malifalitiko
@mayk hayırlı akşamlar. gece gece rahatsız etmek istemezdim, kapının anahtarını üstünde unutmuşsunuz acil bir giriş yaptım kusura bakmayın. varsa ücreti mukabilinde mavi tik rica edecektim.
sezonsonu
abi ben nasıl bu siteye 2017 de giriş yaptım. şaka gibi şeyleri yazmışım duvara sjsjsj ama site mük yani
themuallim
helllöööö diyerek giriş yapıyorum siteye.🌈
saygıdeğer ikizler'in yazısından ilham alarak buralarda arzı endam etmeye karar verdim. nasılsınız?
ben görüşmeyeli hele hele hele hele antepli oldum arkadaşlar💃
sizinle görüşmeyeli şahsi olarak hayatımda pek de bir şey değişmedi aslında. yine aynı ben, sadece mesleğimi gerçekleştirmeye ve farklı bir şehirde yaşamaya başladım. üç yıllık bir kpss süreci sonucunda 2022 şubatta antep'te bir liseye atandım. bu süreç benim için ilk başta çok zordu. thor'la da konuşmuştuk, maceradan maceraya atladım ilk atandığım zaman😅
öncelikle antep pahalı bir şehir, zaten günümüzde alım gücümüz belli maalesef ama antep'te bu durum ekstra diyebilirim. yemek kültürü bunu en çok besleyen durum bence. daha önce hiç güneydoğu turu yapma fırsatım olmamıştı, kulaktan dolma bilgilerle gittim oraya. çok katmanlı, her tür sosyal statüden insanla karşılaşabileceğin; bilindiği üzere farklı milletleri de çokça barındıran bir yer. aslında bizim için zorunlu hizmet adına ilk başta gelen bölge burası ama sevmek lazım. elbette hem fakültede okurken hem sınava hazırlık sürecinde "her neresi olursa olsun görevimi yaparım" diyordum, diyorduk ama iş bunla bitmiyormuş gerçekten.
bir yandan ev bulmaya çalışıyorum, bir yandan kültüre adapte olmaya çalışırken aynı zamanda mesleğime, öğrencilerime adapte olmaya çalışıyorum. en zoru kesinlikle ev bulmaktı, bu uğurda az kalsın yolum malum evlere düşüyordu dolandırıcılar sağolsun :)
şimdilik 4 aylık bir tecrübem var bu içinde bulunduğum tempoya dair ama okulum çok kötü, semti çok kötü, şartlar çok kötü. güzel olan tek tarafı sanırım çocuklar. ben buraya öğretmeye geldim ama kendim her gün ayrı bir gerçek öğreniyorum. ben onlara matematik öğretiyorum -en azından deniyorum :)- onlar bana kendimi öğretiyor. çok garip. ne olaylar ne olaylar. anlatırım bir gün, çok uzun. şuan çok idealist gidiyorum aslında ama umarım içinde bulunduğum sistem bunu köreltmez. kendime sabır ve daha fazla hoşgörü diliyorum.
velhasıııllll karanlık yollardan geçtik, zehir gibi sular içtik veee tekrar burada buluştuk. öpüyorum kocaman :*
ikizler
bismillahirrahmanirrahim diyerek giriş yaptım siteye. İlk başta eşimden sitenin açıldığını duyduğumda inanamadım. yok be dedim ama gerçekmiş. nasılsınız hanımlar beyler, sıhhatiniz afiyetiniz yerindedir umarım. yazarak bir şeyler anlatmayalı uzun zaman geçtiği için klavyede ellerim bile şaşırıyor şu anda yazdıklarıma. ay bazında baksak 2 seneye yaklaştı böyle bir durum yaşamayalı. olsun o kadar da. eskiden dağa taşa yazardım her şeyi. her gittiğim yerde bir yere bir şeyler karalar orada var olmaya çalışırdım. bu geçtiğimiz sürede ise altını çizmeye başladım. bir elimde cetvel bir elimde kırmızı kalem ne görsem altını çiziyorum. kendim için kendimin konuşması yerine başkalarının kelimelerinde ifade edilmenin rahatlığını yaşıyorum sanırım. yoksa orta yaşlarıma geldikçe dinginlemeye mi başladım? sanmıyorum. atamalı bir işte çalışalı 2 yılı bitiriyorum. ticaretin köpeği olan ben için atanmışlık zor becerdiğim bir iş olsa da iyi kıvırdım sanırım bu işi. süreç içerisinde evlendim üniversiteden beri hayatımda olan hanımefendiyle. evlendim ama hanımefendi de başka bir ilde çalıştığı için bekar hayatı yaşıyorum senenin 10 ayında. sporumu düzenli bir şekilde devam ettiriyorum. tabi pisboğaz yememi de. bu yüzden fiziksel olarak pek değişmesem de güçsel ve mental anlamda her geçen zaman daha da güçleniyorum. zorla çaya attığım şekeri bıraktırdı hocam. alıştım ancak şimdi de ne şekerli içiliyor ne şekersiz içiliyor bu meret. gezginimden sonra (bilmeyenler için üniversite hayatımdaki bisikletim, dostum, herşeyim), bir de mızrağım oldu. o da motosikletim. mızrağımla beraber iş yerine gidip geliyoruz, işten sonra veya haftasonları farklı şehirlere kaçıyoruz. o da bu yetişkinlik hayatımdaki dostum oldu. gezgine oranla biraz masraflı (benzin fiyatları :( )bir dost ancak ona göre de keyfi olan bir dost. bir de karavan gibi kullandığımız bir aracımız oldu bu sene. onunla birlikte de 7 şehir gördük. acemilik senemizdi onunla birlikte ancak baya keyifli anlar yaşattı bize. arabadan eskiden nefret ederdim hâlâ nefret ediyorum. ancak böyle karavan tarzı kullanabildiğim için biraz sempatim var. o yüzden o benim işime yarayan uzaktan bir akrabam gibi. arkadaş edinme yetimi kaybettim niyese. eskiden hayatıma senede en az 1 dost bir çok da arkadaş eklerdim ancak 2 senedir hiç dost ekleyemedim. edindiğim arkadaşlar da çoğunluğu mecburiyetten. niye böyle oldu hâlâ anlam veremedim buna. hâlâ birileriyle kavga etmedim, hâlâ aynı şarkıcıları keyifle dinliyorum, hâlâ hâlâ... bir sürü hâlâlar ve bir sürü yepisyeni şeylerle iki yıl geçmiş buraya gelmeyeli. hepinizi çok özledim ve seviyorum. biraz daha duvarı okuyayım bakalım millet neler yapıyor. bu şarkı eşliğinden hanım memleketindeki balkonumdan hepinize mutlu geceler... :)


