sana sırt çevirmesi kadar acı bir durum yokk! onların önceliğinin her zaman çocuğunu düşünmek ve onu anlamak olduğunu sanırdım fakat yanılmışım. eğer birgün anne olursam önceliğim daima çocuğum olacak onun düşünceleri ve hayatı..anlamaya çalışmak gerek bazı şeyleri,bunun için çaba sarf etmek misal...bastırılmışlık ve içinde kalmışlık hissi çok zorr!
theseus
kuantum kuramı göstermiştir ki, durum kesin olarak belirtildiği ve uzay sıkı sıkıya sınırlandığı zaman, gerek hızda, gerek itim ve enerjide sonsuz bir belirsizlik meydana gelir.
#Heisenberg
tupluveofkeli
2 yıldan uzun süredir ilk kez giriş yapıyorum siteye diğer hesabımın şifresini ve mailini bulamadım bu hesabı bulabildim hatırlayan 3 5 çıkar belki adsoyadxd nickini kullanıyordum ve evet nickimden hala pişman değilim xd sanki geçmişe gitmiş gibi oldum güzel muhabbetler dönerdi chen vardı enguzelmevsimim vardı güzel geldi sitenin tekrardan aklıma gelmesi burda son durum ne hala eskisi gibi güzel muhabbetler dönüyor mu site oldukça değişmiş
yolyordam
ana babanın yaşlanması diye bir mevzu var ve şu anda bu durum yüreğimi dağlıyor
omuluarkadas
insanın ablasıyla birbirine benzemesi çok kötü bir durum yaa.. " seni gördüm selam verdim hiç oralı olmadın" gibi sözler işitebiliyorsunuz...
iyikalplipsikopat
5 gunde ders cikartmak

dedemgil son 5 gundur bizdeler.son 3 gundur erken kalkiyor ailecek kahvalti ediyoruz basta bu duruma sovuyor olsamda artik sevmeye basladim

bugun dedemi yuruyuse cikarttim ve yaslida olsa ruhunun benden daha enerjik oldugunu farkettim, kendi kendime cizdigim sinirlari, her seyun kendimde baslayip kendimde bittiginu anlamami sagladi bu durum

ve son 2 gunum nefretsiz ofkesiz ve umutlu geciyor.insan bu duygulardan arindiginda kendiyle savasmadiginda en buyuk zaferi kazaniyormus meger

1.hayati yenmek isteyen kisi once kendi kendini yenebilmeli

2.insan kendisiyle savasmamak icin once kendini bilmeli ardindan kendi oldugu gibi yasamali

bugun bu 2 gercegi ogrendim.sense8 dizisindeki "kalbimde nefrete yer yok" repligj bir kac kere gozumun onune geldi.sadece 5 gun bile, 2 tane yasli insan bile insana cok sey sorgulatiyormus meger