emreyba
seneye yılın zengini olarak bu listeye giriş yapıcam, teşekkürler.
thor
omüdedikodu yılın enleri ödülleri kazananlar listesi:

yılın espirisi: @themuallim
yılın en iyi çıkış yapan üyesi: @emreyba
yılın en çok konuşanı: @sanatci
yılın kalp atma rekortmeni: @yolyordam
yılın en az konuşanı: @oyuncakayi
yılın en meşgulu: @ikarus
yılın en dertlisi: @degisikbiradam
yılın en ponçiği: @monstavira
yılın yakışıklısı: @sanatci
yılın güzeli: @themuallim
yılın müzmin bekarı: @thor
yılın çekingeni: @sanatci
yılın zengini: @sanatci
hipokratinyegeni
merhabalar sitenizin 2000 li yıllar türkçe pop uzmanı giriş yaptı. bugün sizinle paylaşacağım şarkı tan-yıldızlarda kayar. -da ekini bilerek öyle yazdım çünkü bu şarkının normal ismi hep böyle yazılıyordu.yani official bir yazım yanlışı kendisi. neyse işte 2008 yılında tan kardeşimiz daha önce ferdi tayfur'dan dinlemeye alışık olduğumuz bu şarkıya kendi hareketli yorumunu katarak güzel bir çıkış yakalamıştı. şu şarkıdaki giriş hala favorilerimdendir sdafdasfa