tum bu sadist dusuncelrin ofkenin nefretin beni guclu, korkusuz yaptigina inanirdim aslinda en buyuk engellerim onlarmis, hicbir sey sakin bir irade kadar huzurlu ve guclu hissettiremiyormus.en kotu dusmanlarin bile kotu dusuncelerin kadar zarar veremezler diyen buddha ne kadarda hakliymis.
ikizler
mutlu geceler gençler. nasılsınız? ben yorgun ve musmutluyum. yaz okulundan sonraki bir aylık yatışımın ardından bu kadar hareket halinde olmak bana müstahaktır diye düşünüyorum. öncelikle üniversitemize yeni gelen kardeşlerimize hoş geldiniz diyorum. bu üniversitede ve platformda 5. yılına giren biri olarak benden büyükler de olsa ben de kendimi bir nebze olsun yaşlanmış hissettim bak şimdi. yaşlılık sohbetlerini bir tarafa bırakayım yahu. ben bir arkadaşımı daha evlendirdim bu sene. milletin arkadaşları mı yavaş yoksa benimkiler mi çok hızlı anlamıyorum. beraber finalleri, vizeleri çalıştığımız, oda komşum olan adamlar bir bir evleniyor. bu sefer de samsuna gelmeden önce düğün için ankaradaydım. sabah erken indim, hem rahat rahat düğüne katılırım hem de biraz gezerim ankarada diye. biraz bir camiye girdim uzanıp dinlendim. allahın evlerinin kimsesiz olduğumuz zamanlarda kimsemiz olması çok hoşuma gidiyor. ondan sonra bir kahvaltı yaptım. sonra anıtkabire gittim. anıtkabirin her yeri japon dolu. kendimi yabancı bir ülkeye gelmiş gibi hissettim. türkçe konuşan azdı. bu durum şaşırttı beni. türk milletinin atasını ziyaret için geç saatleri beklemesi tuhaf bence. atatürkü ziyaret ettikten sonra dedim ki kızılaya geçeyim. orada çok güzel kitapçılar var. daha önce bir defa gitmiştim. arkadaşlarım kollarımdan tutup çıkarmışlardı beni remzi kitapevinden biz buraya kitapçı gezmeye mi geldik diye. bu sefer de otobüse binip kızılaya geçecekken arkadaşlar aldı arabayla düğüne geçtik erkenden. düğünden sonra tekrar bindik arabalara ve indim samsuna. o kadar özlemişim ki bu şehri. artık memleketim burasıymış gibi. nasıl özlemeyeyim ki. aşık olduğum, gezgin gibi bir dosta sahip olduğum. denizinden ormanlarına, havasından yollarına kadar benim olan bir şehir. bu sene yeni bir yurtta kalıyorum ben. güzel sanatlar kampüsünde üniversitemiz bir erkek yurdu açmış. ben de tesadüf eseri fark ettim. yaz okulunda başvurmuştum ve bir arkadaşımla beraber çıktı. ben çok sevdim burayı. hem ilkadımdaki çay ocaklarıma yakın, hem üniversiteye yakın. her yer bir gezgin uzaklığında :) 3 gündür eşyalarımı taşımak, eksik olan şeyleri almak, okuldaki işlerimi halletmekle uğraştım. ve dün gece 3 aydan daha fazla zamandır kendisinden ayrı kaldığım yarimle buluştum. o kadar çok özlemişim ki onu. İnsanın birini özlemesi kadar güzel bir şey varsa özlediğine kavuşabilmesi. bunu nasıl kelimelere dökebilirim nasıl anlatabilirim bilmiyorum. sevdiğinizin gözlerini öylesine izleyebilmenin mutluluğunu başka ne verebilir ki şu dünyada. İnanın ki bilmiyorum. o anların her saniyesini romanlar dolusu yazmak isterdim. ama aşk insanda unutkanlığa yol açıyor. bildiğinizi de unutuyorsunuz bir tek o kalıyor geriye. güzel sevin, güzel sevilin dostlarım. hayat aşkla çok daha başka güzel. normalde 4-5 yazıya sığdıracağım şeyleri tek yazıya sığdırmaya çalıştım. çok da uzattım farkındayım. ne yapayım yahu. dostlarımla muhabbet etmeyi seviyorum. hem de en son yazısını uzunca bir zaman önce yazmış olan bir ikizler olarak biraz da hakkım var sanki. gecenize bir fotoğraf bırakarak iyi geceler diyeyim dostlarım. bu fotoğraftaki radyo yarimin bana dün gece hediye ettiği radyo. o kadar güzel bir şey ki. elektrikle ve şarjla çalışıyor. fm özelliğinin yanında usb, sd card ve aux bağlantılarını da desteklemesiyle müzik zevkini doruklara çıkarıyor. tam hayallerimdeki gibi bir radyo. ve hayallerimdeki radyonun hayallerimdeki aşkım tarafından bana hediye edilmesi de muhteşem bir şey. odamda tek olduğum an açıyorum dinliyorum radyomu. bir yere gittiğimde de götürebilirim. yarimin hayatımın her gecesinde olduğu günlerde onunla dinleriz saatlerce. muhteşem bir şey. diğeri de fotoğraf makinem. hareketli dünyadaki zamanı durdurma aletim. aynasız olmasından dolayı o da her yere gelebiliyor benle. bir sürü güzel fotoğraflar çekiyorum onunla. radyom, fotoğraf makinem ve gezginim. 3 dostum var artık benim. geceniz bu fotoğraf kadar güzel geçsin dostlarım... :)
neutron