mızmızbrokoli
günaydın herkese! 🌞
uzun zaman sonra giriş yaptım. çok güzel gelişmeler olmuş sitede. ancak, mesajlar (1) ve açılmıyor. bu bi bug mı, genel bir şey mi? aydınlatın beni lütfen 🐞
Mona lisa
apartmanın giriş katında iki tane teyze oturuyor. karşılıklı daireleri var. hani şu dizilerde filmlerde falan gördüğünüz meraklı herşeyi soran, bilmek isteyen teyzeler var ya işte tam onlardan. yaşlı kadınlar herhangi bir saygısızlık yapmak istemiyorum. annemde uyarıyor yanlış bişey söylemeyeyim diye. ama artık gerçekten rahatsız ediyorlar. bütün apartmanı sorguya çekiyorlar. kapıdan içeri girdiğin an kapıyı açıp '' nerden geliyorsun'' diye soruyorlar. ailevi özel şeyleri bile öğrenmeye çalışıyorlar. sabah çıktın nereye gittin. geç kaldınız. bu saatte nereden geliyorsunuz gibi sorgu sual. bir bilgi öğrendiler se bütün apartmana komşulara söylüyorlar. gece 3 te çıksak ondan bile haberleri var. bütün apartman rahatsiz artık.yaşlılık mı insanları böyle yapıyor, karakterleri mi böyle anlamadım. daha önce karşılaşmadığım türden insanlar. keşke herkes kendi hayatı ile meşgul olsa, üstüne vazife olmayan şeylere burnunu sokmasa ne güzel olurdu. anlayışlı olmak her insana nasip olmuyor malesef.
tupluveofkeli
2 yıldan uzun süredir ilk kez giriş yapıyorum siteye diğer hesabımın şifresini ve mailini bulamadım bu hesabı bulabildim hatırlayan 3 5 çıkar belki adsoyadxd nickini kullanıyordum ve evet nickimden hala pişman değilim xd sanki geçmişe gitmiş gibi oldum güzel muhabbetler dönerdi chen vardı enguzelmevsimim vardı güzel geldi sitenin tekrardan aklıma gelmesi burda son durum ne hala eskisi gibi güzel muhabbetler dönüyor mu site oldukça değişmiş
ikarus✨
gelenekselleşen " ika'nın iki haftada bir grip olması sezonu" na giriş yapmış bulunmaktayız. vatana millete hayırlı olsun. lütfen boş boş favlayıp geçmeyelim, bi mandalina bi limon bişey kapıp getirin. her türlü c vitaminine açığız🤧
hipokratinyegeni
selamlar nasılsınız? aylar sonra buraya bir şarkıyla giriş yapıp güvensiz insanlar hariç hepinize "hi" diyorum :d

dorttebirhukukcu
2014 yılında henüz 18 yaşında koca bir çocukken çok sevdiğim bir hocamızın ' benim dörttebir hukukçularım' hitabından esinlenerek dörttebirhukukçu olarak bu mecraya giriş yaptım. yolu yarıladığımı sandığımda artık koca bir çocuk değil omuzlarındaki yükleri taşımakta zorlanan küçük bir kadındım. dörttebeşhukukçu olarak buraları terk etme umudunda olduğum şu sıralarda çok düşünüyorum.' - eee sen neler yapıyorsun?' sorusuna verilen ' - okuyorum cevabının ' içinde ne çok mücadele barındırdığını, 'sizin için çalışıyoruz, her şey sizin için, sizin için yaşıyoruz' edebiyatı yapan ailemin neden bir kere 'nasılsın, hiçbir şey senden kıymetli değil'demediğini, yalandan da olsa mezuniyet günümde tebrik beklediğim dayımın ' o cübbe asıl annenin hakkıydı' demesinin kendimi nasıl değersiz hissettirdiğini; lafa geldiğinde arkadaş gibi olduğumuzu iddia edip sadece bütün sıkıntılarını üstüme kusmakla yetinen, kocasının aynı zamanda benim babam olduğunu unutan anneme ne kadar kızgın olduğumu.... herkesin sorunlarla başa çıkabilme potansiyeli aynı değil, şu sıralar içinde bulunduğum psikoloji derdimin çok olmasından değil bunlarla başa çıkamamamdan;kızgınlıklarımı, kırgınlıklarımı ardımda bırakamamamdan... 7-8 yaşındayken annemin kardeşimi eve gelen misafirlere - işte bu benim umudum diye tanıtmasını unutamıyorum mesela, ne için söylediğini hatırlamasam da -senden umudu kestim dediği aklımda... bizim için ne kadar çabaladıklarını, sıfırdan başlayıp ne kadar çok yol aldıklarının farkındayım, hep farkındaydım, 'yok'tan hep anladım. dünyaya gelmeyi ben seçmedim bana bakmaya mecburlar demedim hep yaptıklarının karşılığını vermek için yaşadım, onları hayal kırıklığına uğratmak en büyük korkum oldu, kendi hayal kırıklıklarımı hep sineye çektim. köpek gibi hep bir aferin bekledim. keşke biraz bencil olabilseydim, bu kadar yıpranmaz, güçsüz kalmazdım, belki o zaman 'hiçbir şey benden değerli değil' diyebilirdim. çünkü bir zaman sonra buna kendini inandırmak çok zor oluyor. dönüp baktığınızda hayatınızın 23 yılını ne kadar saçma sapan bir şekilde harcadığınızı, halden anlayan çocuk olmanın omzunuzda koca bir yükle dolaşmak demek olduğunu fark ediyorsunuz... eğer aranızda anne baba olanınız varsa çocuklarınıza sizin projenizmiş gibi davranmayın, başarısız olduğunda nasıl fark ediyorsanız başarılı olduğunda da fark edin; onlar için yaptıklarınızı, vazgeçmek zorunda kaldıklarınızı nimet gibi yüzüne vurmayın ... telafisi güç olabiliyor. size olan siniri, kırgınlığı size olan sevgisini, sizi kırma ihtimalinin korkusunu aşamadığından siz farkına bile varmadan bu hayata ancak ilaçlarla katlanabilecek hale geliyor...
Gamsız Baykuş
selamlar dedikodu ahalisi, bugün öğrendiğim bir bilgiyi sizinle paylaşmak istiyorum zira benim çok hoşuma gitti. eski zamanlarda varlıklı olan ailelerin evinin bir özelliğinden ve bunun nasıl kullanıldığından bahsedeceğim.

mutfak bölümü konağın giriş kısmında bulunuyormuş. mutfağın sokağa bakan tarafında küçük bir kapı var ve kapının arkasında ise fotoğrafta görülen bu dolap var. dediğim gibi ailelerin imkanı geniş olduğu için yemek çokça yapılıp buradan dağıtılıyormuş. sadece ev ahalisi için değil aynı zamanda yemeğe ihtiyacı olan kimseler için de. bu ihtiyaç sahibi herhangi biri, oraya gidip bu dolabın kapısını üç kere tıklatıyor ve boş kabını dolabın içine koyuyormuş. arka tarafta bunu duyanlar mutfak tarafındaki kapıyı açıp içindeki dolabı döndürerek oraya koyulan kabı alıyor ve o gün yapılan yemekten dolduruyormuş. sonra kapı tekrar tıklatılarak yemeğin hazır olduğu işaret ediliyormuş. karşı taraf ise dolabı kendine döndürerek yemeğini alıyormuş. bu şekilde de alan el veren eli görmemiş oluyormuş. gerçekten harika bir gelenekmiş ya.