yarın mini mini birlerin ilk günüymüş. ilk birkaç seneye dair hatıralarımı canlandırayım. okula başladığım gün ağlayan arkadaşlarıma şaşırmıştım. annemle babama gidin ne duruyosunuz demiştim. öğretmenimiz kocaman bir ağaç yapmış her birimize birer elma çizmişti. okumayı öğrendikçe elmalarımız kızarıyordu. ilk benim elmam kızarmıştı. okuma yarışmalarında en hızlı ben okuyordum. çarpım tablosunu hemen ezberleyip daha ikinci sınıfta kantinde çalışmaya başlamıştım. gün sonunda tonla parayı bana emanet ederler müdürün odasına bırakırdım. en sevdiğim şey öğretmenimizin 1. dünya savaşını anlatmasıydı. o anlattıkça ben hayal ederdim. bir keresinde ısrarla 2. dünya savaşını sormamla iyi bir azar yemiştim. öğretmenimiz bize matematik sorusu sorar bunu çözerseniz bedene çıkacağız derdi. herkes bana bakardı ''hadi neutron'' derlerdi. ben de çözerdim, çıkardık. yirmi soruluk testler olurduk. öğretmen benim optiğimi okumaz 20'de 20 yazar geçerdi. şimdi buraya kadar niye böyle kendimi övermiş gibi anlattım. mutlaka bu mesajı okuyan öğretmen adayı dostlarım vardır. onlara zeki öğrencilerine ''çalışma disiplinini'' aşılamalarını istediğim için anlattım. allah vergisi bu durum ilkokulu kurtardı fakat lisede işe yaramadı. çalışmaya programlanmayan bu zeki çocuk derslerde uyudu. dışarda top oynadı. evde bilgisayarın başından kalkmadı. ve lisede üçer beşer zayıf getirdi. ha bu arada en sevdiğim ders hiçbir zaman matematik olmadı :d
lisbethsalander
6 ay sonra yine ben durum bildirmek için burada bulunuyorum. kötü şeyleri yazmışım hep biraz karıştırdım da . hayat kaşıkla verdi ve kepçeyle aldı demişim en son, şimdi de diyorum ki kepçeyle aldı ve bir tencere sarma ile geri döndü. bilirsiniz işte hayat bazen böyledir kepçeyle alıp bir tencere sarma ile yüzünüzü güldürebilir.daha kötü olacak asla düzelmeyecek şeklinde çok fazla cümle duymuştum, hayattan güzel şeyler bekleme diyen de olmuştu.sonlardan asla emin olamayız.bazen çıktığımız yolun bizi nereye götüreceğini de bilemeyiz. emin olduğum tek şey sevginin onarma gücüdür bazen kendini, bazen çevreni onarabilmenin tek yolu sevmektir. düzelmez, asla eskisi gibi olmaz denilen şeyleri eskisi gibi yapan da sevgidir. sonlardan asla emin olmayın, sonu belirlemeye çalışmayın en büyük hatam budur benim ve son olarak sevgiyle kalın 🏵️
Артем
olm bu sabah eski manyaklıklarımdan bazılarını tekrar yaptım şuan çok mutluyum :d kumda oynaşan köpekleri barış gücü misali ayırıp onlarla kumlarda yuvarlandım sonra benim çocuğum kıskandı tabi sarazenleri kudüsten kovalayan haçlı ordusu gibi kovaladı onları.2-3 kişiye musallat olma şansına eriştim birde yanlarına sessizce yaklaşıp günaydın gençler dedim birazcık korktular sonra bunlar bana alıştı tabi bi süre bunlarla takılıp yoluma devam ettim,giderken anadilimde şarkı söylüyordum ve birden kendi dilimde bana küfür edildi içimden olm noluyo lan diye geçirirken sesin geldiği yöne döndüm ve çocukluk arkadaşımı gördüm ettiği küfüre karşılık verdikten sonrs konusmaya başladık buraya taşınmış,evlenmiş olm adam evlenmiş lan duyunca çok şaşırdım yaşıtlarım evlenip yuva kuruyor ama ben hala çamaşır makinesinin bütün fonksiyonlarını bile kullanamıyorum :d bu durum beni baya bir düşündürdü ve bunaldığımı fark ettim şuan yoksayıp umursamasam bile çok yakında bunu tekrar düşüneceğim karakterim yüzünden eninde sonunda bunu düşünüp buna çözüm bulmam gerekecek ama şuan için umursamıyorum :d şimdi de koşuya çıkacağım sahilde yeşil bulanık bir şekil görürseniz o benimdir artyom diyin dururum :d otururuz neyse kısaca nasıl hissettiğimi paylaşmak istedim hepiniz fişek gibisiniz seviyorum sizi dikkat edin kendinize
mimarlique
dm'nin geri gelmesini istiyoruz şuan sitede soru sormak için çırpınan yavrucaklar olabilir yorumda sormaya çekinebilir bu arkadaşlar, lütfen duyarsız kalmayalım bu durum karşısında @admin @mayk
YATTARA
acil durum telefon numaraları
acil servis (ambulans): 112
yangın: 110
alo trafik: 154
polis İmdat: 155
elektrik arıza: 186
gaz arıza: 187
jandarma İmdat: 156
telefon arıza: 121
alo doktor: 113
alo zabıta: 153
tüketici hattı: 175
orman yangını: 177
sağlık danışma: 184
kablo arıza: 126
bilinmeyen numaralar: 118
cenaze hizmetleri: 188
posta kodu: 119
telefon borcu tel: 163
uyandırma tel: 135
fonotel tel: 141
radyo-tv arıza tel: 125
vergi danışma tel: 189
su arıza-fatura bilgileri tel: 185

Selam Ziyaretçi

Gördüğüm kadarıyla henüz giriş yapmamışsın! Lütfen giriş yap, bekliyorum :)