neyse... zamanla bu dolap, birbirini seven gençler için haberleşme aracı olarak da kullanılmaya başlanmış. o aileden bir kızı seven oğlan, mektubunu oradaki dolaba koyup kıza ulaşmasını sağlıyor ve bu şekilde konuşuyorlarmış. bunu fark eden aile büyükleri de kıza "biz senin ne dolaplar çevirdiğini biliyoruz." diyerek onu uyarıyorlarmış. hal böyle olunca da bu deyim ortaya çıkmış işte. :)
thyke
uzun zamandır birazını yazıp bıraktığım öykümü artık devam ettireceğim.yarım kalması epeydir huzursuz ediyordu.aslında giriş, gelişme,sonuç olarak hemen hemen kafamda oluşturdum.fakat bir türlü elime alıp yazamadım.bir yerlere düşündüğüm şeyleri aktarıp, somut hale getirmek hoşuma gidiyor.hadi bakalım şimdiden heyecan yaptım😃
Eleni
sana sisli havanın tozlu raflarında bulduğum bir anımdan söz etmek istiyorum frank’cığım. (kesin yaşanmıştır değil, yaşandı.!) o zamanlar mars’a yeni ayak basanlar arasındaydım, ilk defa görüyorum ya hani. o ayak izi senin, bu ayak izi benim diyerek her yerde 45 numara ayakkabılarım ile bir sanat yaratıyordum. biraz ilerledikten sonra karşımda su birikintisi görmüştüm, serap misali. (halisünasyon demeye üşendim, hebele hübele şeklinde yazmaya yetiyor klavyem, neyse devam.) sonradan fark ettik ki uzaylıların kanalizasyonu imiş. (şimdi yanımdaki mürettebatım serap olmadığına mı sevinsin yoksa uzaylıların boşaltım sisteminin kalıntıları olmasına mı üzülsün? ne yaman çelişki.) mürettebatımızdan kayıplar vermiştik, aramızdaki yerden bitmeler ayak izlerimde can vermişti. birkaçı da yanılgılarında(şu kanalizasyon olayı var ya, hah işte ondan söz ediyorum.). marsta olan ben bu şekilde idi, peki gerçeklikte? küçüklüğümün avuçlarında tuttuğum bir kaplumbağa vardı, oturduğumuz evin aşağısında bulunan bahçede bulmuştuk.(frank ile bulmamıştık, o henüz o kadar yetenekli değildi. sorry frank .s) kaplumbağa kocaman bir şeydi, abartmıyorum bak. evde kimsenin olmadığı bir anı yakalayıp(büyük şans!) gizlice eve sokmuştuk yeni yabani hayvanımızı. ne de olsa evcilleştirecektik. tabii işler düşündüğümüz gibi gitmedi korkuya yenik düşüp eve döndüğünü fark ettiğimiz annem odaya girmeden dolabın üzerine çıkıp(önce peteğe, sonra dolap koluna, en son dolabın üstüne tutunup kas gücüme güvenmiştim. vaoov spider gay.) abimin kaplumbağayı bana uzatmasını beklemiştim.(yaağğğ yağğğ demiştim frank değildi diye, gördünüz mü.) abim ile o dönemlerde aynı boyda olduğumuzdan ötürü benim de uzanmam gerekiyordu ki öyle de yapmıştım. kaplumbağa tekrar yanımdaydı derken pat ani bir baskın! annem odaya giriş yapmıştı, dolabın üstünde olduğum için odada sadece abimin varlığı belirgindi. her şeyin yolunda gittiğini düşündüğümüz esnada durumun komikliği ile gülmeye başlayarak anneciğime kendimizi yakalattırmıştık. haklı olarak afallamış şekilde bunun sesi nereden geliyor diyerek etrafı süzmüş, dolap görüş açısına denk gelince beni görmüştü. (ihih ihih anncm slm .s) ne yapsam ne etsem diye düşünürken annemin "in oradan" uyarısını dikkate alıp arkasını döndüğü anda kaplumbağayı abime attım, atacağımdan habersiz olan abim yaşından büyük bir şok ile yere düşen kaplumbağaya bakakalmıştı. (kaplumbağaların da kabuğu kırılıyormuş, bunu o gün öğrendim.) annemin de dikkati bir anda yere düşen şeye kaymıştı(ona göre ufo bile olabilirdi çünkü sadece uçan bir cisim görmüştü.). yaklaştıkça kaplumbağa olduğunu fark etti, eline alıp bir şeyi olup olmadığını kontrol etti. (o bu değil de bu kaplumbağaların da kanı varmış.) çok sert atmıştım sanırım, ölmüştü çünkü. annem ve abim kaplumbağa(isim koyamadık.) ile odadan çıktı, ben ise dolabın üstünde kalakalmıştım. çıktığım yerden inemiyordum, yüksekti. sonra bir cesaret yere atlamış, spider gayliğe son vermiştim. çocuğuz ya, kızmamışlardı. beraber kaplumbağayı gömmüş ardından minicik avuçlarımız ile son dualarımızı etmiştik. mürettebatımız böyle böyle son buldu.
ceksiparov
merhaba arkadaşlar.
mezun bir omü'lü (bunu söylediğim için benden nefret ediyorsunuz) olarak söylemek isterim ki sosyal medya menajerliğini yaptığım keti grubunun yeni single'ı "keti ft. fatma turgut - hayat böyle" yayına girdi. 26 mart'da rock city'de konserleri var. omü dedikodu ailesi olarak tabi ki sizleri unutmadım. giriş 30 tl +1 alkol şeklinde ama benden size kıyak olarak girişler 20 tl gelin la özledim valla hepinizi gelmek isteyenler mesajla yorumla falan ulaşsınlar bekliyorum.
and he lived happily ever after
bugün samsun'da sıradan bir günde neler olmuş öğrenmek amacıyla samulaş tramvay gazetesini aldım ve samsun gündem özel programıyla sizlerleyim:

haber 1) bir lisede giriş ve çıkış zili mehter marşı yapılmış. öğrenciler ve öğretmenler memnunmuş. (okuldaki hademelerin yeniçeri kılığında oldukları, müdürün ise sadrazam sarığı taktığı söyleniyor)

haber 2) 15 yaşında zurna çalan bir kızımız komşular rahatsız olmasın diye zurnayı elbise dolabının içine girip çalıyormuş. (haberi izleyen komşuların, zurnacı kızın apartmanın bodrumunda çalmasına izin verdiği söyleniyor)

haber 3) kan emici sülük satan bir aktar amcamız 70 derde deva olduğu bilinen hacamat ve sülük tedavisinin kesinlikle profesyonel kişilere yaptırılması gerektiğini söylemiş. (hele o profesyonel kişi akupunktur eğitimi almışsa bu tedaviyle ölümsüz olabiliyormuşsunuz)

ladylazarus
kardeşim sayesinde çocukken yaşamam gereken tüm hastalık deneyimlerini amiyane tabirle eşek kadarken yaşıyorum. ateşlendim, dört gündür hasta yatıyorum ve başım ağrıdığı için kitap okuyamıyorum. elimde din psikolojisine giriş tadında şahane bir kitap vardı o da yarım kaldı. yataktan dışarı adım atamadığım için sıkıntıdan outlast iki ve dlc yi peş peşe oynadım umarım gece yüksek ateşin de etkisiyle fantastik kabuslar görüp vücudumu kendi sıvılarımla ısıtmak zorunda kalmam. yarın gece insanlar sevgililerinin boynuna tuz döküp tekila içerken ben kloroben shotlıyor olacağım, banyoya led asıp absent keyfi diye durum atarım artık.

ne ilgisi var bilmiyorum ama bunu da buraya bırakıp iyi akşamlar diliyorum.


scarlettohara
geçen gece siteye harika bi insan giriş yaptı haberiniz olsun

Selam Ziyaretçi

Gördüğüm kadarıyla henüz giriş yapmamışsın! Lütfen giriş yap, bekliyorum :)